SİYASETMEKTEBİ 3 YAŞINDA…

Tam 3 yıl geçti bismillah diyerek yola çıktığımızdan beri. İlk andan itibaren bizim bildiklerimizi bildiğinizi bildiğimizden öğretme derdine hiç girmedik. Bizimkisi sadece hatırlatma ve bildiklerinizi nasıl kullanacağınıza dair bir yol gösterme çabası oldu hep. 3 yıl boyunca 270’in üzerinde yazı ve şiirle içinizdeki mazluma seslenip onu harekete geçirmek için uğraştık.
Çaresizlik ikliminde kurumaya yüz tutmuş ümit ağacınızı Resulullah’ın (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt’in (a.s.) dergahından getirdiğimiz ab-ı hayat ile sulamaya çalıştık. İmanınızdan dolayı izzetli olmanız gerektiğini ve boyun eğmenin iman ile örtüşmediğini ayetler ile ispatladık. Zalimlerin zulümlerinden başka bir güçlerinin olmadığını anlatıp İslam İnkılabını örnek alarak ve İmam’a tabi olarak vahdet silahına sarıldığımızda sarayların yerle yeksan olacağını örnekleri ile izah ettik.
Bazen hasbihal ederek içimizde yanıp tutuşan kıyam ateşini sizinle paylaştık. Gündemi saptırmak için çabalayan zalimlerin asıl niyetlerini o gündemi analiz ederek ortaya koyduk ve kendi gündemimizi sizinle paylaşmak için uğraştık. Çünkü biz, mensubu olduğumuz mektepten ve her hücremizle bağlı olduğumuz İmam’dan kaynaklanan basiretimizden dolayı puslu havalarda dahi açık ve net bir görüşe sahip olabildik ve bunun temel sebebi de yıllar boyunca İslam İnkılabının ve İmam’ın mesajlarını “ama”sız sahiplenip bu sayede dostu ve düşmanı tanıma hasleti kazanmış olmamızdı. Bu yüzden zihinlerin karıştığı, gözlerin köreldiği, nifağın gönüllere yerleşmek için yoğun gayret sarfettiği dönemlerde dahi dostu da düşmanı da teşhiste yanılmadık ve teşhis etmekten ve sizlere de kim olduklarını söylemekten bir an dahi olsa çekinmedik.
Ve tüm bu çabalarla, uğraşılarla bizim için gerçekten yorucu geçen 3 yılı geride bıraktık. Bu 3 yıl boyunca bir çok övgü de aldık, bir çok eleştiriye de maruz kaldık. Dik duruşumuzu övenler olduğu gibi, neden yumuş”ak” olmadığımızı sorgulayanlar da oldu. Bize sarayın meşruiyetini izah için kırk takla atanlarla dahi muhatap olduk. Zulüm sistemlerinin herhangi bir unsurunu kurtarıcı diye benimsemiş olanların sürekli olarak saldırısına maruz kaldık üstelik bunlar birbirlerine de görünüşte düşmanlık besleyenlerdi ama iş zulmün sistemine eleştiri yöneltmek olunca bunlar birleşip bize saldırmaktan imtina etmediler. Çünkü bizim şahıslarla ve “3 harflilerle” işimiz yoktu. Biz tüm bunları var eden zulmü hedef alıyorduk ve bu kadar saldırıya maruz kalmamız da doğal oluyordu. En son zorla izletilmek istenen “tiyatroya” itiraz ettiğimiz için her mezhepten, her tıynetten ve her 3 harfliden bolca eleştiri ve tehdit aldık ki bugün o zaman söylediklerimiz de ne kadar haklı olduğumuzu herkes bizatihi müşahade etti.
Ama tüm bu eleştiri ve saldırılara rağmen 3 yılda bazı şeyleri de başardığımızı gördük ki bunun en önemlisi “süfyani”ye süfyani denilmesinin sağlanması oldu. İlk yazımızdan itibaren kendisini bu sıfatla tarif ettiğimiz ve eylemlerinin Resulullah’ın (s.a.a.) bizi uyarmış olduğu “süfyani” ile aynı olduğunu beyan ettiğimiz şahsa artık herkes bu adla hitap etmekte veya en azından “süfyani” denildiğinde isim ve cisim belirtilmezse dahi kimin kastedildiği net olarak bilinmektedir ki bu çok önemli bir kazanımdır. Zira insanlığın en büyük düşmanını teşhis ve tesbit ettiğimiz için münafıklar artık alenen onu övememektedir. Süfyani’yi savunmak artık siyonizmi ve büyük şeytanı savunmak ile eşdeğer hale gelmiştir bunda bizim de katkımız olduğu aşikardır.
Bir başka kazanımımız da İslam tarihinin yorumlanmasının ne şekilde olması gerektiğini takipçilerimizin artık çok iyi kavramış olmasıdır. Biz yaşayan bir tarihe sahip olduğumuzu ve geçmişimizin bugünü şekillendirmesi gerektiğini hep anlattık. Geçmişimizde yaşananları bugünden soyutladığımızda köksüz kalacağımızı ortaya koymaya çalıştık. Ne Yezid’in (l.a.) ne de Hüseyin’in (a.s.) ölmediğini ve bugün saraya karşı kıyamın devam ettiğini izah ettik. Bu yüzden Yezid’i (l.a.) ve Hüseyin’i (a.s.) tarihe hapsedip bugünün zalimlerinin saltanatlarını sağlamlaştırmaya çalışanların oyununu bozmak için uğraştık. Ve zannımızca belli oranda başarılı da olduk. Açılış gayemiz siyasi bilinç aşılamak olduğu için hep bu konu üzerinde yoğunlaştık ve en azından takipçilerimiz açısından bunu başardığımızı da gördük ki bu da bizim en önemli kazanımlarımızdan biri oldu.
Velhasıl sürekli olarak uzun uzadıya yazdık çünkü derdimiz çoktu ve eksiksiz olarak size ulaştırmak istiyorduk. Bazen sıkıldınız, bazen beğendiniz, bazen beğenmediniz ama biz Allah’ın (c.c.) izni ve yardımıyla sizden aldığımız destekle 3. yılımızı da doldurduk. Bundan sonraki süreçte amacımız gündeme yoğunlaşmak ve kendi gündemimizin oluşması için uğraşmaktır. İslam tarihi, siyer ve ayetlerden siyasi bilince yönelik yeterince delil sunduğumuzu düşünmekteyiz çünkü. Bu yüzden yazılarımızın sıklığı bundan sonra biraz daha azalacaktır. Ama yeri ve zamanı geldiğinde ve bize ihtiyaç hissedildiğinde yazılarımızla yine yanınızda olmaya devam edeceğiz.
Bari bu yazımız kısa olsun diye niyetlenmişken yine uzattığımızı farkedip burada kesiyor ve sözü siz değerli takipçilerimize bırakıyoruz. Her türlü eleştiri ve önerilerize açığız. 3 Yıl boyunca bizi yalnız bırakmadığınız için teşekkür etmeyi bir borç biliyoruz…
siyasetmektebi.com