HasbihalSon Yazılar

“USTA” RESSAMLAR…

mazlum zalim

Ellerinde şeytanın boyaları ile işgal ettikleri coğrafyalarda, önce halkların zihinlerini ve yüreklerini sonra da gözlerini “Allah’ın boyasından”(Bakara 138) başka boylarla boyayıp, “kendi akıllarınca halkları aldatan”(Bakara 9), ve bu şekilde “hidayete karşılık delaleti satın alan”(Bakara 16), “bile bile hakkı batılla karıştırıp gizleyen”(Bakara 42), bu “inkar yüklü nifaklarından dolayı cehennemlik”(Bakara 39) olan “usta” ressamlar ve onların çıraklarının iktidarda olduğu “süfyani sistemlerde” halklar, haktan uzak diyarların resimlerine bakarak aldanmakta ve “hakikat”ten farkında olmadan uzaklaşmaktadırlar. Bu “usta” ressamlar, resimlerini öyle ustaca çizme yeteneğine haizdirler ki, uzaktan baktıklarında “mana” ehli olmayanlar, “madde”yi “mana”, “mana”yı “madde”, “hakkı” “batıl”, “batıl”ı “hak” olarak görmekte ve bu resimlerin etkisiyle gerçek hayattan kopabilmektedirler.

“Dilleri iyi laf yapan” “usta” ressamların sözleri ile boyadıkları gözler bütün çabalara rağmen “kör”, kulaklar “sağır”, diller “lal” olmaktan vazgeçmemekte, bütün uzuvları bu boyadan nasibini almışlar ıslah olmadan “hakkı” savunmaktadırlar. Hiçbir delilin kâr etmediği akıllar ve o akılları ellerinde oyun hamuru gibi şekillendirip boyayanlar, milleti “akillere” mahkum edip, kamil akılların idaresindeki komşu ülkelerden mahrum etmektedirler. İşte bu mahkumiyet ve mahrumiyet, koca bir ümmetin helakına, genç, yaşlı, kız, erkek demeden nesillerin ve ekinlerin yok olmasına, bütün potansiyelin büyük şeytanın emrine verilmesine neden olmakta, dökülen kandan zevk alan kan içici vahşilerin iktidarlarını sağlamlaştırmalarını sağlamaktadır.

Batılın en büyük boyacısı büyük şeytanın, yıllar boyunca halkların gözlerini nasıl boyadığını bilenler, büyük şeytanın çırakları olan “usta” ressamların da bu yöntemi nasıl kullandıklarını idrak edebilirler. Bütün tarihini yalan ve zulüm üstüne kurgulayan büyük şeytan, tarih boyunca çıkardığı bütün savaşları, halklara öyle bir sunmuştur ki, akıl tutulmasına yakalanmış bu halklardan bazıları büyük şeytanı tüm yeryüzündeki mazlumların savunucusu olarak telakki etmiştir. Kuruluşundan itibaren gözyaşlarının ve akan kanların üzerinden kendi varlığını anlamlandıran büyük şeytan, ürettiği buzağılardan çıkan seslere kanan halkları, kendi emelleri için birbirine kırdırtmış, o halkların vatanlarını kendi yetiştirdiği uşakları aracılığı ile sürekli olarak sömürmüş ve buna rağmen kendini kahraman olarak lanse etmiştir.

Bunları yaparken kullandığı boyaların en etkili olanı her daim medya olmuştur. Medyayı elinde bulunduran büyük şeytan ve siyonist çeteler, bütün zulümlerin “kara”lıklarını “ak”a çevirmeyi başarmışlar ve halkları susturmuşlardır. Hollywood adlı en etkili buzağısı ile mesela Vietnam yenilgisini unutturmayı ve başarı diye sunmayı, Irak işgalini mazlumlara destek olarak göstermeyi, Afganistan saldırısını terörizme karşı savaş olarak ilan etmeyi başarmış, üstelik halkı müslüman olan ülkelerde dahi uşakları vasıtasıyla destek bulabilmiş veya halkları başka uşaklarına yönlendirebilmiştir. Tattıkları yenilgileri bile zafer olarak sunmayı becerip sahte kahramanlar üreten bu yeni çağın samirilerinin buzağıları, hakikati öyle perdelemişlerdir ki o perdeyi yırtmak ancak İmam Humeyni’nin (r.a.) liderliğinde gerçekleşen İslam İnkılabına nasip olmuştur ki yazımızın ileriki bölümlerinde bundan bahsedeğiz.

Kendi halkını bile sahte kahramanlar üreterek bir arada tutmaya çalışan büyük şeytan ve avanesi, bütün filmlerinde ülkelerinin saldırıya maruz kaldığını, bu saldırıdan kendilerini çizgi filmler için bile abartılı olan kahramanların kurtaracağını işleyerek, idarecilerini halkların gözünde hem kahramanlaştırmakta hem de suni bir vatan ve millet algısı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu da yetmezmiş gibi yine filmlerinde tüm dünyaya yapılan bir saldırıyı veya dünyanın içinde bulunduğu herhangi bir doğal afet tehlikesini bertaraf eden ülkenin ve kahramanların büyük şeytan kökenli olmasını sağlayarak, insanlığın medar-ı iftiharı vasfına ulaşmaya çalışmakta, insanları kendilerine muhtaç hissettirmenin yollarını aramaktadırlar.

Büyük şeytanın icazetiyle “süfyani sistemlerin” başına geçen “usta” ressamlar da, büyük şeytanın izinden giderek, yönettikleri halkların gözlerini, zihinlerini ve yüreklerini boyayarak sistemlerinin ömrünü uzatma yolunu tutmuş, bunu gerçekleştirmek için medyanın yanında, satın aldıkları veya bizatihi ortaya çıkardıkları belamlar ile sistemlerinin zulmünü, allayıp pullayıp halklara sunmuşlardır. Suya sabuna dokunmayan bu bel’amlar ve siyasi analizciler, hiçbir zaman resmin bütününden bahsetmeyip sadece gökkuşağı çizilmiş bölümünü göklere çıkarmakta, geride kalan geceyi ve karanlığı “ak” perdeyle kapatmakta hüner sahibi olmuşlardır. Oto yollardan, hastanelerden, trenlerden, ekonominin büyüklüğünden, jeopolitik konumdan dem vurup, danışıklı döğüşlerle zihin bulandıran bu “usta” ressamların elindeki palette bulunan renkler misali uşakları, çizilen resimlerdeki pembe “yağlı” boyalardan farksız olarak toplumun içinde bulunduğu gerçekler olan açlık, yoksulluk, yolsuzluk, depresyon, kin, nefret, ümitsizlik, çaresizlik, zulüm, küfür, nifak, baskı durumlarını gizlemekte, bu kara tablonun görülmemesi için olabildiğince kalın bir şekilde halkların zihinlerini boyamaktadırlar. Bu renkleri elinde bulunduran “usta”lar öyle resimler çizmektedirler ki yer altı ve yer üstü kaynakları yağmalanan, peşkeş çekilen, sömürülen, gasp edilen, çalınan halklar, karşılarına dikilen sahte manzara resimlerine bakıp rahatlamakta ve dört bir tarafı bu manzara resimleri ile dolu olan ortamın etkisinden kurtulup da gerçek hayata dönememektedirler.

Gece gündüz algısıyla oynanıp sürekli yumurtlamaları sağlanan besi tavuklarına dönen halklar, imanlı (!) olduğu için desteklediklerini söyledikleri “usta” ressamların, komşu İslam ülkelerinde yaşanan katliamlardaki payını görememekte, bir süre sonra kendi başlarına gelecek olan kıyımdan bihaber olarak kasaplarını alkışlamakta ve daha da cüretlendirmektedirler. “Kıl” olmayı “kul” olmaya tercih edip, zulmün “usta”larının her dediğinde ilahi hikmet arayanların bu hipnoz olmuş halleri, kendilerini, elindeki boyalarla çizdiği resimlerin etkisiyle hipnoz eden bu çağın deccallerinin, ilahlık iddiasında bulunmalarına neden olmuş, bu pervasızlığı gösteren “usta”lar ilahı olduklarını düşündükleri halklara Yunan tanrıları gibi muamele edip zulümlerine karşı sus pus oturan halkları kibir dağının tepesinden gülümseyerek izlemeye başlamışlardır.

Büyük şeytan ve büyük şeytandan güç alıp zulümlerinde had safaya ulaşan “usta” ressamlar her ne kadar zulümlerinin ebedi olacağını düşünerek hayal dünyasında yolculuk etseler de tarih, bu tür zalimlerin her daim bütün oyunlarına rağmen yıkıldıklarına şahit olmuştur. “Usta” ressamların ataları olan Firavunlar, Nemrutlar vb. hangi boyayla hangi resmi çizmiş olsalar da kaçınılmaz son olan yıkılışı ve yok oluşu en rezil şekilde tatmışlar ve övündükleri saltanatları tarihin çöplüğüne gömülmüştür. Büyük şeytan ve avanesinin tüm çabalarına ve göz boyamalarına ve halkların derin uykularına rağmen bizler biliyoruz ki tüm Firavunları elindeki asayla bir tek Musa (a.s.) yıkmış, tüm Nemrutları elindeki baltayla bir tek İbrahim (a.s.) devirmiştir.

Bugün “kartondan kaplan” olarak hala varlığını göz boyamayla ve tehditle sürdürmeye çalışan büyük şeytanın ve onun uşaklarının tahtını bundan 35 yıl önce İmam Humeyni (r.a.) liderliğindeki İnkılabi ulema yıkmış, İmam’ın (r.a.) “Amerika bir halt edemez” sözü adeta Musa’nın (a.s.) asası olup göz boyayıcı sihirbazların yılanlarını yutmuş, İbrahim’in (a.s.) baltası olup puthaneye dönen memleketlerdeki putları yerle bir etmiş ve korku imparatorluğunun merkezi büyük şeytanın sarsıcı bir deprem yaşamasına ve bütün planlarının suya düşmesine neden olmuştur. Kamil akla sahip olmayanları çocukları korkuturcasına “öcü”lerle korkutan büyük şeytan ve “süfyani sistemler”, insan-ı kamille karşılaşınca ne yapacaklarını şaşırmışlar ve asıl öcünün kendileri olduğunu ifşa eden insan-ı kamil’in dik duruşuyla bütün cephelerde yenilgi tatmış ve tatmaya devam etmektedirler.

Dünyaları için savaşanların, ahirete ulaşma arzusunda olup bunun yolunun İnkılaptan ve velayetten geçtiğini bilenler karşısındaki çaresizliği ayan beyan ortadadır ve bu şeytanın renginin boyacıları ellerindeki boyaları artık ellerine yüzlerine bulaştırmakta yeni resimler çizme becerilerini yavaş yavaş yitirmektedirler. Tüm coğrafyalardaki uyanış ve direniş cephesinin şanlı kıyamı bu kartondan kaplanların iktidarlarını delip geçmekte, perdelenen gerçeğin gün yüzüne çıkmasını sağlamaktadır. İnşaallah bütün halklar “usta” boyacılardan ve onların çizdikleri resimlerin etkisinden kurtulur ve yeni çağın samirilerinin buzağılarını alaşağı ederek kalplerini ve zihinlerini hakka açarlar. Zira tek kurtuluş yolu budur.

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı