SİYASİ ANALİST VE YORUMCU BİR DOMUZ: SQUEALER
(HAYVAN ÇİFTLİĞİ KARAKTER ANALİZİ 3)

Tanıdık bir domuzdur. Bu yazıyı okuyan okumayan hemen herkes her gün ekranlarda ve sosyal medya ortamlarında çokça karşılaşır bu tür karakterlerle. Zaten birazdan romandan faydalanarak eylemleri hakkında vereceğimiz bilgiler sizde bu domuzun adının Squealer değil de, Ahmet, Mehmet, John, Hans vs. olduğu hissini uyandıracak, her çiftlikte (memlekette) böyle domuzların bulunduğunun farkına varmanıza yarayacaktır.
Öncelikle belirtelim ki bu domuzun kerameti kendinden menkuldur. Neden, nasıl, hangi meziyete binaen, hangi ilmin sahibi olarak analist olmuştur, her konuda nasıl bu kadar emin yorumlar yapmaktadır ve o makama nasıl ve niçin getirilmiştir meçhuldur (aslında değildir de, görünen herhangi bir meziyeti yoktur kıvırganlığından başka). Ama dili iyi laf yapar bu tip domuzların. “Gördüğünüzde cüsseleri hoşunuza gider, konuştuklarında sözlerini dinlersiniz, oysa onlar kütük gibidirler” (Münafikun 4). Evet, dilleri iyi laf yapar ama başka da bir meziyetleri yoktur. Topluma bir katkıları yoktur. Herhangi bir derde derman olmazlar. Sıkıntı çekenlerin değil, sıkıntıyı çektirenlerin dili olurlar. Zalimin tahakkümünün zemini, sarayının sütununu oluştururlar. Hiçbir zaman hakikati bulma, dile getirme dertleri olmaz o hakikat dünyalarına hizmet etmeyecekse.
Zalimi düşünmelerinin sebebi de aslında kendi dünyalarını düşünmeleridir. Çünkü rızıklarını yaladıkları ayakların altından temin etmektedirler. En uçuk kaçık analizleri, en saçma yorumları yaparken bile yüzleri kızarmaz zira o eşiği ruhlarını saray sofralarına meze yaptıkları anda geçmişlerdir. Halka hitap ederler fakat saraya yakın dururlar. Halkla saray arasında hava yastığı olurlar her daim çünkü. Halk ne zaman “ne oluyor yahu” diye sorgulamaya geçse bunlar “hele bir sor niye oluyor” repliğiyle damardan salarlar uyuşturucularını ve halk zalimden değil kendilerinden tiksinir itiraz edip de var olan muhteşem(!) düzeni bozdukları için.
İşe başlarken bir deri bir kemik oldukları halde kısa sürede semirir, domuz olmanın hakkını verirler. Bir anda kiloları artar, fular falan takmaya başlar, hiçbir zihni çaba içerisinde olmadıkları halde entelleşirler. Çanak yalamada üzerlerine yoktur. Bütün çanakları dibine kadar yalar büyük bir huşu ile o sünneti(!) eda ederler. Asla israf etmezler. Her şeyi kendilerine ve kendilerinden olanların yararına sonuna kadar kullanır, halka bir zerre dahi gitmesine izin vermezler. Hatta “Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır.” (Nahl 90) ayeti gereği hizmet ettiklerinin gasp ettiklerinden kendilerine düşen payı adalet(!) gereği akrabalarına ihsan eder, bu ayetin emri(!) gereği halkı düşünme, onlara haklarını iade etme, onlara hizmet etme türünden çirkinliklerden(!), kötülüklerden(!) ve zorbalıklardan kaçınırlar. Tam anlamıyla muttakidirler. İman ettikleri saray sahibi ilahlarından büyük bir huşu ile korkar, ona kimseyi şirk koşmaz ve böylece tevhid ehli olduklarını ispat ederler.
İşte romanda bahsedilen ve önemli bir yer tutan Squealer isimli domuzun genel özelliğidir bunlar. Bu domuz, diğer domuzlar gibi insan(!) idaresine başkaldırmanın mimarlarından olmasa da o işin gerçekleşmesinde dili ile iyi hizmet etmiş bir domuzdur. İnsan(!) idaresinin yıkılışında veya sonraki savaşlarda kahramanlığı yoktur fakat elde edilen ganimette pay sahibidir her zaman. Bay Jones olarak romanda tarif edilen önceki zalim idare hayvanlar tarafından yıkılınca, bu ayaklanmanın başı olan Snowball ve Napoleon gibi domuzların kurdukları yeni düzeni diğer hayvanlara kabullendirme işi Squealer’ın olmuştur ve o da bu işi hakkıyla yerine getirmiştir.
Mesela çiftlikte toplanan sütün ve yetiştirilen elmaların domuzlara verilmesine ve onların besinleri haline gelmesine halk itiraz edecek olsa “Sütte ve elmada domuzların sağlığı açısından kesinlikle gerekli olan bazı maddeler var. Bilim(!) bunu kanıtlamıştır, yoldaşlar. Biz domuzlar görevimizi yerine getiremezsek ne olur biliyor musunuz? Jones geri gelir! Aranızda Jones’un geri gelmesini isteyen tek bir hayvan yoktur sanırım ” diyerek bu uygulamanın ne kadar gerekli olduğunu izah etmiş, böylelikle halk açlıktan ölse de idarecilerin semirmesinin zaruretini de ortaya koymuştur. Zira halk ne kadar sefalet yaşarsa yaşasın, onu temsil edenin “itibarından tasarruf” edilmemelidir.
Var olan bütün nimetler idarenin elinde olmalı, onlar idare ettiklerinin sırtlarına çıkarak muasır medeniyetlere ulaşmalıdırlar. İdareciler her ne kadar halkın refahından sorumlu da olsalar, önce kendi refahlarını temin etmelidirler ki halkı idare edecek gücü bulabilsinler. Bu süreçte de halk perişan olmuş, evini barkını kaybetmiş, itibarı, şerefi elinden gitmiş ne fark eder. Bunlar halka gerekmeyen(!) meziyetlerdir. Halk, saraylar inşa edilsin diye gecekondular inşa etmekle ve o gecekondularda saray sahiplerinin kendileri için yaptıkları fedakarlıkları minnet duyguları ile alkışlamakla mükelleftir. Aksi takdirde her memleketin bir Jones’u muhakkak vardır ve o her an gelebilir. Kim bunu isteyebilir ki? Evet, Squealer böyle bir hakikati(!) halka izahla memurdur, tıpkı bütün mazlumların muhatap oldukları diğer analist ve yorumcular gibi.
Gel zaman git zaman Snowball ile Napoleon’un arası açılır. Snowball, hayvanlar ve insanlar arasındaki savaşta kahramanlık göstermiş ve hatta madalya almış bir domuzdur. Ama her çıkar ilişkisinde olduğu gibi Napoleon gibi bir ortakla arası açılmıştır ve çiftlikten kaçmak zorunda kalır. İşte burada da Squealer devreye girer ve daha düne kadar kahraman, kanaat önderi hatta kimine göre hocaefendi olan, ne istediyse kendisine verilen, idareye sızdığına kargaların dahi güleceği, görünmediğinde arkasından hasret türküleri yakılan, biricik dost ve ortak olan Snowball’un aslında bir hain olduğunu, savaşta hiç kahramanlık yapmadığını, madalya falan da almadığını, insanlarla(!) anlaşıp ihanet ettiğini halka anlatır. İkna olmayanlara da “aramızda Snowball’un ajanları hala olabilir” diyerek gözdağı vermekten de geri durmaz. Ve bu noktadan sonra öcü Snowball olur. Her türlü zulmün, ihanetin, gaspın yeni müsebbibi Snowball’dır artık. Ne kadar tanıdık bir manzaradır bu. Ne kadar bilindik bir dönekliktir Squealer’ın dönekliği. Bu tiplerin bütün analizleri, yorumları hizmet ettiklerinin menfaati çerçevesinde gerçekleştiği için onlar döndüğü anda bunlarda dönebilme kabiliyetine sahiptirler. Daha önce yaladıkları çanağın bir diğer sahibi güçten düştüğü anda daha güçlü olan çanak sahibinin emriyle ona hemen çemkirebilirler. Dediğimiz gibi bunlar aslında “ekmeklerinin peşindeki” döneklerdir. Ekmek kazanacakları her yön çok çabuk kıbleleri olur bunların.
Neyse Squealer vb. domuzların icraatlerine bakmaya devam edelim biz. Hayvanlar, çiftliği ele geçirdiklerinde 7 kural koymuşlardır. Bu kurallar kesinlikle tartışılmayacak kurallardır. Mesela hayvanlar asla insanlar gibi yatakta yatmayacak, içki içmeyecek, başka bir hayvanı öldürmeyecek, dört ayaklı ve kanatlı olanlardan başkasını dost bilmeyecekler ve bütün hayvanlar eşit olacaklardır. Ama çiftlikte bir süre sonra hayvanlar domuzların Bay Jones’un yatağında yattığını görüp şaşıracaklardır. Hemen koşup bu 7 kuralın yazdığı duvara baktıklarında “hayvanlar asla ‘çarşaf’ serili bir yatakta yatmayacaklar” ibaresini görecek ve yatakta çarşaf olmaması onları sakinleştirecektirecektir. Veya Napoleon’a itiraz edenler öldürüldüğünde duvardaki “hiçbir hayvan öldürülmeyecektir” kuralarının” hiçbir hayvan ‘sebepsiz yere” öldürülmeyecektir” olarak değiştiğini, bir başka gün “hiçbir hayvan içki içmeyecek” kuralının ise “hiçbir hayvan ‘aşırı’ içki içmeyecek” diye düzenlendiğini fark edip şaşıracaklardı.
Peki bunda Squealer’ın payı nedir? Bir akşam çiftlikteki hayvanlar büyük bir gürültüyle uyanıp gürültünün geldiği yere koştuklarında yere devrilmiş bir merdiven ve elinde boya kovası ve fırçasıyla kuralların yazıldığı duvarın önünde düşmüş olan Squealer’ı gördüklerinde mevzu anlaşılacaktır. Squealer, sahiplerin emri üzerine inançlarını “güncelliyor”, diğer domuzlara hizmet edecek biçimde tabiri caizse “helali-haramı” belirliyordur. Ve böylece yine tanıdık bir manzara karşımıza çıkmış olur. Bu tiplerin bir diğer görevi de budur. Hakikat ile oynayıp, onda küçük görünen derin değişiklikler meydana getirerek o hakikati batıla kurban etmek bunların en büyük ihanetlerin birini teşkil eder. Böylece herhangi bir yasaya, inanca, kurala göre iktidar sahipleri sorgulanamaz ve onlarda hesap sorulamaz hale gelirler. Çünkü inanç ve kurallar ihanet ve zulme göre “güncellenir.”
Buraya kadar anlattıklarımızla umarız Squealer gibi tiplerin zalimler için ne kadar önemli olduklarını izah edebilmişizdir. Bu tipler zulmün ayakta kalabilmesi için en önemli unsurlardan birdirler ve zalimlerin kaynaklarından beslenmek bunlar için olağandır. Çünkü bunlar zulmü korudukları ölçüde kazanımlarını devam ettirebilirler ve bu yüzden bütün analizleri, yorumları hakkı batılla karıştırıp onu gizleme üzerinedir. Ve eminiz ki sizin de çevrenizde böyle domuzlardan oldukça fazla bulunmaktadır…
siyasetmektebi.com
Rabbim kullarina yetendir elhamdulillah boylelerinin oyununa gelmeyenler şükretmeliyiz.