HasbihalSon Yazılar

TERS PSİKOLOJİ…

paradoks

Herhangi bir işi yaptırmak için, işi yapmasını istediğimiz kişiyi ondan men ederek, o işi yapmaya daha fazla heveslendirmek olarak tanımlayabileceğimiz “ters psikoloji” terimi, psikoloji biliminde bu adla değil de “paradoksal müdahale” olarak ifade edilir ve özellikle çocuklara karşı anne-babaların çokça uyguladıkları bir tekniktir. Bu tekniğin esası yapılmasını arzuladığımız herhangi bir işin yapılmasını istediğimizde buna karşı çıkacak olan hedefimizdeki şahsın, zihnine yönelik bir paradoksal (çelişki yaratan) müdahalede bulunup, o işin yapılmasını istemediğimizi düşünmesini sağlayarak, kendi isteği ile bizim istediğimiz gibi davranmasının zeminini hazırlamaktır.

Örneğin, dişini fırçalamasını istediğimiz çocuğumuza, “dişlerini artık fırçalamayacaksın” dediğimizde, onun inatla diş fırçalamaya çalışacağını gözlemleyebiliriz. Veya sınavlara çalışmayan bir öğrenciye hitaben “sen istesen de başaramazsın zaten” gibi bir cümle kurduğumuzda bu onu genelde çalışmaya itecek ve bizi utandırmak için elinden geleni yapmaya uğraşacaktır. Bu yöntemi hayatımızın bir çok alanında belki de farketmeden kullanmakta ve isteklerimizi başkalarına kabullendirmekteyiz. Burada şunu da belirtelim ki bu yöntem psikoloji de en son uygulanacak yöntemlerdendir ve her zaman işe yaramama ihtimali vardır.

“Süfyani sistemlerin” uyguladıkları psikolojik tekniklerden bahsettiğimiz yazılarımızın devamı olan ve bu yazımızın konusunu teşkil eden “ters psikoloji” (paradoksal müdahale) yöntemi, halklarını “öcülerle” korkutmaya alışmış “süfyanilerin” son zamanlarda belki de en fazla başvurdukları teknik halini almış, normalde hiçbir şekilde meyletmeyeceği kişilere halkın topluca meyletmesinin kaynağını oluşturmuştur. Elbette ki bu sistemler bahsi geçen teknikleri çok daha “usta”ca uygulamakta ve halkların uyuşturulmuş zihinlerini, hipnozculara taş çıkaracak kadar mükemmel bir şekilde yönetmektedirler.

Bu tekniği uygulayacakları zihinlerin olgunlaşmasını, onları cehalet yağmuruna tabi tutarak engelleyen ve bu şekilde en iyi sonucu elde eden “süfyani sistemler”, hedeflerindeki halkı dünyevi sorun ve sıkıntılara maruz bırakarak kendilerine müptela haline getirip düşünme kapasitelerini ellerinden almışlar, böylece basiretleri tamamen körelen bu halklar özellikle siyasi bilinç anlamında çocuklarla eş değer kalmaktan kurtulamamışlar ve bu tür psikolojik deneylerin adeta kobayı haline gelmişlerdir. Bu sayede yönettikleri halklara istediklerini yaptırabilen “süfyani sistemler”, hangi dönemde hangi teknik gerekiyorsa onu rahatça uygulayabilmişlerdir.

“Ters psikoloji” tekniğinin iyi uygulanabilmesi için önce halkların iyice nefret edeceği piyonlarını piyasaya süren “süfyani sistemler”, bu piyonlarla halkların bütün değerlerine saldırıda bulunmaya, onları aşağılamaya, onlara karşı olmadık zulümler işlemeye başlamış ve bu piyonlardan “illallah” eden halkların kurtuluş aramaya başladıkları dönemde, yeni uşaklarını devreye sokmuş ve bu uşaklarının “halkın” adamı görünmesi için çok fazla sıkılan halkın boynundaki ipi biraz gevşeterek planlarının ilk aşamasını başarıyla gerçekleştirmişlerdir.

Gördükleri ölümden dolayı sıtmaya sarıldıklarını zanneden halklar, aslında bünyelerine aşılanan kanser virüsünün yavaş yavaş vücüdlarına yayıldığından habersiz olarak bu virüslere minnet duymaya, onları besleyip büyütmeye başlamışlardır. Kendilerinden olduğunu sandıkları bu virüse karşı hiçbir direnç göstermeyen halkların vücudlarının bağışıklık sistemi çökmüş, daha önce kabullenmedikleri her türlü ihaneti, hakareti, zulmü alkışlayacak kadar hastalanmışlardır.

Tam da bu aşamada bu halklara yakalandıkları hastalıktan kurtulmaları gerektiğini belirtenlerin, bahsi geçen halkların zihinlerine yönelik şuur aşılama girişimleri, kendileri gibi konuşan ve halkların nefret ettikleri kişilerin çabaları sonucu sekteye uğratılmıştır. Nefret ettirildikleri şahısların ve sistemin piyonlarının ağzından, “süfyani sistemlerin” mevcut iktidarları ile ilgili gerçeklerin bir kısmını duyan halklar hem bunlara inanmamış hem de bunların inadına o “usta” münafıklara daha çok bağlanmışlardır. Her konuşmalarında hakla batılı birbirine karıştırıp hakkı gizleyen, hakka ve halka düşman olan bu piyonlar, kendilerine verilen görevi öylesine başarmışlardır ki alenen halkın inancına, dünyasına, onuruna, şahsiyetine hakaret edip saldırıda bulunan iktidar sahipleri halkların gözünde daha fazla değer kazanmıştır.

İşin ilginç yanı cahil bırakıldıkları için özgür iradeye sahip olmayan halkın yakalandıkları bu ters psikoloji bataklığına, kendilerini “alim” diye vasıflandıranların en başta saplanmaları ve halklardan daha önce sistemin “saflaştırma” operasyonuna “saf”ça kanarak sisteme dört elle sarılmalarıdır. Ya bilinçli olarak ya da siyasi bilinçleri halktan daha beter seviyede olduğu için, “süfyani sistemlerin” oyununa gelip, birilerinin “destekleme!” dediklerini onların inadına destekleyen, “bunlar bizi dinlemiş, o zaman öbürlerinin kuyruğuna sıkıca yapışalım” mantığıyla siyaseten yerlerde sürünen bu tipler, ilmin sadece zihinde kalıp pratiğe yansımamasının ve inancın kalple ilgili olduğunu düşünüp devletin sisteminin inanca aykırı olmasının önemsenmemesinin bizleri düşüreceği basiretsizlik girdabında boğulmanın ve dünya ve ahireti berbat etmenin müşahhaslaşmış örneğidirler.

“Sen hakkı tanı haklıyı tanırsın” buyuran İmam Ali’nin (a.s.) takipçileri olarak bizlere düşen, birilerinin gör dediklerini görmek ve yap dediklerini yapmak değildir. Hakkı tanıma yolunda çaba göstermesi gereken mektebin takipçileri, zihinlerini “süfyani sistemlerin” propagandalarından, uyuşturucu yüklü eğitimlerinden ve sistemlerinden azade kıldıkları ölçüde bu sistemlerin bahsi geçen psikolojik tekniklerinden ve türlü dezenformasyonlarından kurtularak özgürleşecek bir basiret kazanabilirler. Bu basiretle ulaştıkları hakka sarılan mektebin takipçileri, işte o zaman içinde yaşadıkları toplumlara örnek teşkil edebilir ve onların hakka yönelmelerinde pay sahibi olabilirler.

Hakkı tanıyanın haklıyı tanıyacağı gerçeği ile bu toplumlarda hakka ulaşanların sayısının artması, tüm yeryüzünde hakkın temsilcisi olan İslam İnkılabının mesajının da tanınmasını ve İnkılabın idaresindeki “haklıların”, bütün mazlumların kurtuluşuna vesile olan çağrılarını duymasını sağlayacaktır. İmam Humeyni (r.a.) liderliğinde hakka doğru yol alıp, kendi “süfyani sistemlerinin” bütün oyunlarını büyük bir basiretle yerle yeksan eyleyen İran İslam İnkılabının fedakar halkı, bu bilince kendilerinin başında bulunan ve tek gayeleri İslam’ın hakimiyeti olan liderleri ile ulaşmışlardır. O liderlerden biri dahi Şah’la birlikte bulunmaya razı olan, onun sistemini meşru sayan, onun hükmü altında bulunmaktan rahatsızlık duymayan kimseler değildi. Aksine ilimlerini hiçbir şekilde satmayan bu “alimler”, her ne olursa olsun Şah’ın sisteminin bütün kurumlarıyla birlikte yok olmasını mücadelenin en başından itibaren arzu etmişler ve bu hususta hiçbir maslahatın arkasına sığınmadan savaşmışlardır.

Bütün tarihi hakikatler göstermektedir ki hak batıl mücadelesinde uzlaşıya yer yoktur. Hak hiçbir dönem batılla bir arada olmamış ve batılı kabullenmemiştir. Zira “hak geldiğinde batıl yok olmalıdır”(İsra 81) aksi halde gelen hak değildir. O halde hakkı arzulayan bizlerin batılı bir an olsun meşru görmememiz, varlığına bir an olsun tahammül etmememiz gerekmektedir. Çünkü İmam Hamaney’in dediği gibi bizim mücadelemiz salt bir siyasi mücadele değil bir varoluş mücadelesidir. Biz var isek “süfyani sistemler” ve batıl yok olmalıdır. Bunun başka bir ihtimali yoktur. Mücadelemizin temelini bu ilke oluşturmalıdır. Bunun dışında bizlere sunulan her yol batıldır ve maslahat adına bu batılı dayatanlar kendi dünyalıklarını ve rahatlarını tehlikeye atmaktan korkup, ilimlerini az bir pahaya satanlardır. Unutulmamalı ki batıla az da olsa tanınacak her süre onun sitemizde sürekli vurguladığımız türlü oyunlarla ömrünü uzatma ve sistemini sağlamlaştırma çabalarına hizmet olacaktır.

Son olarak şunu söyleyelim ki ters psikoloji özellikle intihara meyilli olanlara uygulanmamalıdır. İntihara meyilli olana “hadi intihar et” demenin bizatihi kendisi ters tepebilir ve onun intiharına neden olabilir. Ama artık çıkacak yol bulamayan halkımıza yönelik bu tür bir ters tepki bizlerin umududur. Her daim birbirlerini kötüleyip halkı birbirlerinin kucağına iten “süfyani sistemlerin” uşaklarının tümüne birden halkımızın isyan edeceği zaman yaklaşmış ve süfyaniler ellerindeki oyunları tüketmeye başlamıştır. Canından başka kaybedecek bir şeyi kalmayan halkımızın, süfyanilere “hepinizin canı cehenneme” diyeceği günleri görmek dileğimizdir.

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı