Gündem AnalizSon Yazılar

“YAS” TUTACAKSINIZ…

Yas ilan edeceksiniz! “Kahrolasıcaların” asırlardır “ölçüp biçip” kurdukları tezgahların ve tuzakların yüreklerini meydana salanların karşısında yerle yeksan olduğunu gördüğünüzde elbette ki yas tutacaksınız. Onca emeğinizin ve yılların birikimi olan ustalığınızın artık son demlerinizde ellerinizden kayıp gittiğine ve varlık sebebinizin ebabiller tarafından taşlandığına “bir gün yerlerinden fırlayacak olan gözlerinizle” şahit olduğunuzda “kininizle gebereceksiniz”. Öfke dalgaları üzerinize geldikçe ve kıyam ile namaza duranların tekbirleri yeryüzüne müjdeyi verdikçe sizler karanlık köşelerde ve “lağım çukurlarındaki” sığınaklarınızda azrailinizden kaçamaya çalışacaksınız ama nafile. Çünkü siz duymasanız da sur’a üflendi çoktan. Babalarına daha doymadan yetim kalan masumların gözlerinden damlayan yaşlar kıyametiniz olacak. Siz, tufanda geride kalacak, nil nehrinde boğulacaksınız. Siz, yaktığınız ateşlere atılacak, kara bulutlardan çakan şimşeklerle kavrulacaksınız. Siz ey yeryüzünün lanetlileri! O takip ettiğiniz atalarınıza kavuşacaksınız.

Ağlayacaksınız! Çizdiğiniz sınırlar, ördüğünüz duvarlar bir bir aşılacak ve yıkılacak. Ve sizler çaresizlik ikliminde ürünlerinizin yavaş yavaş çürüdüğünü görüp “ah! keşke toprak olsaydım” dercesine feryad figan edeceksiniz. Her mahlukun size düşman olduğunu arkasına saklandığınız taştan duvarların sizi korumamasıyla anlayacaksınız. Nereye dönerseniz dönün Hakk’ın c.c. azabını görecek, ne yerseniz yiyin O’nun c.c. azabını tadacaksınız. Dinlediğiniz ve “işid”tiğiniz her söz lanet olacak sarsacak varlığınızı. Yenilgi üstüne yenilgi kaderiniz olacak. Tüm delikler kapanacak yüzünüze içine kaçmamanız için ve inlerinize kadar sızacak güneşin ışığı boğmak için karanlığınızı. Bunca asırlık şiddetli zulmünüzün kısası olarak ölümünüzde şiddetli olacak. “O gün geldiğinde ne bir dost ne de bir yardımcı bulamayacaksınız.” Ne fitneniz kurtaracak sizi, ne nifağınız. “Vay o namaz kılanların haline” ki sizi kurtarmak için sarfettikleri gayretleri onları sizinle birlikte helak edecek o gün. Ve siz “yenilecek ve cehenneme sürüleceksiniz” bunu böyle bilin.

Kahrolacaksınız! Ellerinizden kayıp giden dünyanızın zaten kaybettiğiniz ahiretinizden önce sizi terketmesiyle öksüz kalacaksınız. Bir zamanlar buzağı yaptığınız altınlarla inşa ettiğiniz sarayların her bir sütunu her bir odası sabrın sahipleri tarafından “baltalarla” tar-u mar edildikçe “hastalanacak”, öfkeleneceksiniz ama “bir elin” tek bir işaretiyle canından geçenlerin azameti karşısında eliniz kolunuz bağlanacak, hasret ocağında ümitlerinizi yakacaksınız. İster “uzun” olun ister kısa musallat olduğunuz yerlerde nasıl ki “ekini ve nesli yok ettiyseniz” siz de yok olacaksınız. “Sıla-i rahimleriniz” ömrünüzü kısaltacak, aldığınız her nefes sizden bir an önce kaçmaya çalışacak, yeryüzü sizi sırtında taşıdığı her an için kendinden utanacak ve öyle bir sallanacak ki “yıkılacaksınız”. Sevgiyle değil öfkeyle size “sarılacak olanlar” koştukça üzerinize “titreyecek ve kendinizden geçeceksiniz”. Hira’daki örümceğe özenip saklamak istediğiniz siyonizmin inine ördüğünüz ağlar küçük çocukların elleri ile sökülüp atıldığında şaşıracaksınız. Kibrinizin büyüklüğünün bir avuca sığan taşlardan daha küçük olduğunu o zaman anlayacaksınız.

Ve siz ey yüreğinde od taşıyan şeytanın çocukları! Kavrulacaksınız! Mazlumların üzerine yağan ölümden soğumayan yüreğiniz, ateşi yaratanın yarattığı mahşer gününde babanız ile birlikte sizi saracak olan nar ile doyacak “har”a. Cehennemin alevleri içinde bir bir yüzülecek derileriniz ve gerçek yüzünüz çıkacak açığa. Mazlum libasına bürünmüş necis tenleriniz ve renginiz ateş ile ayrıştırılacak gerçek mazlumlardan. Hak ile batılın saflaştığı günlerde saflar ayrılacak sizlerden bu vesileyle. Sizler soğumayacaksınız. Serinlemeyeceksiniz. Çünkü ateşten yaratılanın evlatları olarak toprağa hep düşman olacaksınız. Siz ancak sizden daha şedid bir ateşle terbiye edileceksiniz hem bu dünyada hem de ötekinde. İşte o gün bizim soğuyacak yüreğimiz, ferahlayacak içimiz. Yazın en sıcak gününde baharın en tatlı esintilerini soluyacak ciğerlerimiz. İçiniz yandığı için “kararan yüzünüze” nisan yağmuru gibi yağacak olan tükrüklerimizin deryasında boğulduğunuzu seyrederken hamd edeceğiz Rabbimize (c.c.). Kısasta hayat olduğu için biz de o gün hayat bulacağız. “Bekleyin biz de beklemedeyiz”.

Anlayın artık. “Bacaklarımız olmasa da” kollarımızla savuracağız taşlarımızı üzerinize ve yılmayacağız, vazgeçmeyeceğiz yürüyemediğimiz diyarlarda direnmekten. Ebabil olmak için bacağa değil ayağa kalkmaya ihtiyacımız olduğunu idrak ettiğimizden beridir her kıyamımızda sağ ve sol omuzlarımızda beliren kanatlarımızla uçup taşlıyoruz sizleri. Tanklarınıza karşı tekerlekli sandalyelerimiz var bizim Şeyh Ahmet Yasin (r.a.) misali. Korkacaksınız bizden biz sizden korkmadığımız için. Sırası gelenin şehadete kucak açtığı bir dünyada ölümden kaçanlar için saklanacak yer olmadığını işgal ettiğiniz evlerimizi evlerinize(!) girerek kurtardığımızda fark edeceksiniz. Çok geç olacak sizin için. Birikmiş öfkenin patlamasının atom bombasının patlamasından daha şiddetli olacağını öğreteceğiz sizlere. Ey atom bombasının sahipleri! Bilin ki her hücremizin “atomları”nı patlatacağız üzerinizde ve “kıracağız çenenizi” artık bizi tehdit edemesin diye.

Haydar’ın ordusu çoktan yola çıktı saldığımız haberden sonra. Hayber kapıları sökülüp atılacakları günün özlemiyle yanıp tutuşmakta. Her dua, her zikir ihlas ve sabır yakıtıyla ateşlendiğinde birer füze olup salınmakta zulmün bağrına. Allah’ın c.c. boyasıyla boyananların kıpkızıl kanları şehadetin rengine bürüdükçe alemi şafak daha bir yaklaşmakta, gece usul usul uzaklaşmakta. Zafer, “engelleri” aşanların sırtında gelecek nesillere taşınmakta. Çekilen her acı, hissedilen her sancı bir başka çiçek gibi açmakta bugün Allah’ın c.c. arzında.

Solusun artık kardeşlerimiz kurtuluşun taptaze ve temiz havasını. Her şehidin kanı damarlarından azad oldukça bugün rahmet gökten yere doğru değil yerden göğe doğru yağıyor. Melekler bunca “insan”ın azameti karşısında yine secdeye duruyor. Beşer, “insan” olmanın hazzını yaşıyor ve yeryüzü halifesine kavuştuğu için coşuyor. Bugün, nev-bahar zuhur ediyor, dünya doğru yöne doğru dönüyor, asıllar sahtelerin ipini çekiyor, ölüler uyanıyor, körler görüyor, sağırlar duyuyor. Kovun yeisi yanınızdan sevinin şimdi. Bu gün yeni bir gün doğuyor…

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

2 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı