Gündem AnalizSon Yazılar

YAZMAZSAK OLMAZDI…

Malumunuz yaklaşık 1 haftadır İran İslam Cumhuriyeti’nde hiç de perde arkasında olmadan direkt büyük şeytanın ve siyonist çetenin desteklediği ve pireyi deve yapma ustası olan siyonist medyanın habire gündemde tutarak inkılabın yıkılmak üzere olduğu imajını vermeye çalıştığı, işbirlikçilerin ve satılmışların başrolünde arzı endam ettiği ve bize göre ufak tefek sayılacak gösteriler yapılmakta, bu küçük sineklerle İnkılabın ve direniş cephesinin midesi bulandırılmaktadır.

Kör gözlere bile aşikardır ki bu tip eylemlerin ve gösterilerin amacı, gerçekleştiğinden beri tüm dünyada siyonizmin oyunlarını bozan ve özellikle de son 6-7 yıldır siyonizme hiç unutamayacağı dersleri kendi sınırlarının ötesinde kendi çocuklarını insanlık adına kurban ederek veren İslam İnkılabını sarsmak, yolundan çevirmek ve kaosa sokup güçten düşürmektir. Bunu anlamak için siyaset bilimci veya araştırmacı gazeteci olmaya gerek yoktur. Son 10 yıldır uyanık olmak yeterlidir.

Ama siyonizmin bu oyununun da suya düşeceğini ve bu meydandan da yenilgiyle ayrılacağı anlayabilmek ve öngörebilmek için İslam İnkılabını, velayet makamını ve İmamın konumunu, gücünü, varlığının kökenini ve var oluş amacını hakikaten idrak edebilmek gerekir. Aksi takdirde “dost acı söyler” perdesinin arkasında düşmanın ninnilerini dinlemekten kendimizi kurtaramayız ve düşmanla dost olanların, bizim dostumuzlarmış gibi konuşmalarına aldanarak “aslında İnkılap şunu şunu yapsaydı bunlar olmazdı” demeye başlar ve tam da düşmanın gelmemizi istediği noktaya geliriz.

Bu sitedeki birçok yazımızda belirttiğimiz gibi biz İslam İnkılabını Resulullah’ın s.a.a İslam devletinin, İmamın konumunu da Resulullah’ın s.a.a. konumunun bugün ki yansıması olarak gördüğümüzden, İnkılaba ve İmama yol göstermeye, onlara “akıl” vermeye çalışanların, Resulullah s.a.a döneminde yaşasalardı O’nun da s.a.a (haşa) yanlışlarından dem vuracak olan dostları(!) olacaklarını düşünmekteyiz ve bu yüzden bu tip yaklaşımları samimi bulmuyoruz. Nitekim tarih bize göstermiştir ki İmam Ali’ye a.s. akıl vermeye çalışanlar elde edemedikleri dünyalıklarından dolayı ona düşman olmuşlardır veya İmam Hüseyin’e a.s. akıl vermeye çalışanlar aslında var olan dünyalıklarını koruma derdine düşmüşlerdir ve ilk fırsatta zalimlerin ayağını öperek onlara biat etmiş kişilerdir.

Biz İmamı da İnkılabı da Allah’ın c.c. bir nimeti ve lütfu olarak gördüğümüzden onlardan ne bir adım ileri gitme edepsizliğine, ne bir adım geride kalma korkaklığına düşeriz ne de onlara akıl verme ahmaklığına düçar oluruz. Biz İmama tabiyiz ve sadece O’ndan emir bekleriz. İmam’a ve O’nun başında olduğu nizama güvenimiz tamdır ve bu nizamın Mehdi İnkılabı olduğunu bildiğimizden içimiz rahattır. Zira Mehdi İnkılabının yıkılma veya yolundan sapma ihtimali yoktur. Mehdi İnkılabını bekleyen tek sonuç zaferdir. Düşman yine hezimete uğrayacak ve belki de bu çırpınışı yok oluşunu hızlandıracaktır.

Bu bakış açımızdan dolayı bizim bu yaşananları değerlendirmemiz biraz farklı olacaktır. Bu meyanda öncelikle şunu belirtelim ki elbette halkın hakkını araması ve bu hakkı talep etmesi en doğal hakkıdır. Nitekim Ruhani de buna değinmiştir. Ve bu yaklaşım siyonizmin birçok oyununu da bozmuştur. Ama burada asıl sorun halk kimden hakkını aramaktadır ve kime hakkının hesabını sormaktadır? Halkın hakkını kim yemiştir? Hak talebi için sokağa çıkanların doldurmaları gereken meydanlar İslam İnkılabının meydanları mıdır yoksa Washington ve Tel Aviv meydanları mıdır? Bu halka haklarının yenildiğini söyleyenlerin bu hakkı kimin nasıl yediğini de açıklamaları gerekmez miydi?

Ne yazık ki hak arama adına sokağa dökülen halk(!) (ki 300-500 kişiden ibaretti) kendisini bu bahane ile sokağa döken siyonistlerin en iyi ihtimalle oyununa gelmiştir. Zira hakkın yenildiği bir memlekette saraylar olur, şatafat tek yaşam biçimi olarak benimsenir, idarecilerin bir saatlerine bile yetmeyecek miktardaki ücretler emek sahiplerinin bir aylık geliri olarak üstelik minnet edilerek verilir, kalkınmışlık zenginlerin daha zengin oluşları ile açıklanır, o ülkenin bütün servetleri ülke nüfusunun yüzde 1’lik kısmına denk gelen zenginlere tahsis edilirken kalan kısım kırıntılara mahkum edilir, zengin sofraları yine zengin olan idarecilerle dolup taşar, bütün sistem zengini fakirin hiddetinden korumak üzere kurulur, bir saat, bir çorap onlarca, yüzlerce ailenin nafakasından daha pahalıya satıldığı halde o ailelerinin oluşturduğu toplumun refahını sağlamakla görevli olanların el ve ayak bileklerini süsler. Ve din, böyle memleketlerde zengine daha fazla kazanmayı fakire ise var olana şükretmeyi emreder.

Ama hak aramak için sokağa dökülen halkın(!) İslam İnkılabında muhatap olduğu sistem bu şekilde mi? Acaba o sokaktaki halktan(!) kaç kişi İmam gibi yaşamaya razı olabilir? Kaç kişi İmam’ın yedikleri ile doyar ve İmamın ailesinin çektiği sıkıntıları kendi ailesinin çekmesine razı olur? Acaba İnkılapta İmam’ın ve idarecilerin oturduğu kaç saray vardır? Maaşları halkın maaşlarından ne kadar fazladır? Hangi idareci yatlara, katlara sahiptir de halk buna sahip değildir? Ya da İnkılapta hangi yasa ile zenginler korunmaktadır da fakirler ezilmektedir? Beytül mal’a el uzatanlara neler olduğunu biz buradan görürken, meydanları dolduran(!) bu halk(!) görmemekte midir? İmamın veya inkılabi yetkililerin hangisi zengin sofralarının konuğudur ve ya hangi zengin sofrası İmamın evinde kurulmuştur? Bu halk(!) hangi şatafata şahit olup da ayaklanmıştır?

Yoksa bu halkın(!) ambargodan haberi mi yoktur? İnkılap gerçekleştiğinden bu yana savaşlarla, ambargolarla ve nifakla tüm insanlık namına mücadele ettiğini bilmiyor mu bu halk(!)? Bu yolda milyonlarca şehidin akan kanı bunların vicdanına hiç mi ulaşmadı? Yaşadıkları sıkıntıların sebebinin İnkılabın yetkilileri veya İmam olmadığını, aksine insanlığın düşmanı olanların bu “insan”ların varlığından rahatsız oldukları için kendilerine saldırdıklarını hâlâ fark edememişler mi? Zerrece insanlık barındırıyorlarsa kalplerinde, siyonizme öfkelenmeleri gerekmiyor mu bu halkın(!)? Öyleyse hem kendilerinin izzeti, şerefi, imanı ve insanlığı için hem de bütün mazlumların hakları için dünyalarından vazgeçmiş olanlara destek olmaları gerekirken otun peşinde koşan koyun sürüleri gibi izzeti şerefi hiçe sayıp işkembeleri için meydana çıkmakta neyin nesidir?

Elbette biliyoruz ki İslam İnkılabının halkı İnkılaba gönül vermiş ve sadece gönül vermekle kalmayıp şehitler ile bağını güçlendirmiş ve güçlendirmeye devam eden, izzetli, şerefli, haysiyetli, imanlı, ihlaslı ve sabırlı bir halktır. Bu yüzden sokakta her ne amaçla olursa olsun İnkılabın aleyhine slogan atanları veya işkembe derdine düşenleri bu halktan saymıyoruz. Ve “aslında gösteriler haklı nedenlerle çıkmasına rağmen” türünden yorumların zerresine dahi katılmıyoruz. Ortada tek bir haklı neden yoktur gerçekten hakkının peşine düşmek isteyenler için bize göre. Varsa bir haksızlık müsebbibi büyük şeytan ve siyonizmdir. Açlık için bile sokağa çıkacaklarsa siyonizme lanet okumaları gerekirdi ki asıl düşmanları siyonizmdir onları ambargolarla ve fitnelerle açlığa mahkum etmek istediği için.

Bu tipleri haklı görmek Resulullah’ın s.a.a yakasına yapışıp “adil ol” diyen bedeviyi haklı görmekle eşdeğerdir. Bu tipler İmam Ali a.s. döneminin adaletinden rahatsız olanlardır, valilik umanlardır, Akil’lerdir bunlar ki elleri beytulmale uzanmak ister. Bu tipleri haklı görenler, dünyalıklarını korumak ve yeni dünyalıkların sahibi olmak için İmam Hüseyin’in a.s. karşısına dikilenleri de haklı görmektedirler. Zira onların da dünyalıklarına dair bahaneleri vardı.

O halde İmam’ın idaresindeki İnkılapta meydana çıkıp da aleyhte gösteri yapanların bizim nazarımızda hiçbir haklılık payları yoktur ve olamazda. Bunlar dünyalıklarında samimilerse inkılaptan kendilerini Tel Aviv’e veya Washington’a göndermesini talep etmeli ve bu şehirlerin meydanlarında kendi dünyalıklarını ellerinden almaya çalışanlara karşı sloganlar atmalıdırlar. Aksi takdirde farkında olsalar da olmasalar da siyonizmin elleri olmaktan kurtulamayacaklardır…

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı