Kur'ani SiyasetSon Yazılar

ŞEYTANIN AYETLERİ…

seytanin-ayetleri

İsyanın mucididir şeytan. Yaratılışındaki mucizeye bakıp aczini unuttuğu için kendini yaratana karşı isyan ederek varlık aleminde bir çığır açmıştır. Bütün gücünü kibrinden alan eylemiyle kendine zulmederken kendinden sonraki zulümlerinde kapılarını aralamış ve yol gösterici olmuştur tahammül edemediklerine. Bükemediği eli öpmesi gerekirken kirletmek üzerine kurmuştur planlarını ve o eli bir dost elini sıkar gibi sıkarak daldırmıştır türlü melanetlere. Cennet asa bir diyarda yaşarken cehenneme vasıl olmaktan imtina etmesini engelleyen kini ile sokulmuştur düşmanının yanına ve tatlı dili deliğinden çıkarmıştır nefsi. Ve öyle bir bulamıştır ki dünya sevgisine, o nefsin tekamülü yerin yedi kat dibine doğru gerçekleşmiştir her devirde. Yalnızlık gibi bir derde müptela olmamıştır hiç. Hep kulaklarına fısıldayacak birilerini bulmuş hep yeryüzünde kendi elleri olacak birilerine sağlarından, sollarından, önlerinden ve arkalarından yaklaşmayı becermiştir.

Şeytan düşmanıdır insanın. Bu yüzden isyan edilmesi gereken varlık iken itaat edilsin diye kendisine isyanı icad etmiştir Allah’a (c.c.). Dünya gibi bir perdeyi çekerek ahiretin önüne oyun ve eğlenceyi sunmuştur kendi takipçilerine. Onlar ki “gözleri vardır görmezler, kulakları vardır duymazlar ve kalpleri vardır anlamazlar” (A’raf 179) “hayvan gibidirler ve hatta hayvandan daha aşağı seviyededirler”, bir ölü gibi sırt çevirirler gerçek dostlarına ve sadık bir köpek gibi kulak kabartırlar gerçek düşmanlarına. Onlar ki “uyarsan da uyarmasan da birdir kendileri için” (Yasin 10) ve bu yüzden hak ile batılı, dost ile düşmanı ayıramayacak bir sarhoşluğa müptela olmuşlardır, dalmışlardır dünyanın dehlizlerine ve kuyulara kendi istekleri ile atlamışlardır, artık güneşi batıdan çağırırlar ve böyle oldukları için de “Allah onların kulaklarını ve kalplerini mühürlemiştir.” (Bakara 7) Allah’ın (c.c.) vahyine tıkadıkları kulakları şeytanın bir tek vesvesesini duymazdan gelmeye hicap eder. “Allah’ın (c.c.) ayetleriyle alay ederlerken” (Nisa 140) şeytanın ayetlerine iman ile geçer ömürleri.

Evet şeytanda vahyeder. “Gerçekten şeytanlar sizinle tartışmaları, mücadele etmeleri için kendi dostlarına vahyederler.” (En’am 121). Zaten şeytanın en büyük meziyetidir bu. Hakkı taklit ederek batılı sunar insanlara ve takipçilerine sürekli olarak telkinde bulunur hakkın duru, berrak, şeksiz ve şüphesiz yolunu bulandırmaları için.Şeytanın dostları da yaratılış icabı insandır ama şahsiyetlerini az bir pahaya sattıkları için peygamberi olurlar şeytanın ve onun vahiylerini aktarırlar insanlığa hak yolunun yolcularının sayısı az olsun diye her daim. Hiçbir gücü olmayan ilahlarının vesveselerine yenildikleri için ilahlarını da aynı ateşte yakacak olan Allah’ın (c.c.) emirlerine karşı gelerek kucak açarlar cehenneme ki orası onların ebedi yurdu olacaktır eninde sonunda. Hatta şeytan bile “bunlardan beri olacaktır ve Allah’tan (c.c.) korktuğunu beyan edecektir” (Haşr 16) yeri ve zamanı geldiğinde.

Ama isyan yolunu açan şeytan o yolun rehberlerine dünyada her türlü desteği vereceği için ölümü unutacaktır bunlar. Ve şeytan bunlar içinde yetiştirecektir asıl evladını. O evladı şeytanın ayetlerini ulaştıracaktır bütün insanlığa hem de onların kurtarıcısı kılığına girerek. İsyan ederken Allah’a (c.c.) itaat ile süsleyecektir sözlerini ve hakka secde etmeyen başı halkın önünde kendi ilahına secde ederken eğilecektir. Harf harf mızrağa çekecektir Kur’anı, ilmek ilmek dokuyacaktır nifağını. Herşeyin “baş”ı olmaya hevesli olduğundan batılın kervanbaşı olacaktır. Çıbanbaşı gibi girdiği ümmetin vücudunda iltihaplar oluşturup dermansız bırakacaktır mazlumları. Çok fazla vahiy katibi olacaktır şeytanın bu peygamberinin ki her biri bir kanalın adıyla peyda olacaktır hayatımızda. Hak, bunların eliyle tersyüz edilecektir ve batıl allanıp pullanıp bunların eliyle sunulacaktır halka. En “deni” düşmanlar “kadim” dostlar olurken, gerçek dostlar “geçmişten beri” düşman sayılacaktır çünkü bunların geçmişinde vardır hakka düşmanlık. Çünkü ilk isyanı itaat meclisinde yapmıştır şeytan ve o meclisten beridir “aramızda hiç bitmeyecek bir kin ve düşmanlık” (Mümtehine 4) başlamıştır.

Evet, vahyedicidir şeytan ama bir farkla ki onun vahyi hidayete değil delalete alır götürür muhatabını. Çünkü o “inkar edenlerin velisidir ve onları nurdan karanlığa çıkarır” (Bakara 257) Öyle bir karanlıktır ki o ateşe girene kadar görmez önünü gözler. Körlük ve sağırlık en değerli meyvesidir ve iniltiler diyarında sürer hükmünü. Yalan ile şekillendirir dünyasını, vesvese ile büyütür inkarını ve cehalet ile süsler isyanını. Sesi gür çıkar şeytanın, dostlarının elindeki dünyada. Şekilden şekile girer ve her şekliyle bir fitneye can verir bu sayede. “Öğüt vericiyim” diyerek sızar aramıza ve “Allah (c.c.)” ile başlar bizleri aldatmaya. Ya okşar nefsimizi, ya kamçılar dünya sevgimizi. Ama her halükarda tutar ellerimizden ve çeker “nâr”ın kenarına doğru. Şeytandır bu, dost görünmenin “usta”sıdır düşmanlarına.

Ve madem ki o şeytandır ve biz şeytanın bizim en büyük düşmanımız olduğunu ilk atamızdan beri bilmekteyiz o halde uyanık olmak zorundayız fitnelerine karşı. Madem ki bize sunar isyanı, biz de o isyanı aslına çevirip dikilmeliyiz karşısına. İtaat ateşinde yakmalıyız isyan vesvesesini ve Allah’ın (c.c.) vahyine düşman olanın ayetlerine kulak tıkayarak sürdürmeliyiz mücadelemizi. Şeytanın peygamberinin hak dediğinin batıl, batıl dediğinin hak olduğunu idrak edebilmeliyiz. Düşman dediklerinin dost, dost dediklerinin düşman olduklarını anlamalıyız artık. Ve bilin ki ilah diye secde ettiklerinin bizim ilahımız olmadığını anladığımızda bozulacaktır sihirleri. Hak ile batılın aynı bünyede bir arada durmasının imkansızlığını çözdüğümüzde bütün eylemlerinin ne anlama geldiğini de kavramış olacağız.

Böylece Allah’ın (c.c.) vahyinin taşıyıcıları ile şeytanın vahyinin yayıcıları arasındaki fark çıkacaktır ortaya. Zulme isyan(!) eden zalimin binlerce odalı sarayında yazılan “şeytan ayetleri”nin tesiri, ancak biz Allah’ın (c.c.) ayetlerini yeryüzüne hakim kılmak için canlarından, cananlarından geçenlerin sesine kulak verdiğimizde yok olacaktır. Allah’ın (c.c.) ayetleri yayıldıkça yeryüzüne şeytanın ayetlerinin kalkacaktır hükümranlığı ki onlar hakkın karşısındaki batıldırlar ve hak geldiğinde yok olmak onların kaderlerinde vardır. Korku ve şüphe imparatorluğunun temelleri yıkılacaktır iman depremi ile çünkü “zalimler yakında nasıl bir “inkılap” ile devrileceklerini göreceklerdir” (Şuara 227). Ve O inkılabın temelinde vardır ilahi vahiy ve o inkılabın erleri kazmaktadır saray sahiplerinin mezarlarını.

Şimdi ise karar verme zamanıdır artık. Ya şeytanın vahyine aldanıp hak yolun yolcuları ile tartışmaya gireceğiz, ya da Allah’ın (c.c.) vahyine iman edip sarsacağız cihanı. Ya bizi ortada bırakacak olan şeytana lebbeyk diyeceğiz, ya da bizi yaratanın uğruna geçeceğiz canımızdan ki her iki cihanda da yalnız kalmayalım. Ya yalanlara inanmayı seçip hiç bitmeyeceğini zannettiğimiz dünyada boş hayallerle avutacağız benliğimizi, ya da bir bir söküp atacağız perdeleri ve basiretimizle tutacağız gerçeğin ellerinden. Ya saraylar yapacağız yüreklerimizde dünya sevgisinin üzerine, ya da yüreğimizde devireceğiz önce zalimleri. Ya ölmekten korkup sineceğiz ve susacağız zulmün dehşetli devrinde ve şahsiyetimizi süreceğiz bedenimizden, ya da ölümü terbiye edip kavuşmak için gerçek menzile burak edineceğiz ve onurumuzla yükseleceğiz fani dünyadan baki aleme. Ya insanlığımızı terkedeceğiz insanlığımıza düşman olanın ardı sıra yürürken, ya da insan olmanın şerefli yükünü omuzlayarak tırmanacağız kemalatın zirvelerine.

Vahyeden çok olacaktır bilmeliyiz. Ama hakkın birliğine iman edenin kulağı sadece doğruyu duyacaktır, gözleri doğruyu görecektir, kalbi doğruyu teşhis edecektir. Ve doğru tek bir yolun yolcusudur. O yolun rehberleri yaşantıları ile, tavırları ve duruşları ile bellidir. Ne sarayları vardır onların, ne de saray sahibi dostları. Mazlumun düşmanına dost dedikleri de vaki değildir. Zulümden beri oldukları için zalime “muhtaç” da değillerdir. Kur’an ayet ayet nüzul eder yüreklerine ve onlar ayet ayet yaşarlar bu dünyada. Kendileri için atmadıklarından dolayı “attıkları zaman onlar atmaz Allah c.c. atar” adımlarını da, kurşunlarını da. Kınayıcıların kalplerindeki ağrı kursaklarında kalan hasret olurlar. Şeytanın vahyinin muhatabı olanlar sevmez onları ve “böyle dini lider mi olur” diye söylenirler ama gerçek din böyle liderler arar.

Unutmayın. Tok olan yönetemez açları, bollukta yaşayan çiğner bütün hakları. Ve tüm zalimlerin vardır bir sarayları. Şeytanın dininin mabedidir oraları. Şeytanın ayetleri ile dikilir sütunları. Hasır izi ise Resulullah’ın (s.a.a.) evlatlarının yegane mirası. İki dinin, iki vahyin işte budur farkı. Ve yine unutmayın ki tercih irade sahibi olanındır, “insan” iradesini hak yolunda kullanandır…

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı