ÖnderlerimizSon Yazılar

ŞEHİD, KUŞUN KANADIDIR…

İnna lillahi ve İnna ileyhi raciun.

Rabbimiz şehitlerimizi, kurbanlarımızı bizden kabul eyle. Bizleri onların kanıyla dirilt, bilinç ver, ihlas ver, aşk ver, cesaret ve izzet bahşet bizlere. Rabbimiz İnkılabımızı, İmamımızı, Hizbullahi alimlerimizi, direniş cephemizi zalimlerin, kafirlerin, münafıkların şerlerinden esirge ve bizlere şehidlerimizin yolundan yürüme azmi ver ki bize bahşettiğin bu nimetleri muhafaza eyleyebilelim, onları muhafaza eylemekle kendi imanımızı koruyabilelim. Toprağa akan bu değerli kanların hürmetine insanlığı, ümmeti ve cümle mazlumları zalimlerin, kafirlerin, münafıkların tahakkümünden kurtar ya Rabbi.

Şehidlerimizin şehadeti mübarek olsun, İmamımızın ve İmam’a bağlı Hizbullahi ulemanın bütün mazlum ve mustazafların başı sağ olsun…

Yine bir kurban bayramı, yine İbrahim’lerin ellerinde bıçak, zıbhi azimlerini feda ediyorlar. Bu dünyaya ait olmayanların sürgünü böylesine yüce bir sonla bitiyor yine. Peşinden koşulana vuslat o kadar tatlı oluyor ki acı, gülümsemeyle perdeleniyor, acı, acıtmaktan utanıyor. Geleceğini bu dünyada aramayanların geçmişteki kurbanların yolundan gitmesi şaşırtmıyor dünü, bugünü bilenleri. Alınan her nefesin şükrü için bir damla kan diyeti düşüyor böyle kahramanların üzerine ve “sıraları geldiğinde” ahidlerine sadık oldukları için döküyorlar kanlarını izzete, şerefe, imana hasret topraklara.

Gün, onların üzerinde kararmıyor ki aydınlansın. Onlar bizlerin karanlığını yırtıyorlar nurları ile. Gece bize gecedir. Onlar Allah’ın c.c. nurudur yeryüzünde. Bu yüzden “On’ların nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur” (Nur 35). Öyle bir nurdurlar ki “doğuya da batıya da ait değillerdir.” Ne doğu ne batı kuşatamaz onları. Sınırlayamaz hiçbir hudut, hiçbir duvar veya sur varlıklarını. Onlar sınırları yıkmak için yaşarlar, karanlığı boğmak için savaşırlar. Şehadetlerinden önce nurdurlar, şehadetlerinden sonra “nurun ala nur”durlar.

Kim diyebilir ki ölüdürler. “Onlara ölü demeyin, onlar diridirler”(Bakara 154). Bizler ölüyken bizi diriltendir onlar. Suskunluğun celladı, zilletin düşmanıdırlar. Ruhlarıyla yaşarlar, nurlarıyla coşarlar, bedenleri gitse de onlar meydandadırlar. Ararsan onları gözyaşlarında ara, yetimlerin yalnızlığında, mazlumların dualarında ara. Onların kendilerine ait bir hayatları yoktur çünkü. Kendileri yaşamazlar ki ölebilsinler. “Hayatları, ölümleri, ibadetleri, namazları Allah c.c. içindir”, Allah c.c. için yaşayanlar nasıl ölsünler?

Bakışlarından tanırsın onları, ayna gibidirler. Zalim isen korkarsın, hiddet görürsün, şiddet görürsün, sertlik, mertlik, azamet, hamaset ve savaş görürsün gözlerindeki her hücrede. Mazlum isen şefkat, merhamet, isâr görürsün, ahde vefa, sabır ihlas ve gözyaşı görürsün mahçubiyetten yere bakarlarken senin karşında. Yani neysen onu görürsün, öldüler diyorsan ölüsündür, diriler diyorsan dirisindir bu dünyada.

Zaman onlara yetişemez zaten harcı da değildir onları kuşatmak. Bir gecede yüzlerce yıllık mesafeyi katetmek, bir gözyaşının sırtında miraca yükselmek onlar için alelade bir iştir. Zaten yeryüzünün kutuplarıdır varlıkları, mesafenin, zamanın kalır mı manası? Hak, onların dillerinden dökülür gönüllere, perdeler onların elleriyle sökülür. Gizli ayan olur, nihan beyan olur. Aşikar olur bütün hakikat ve insanlık pervane olur nurlarının etrafında uçuşan. Çünkü ölüm ve yaşam yer değiştirir, mana değiştirir, korku terk eder hücreleri sevgileri yerleşince kalplere.

Şehid, kuşun kanadıdır. Uçmak hayali ile yanıp tutuşanın benliğini alıp ötelere taşıyan şehiddir, şehadettir. Kanatsız beden hareketsizdir, dermansızdır, çaresizdir, ürkektir, yoksundur, yoksuldur. Kanatsız kuş zaten kuş da değildir. Çünkü aynı ana, aynı yöne, aynı güne hapsolan hem uçmayı bilemez, hem uçmayı hayal edemez. Yüksekleri, bulutları tanıyamaz, beden denen kafesin içinde çevresini seyreden. Ve kanatsızın haddi olamaz özgürlükten dem vurmak. Avcının en kolay avıdır kanadı olmayan veya kanadı kırık olan. Bir gün bile şehadeti arzulamayanın varsa da kanadı kırıktır zaten. Sürünmek kaderi oluverir birden aşağılanmak, ezilmek. Kanatsız kalmak kuşun kıyametidir bu yüzden.

Şehid, zemherinin baharıdır da. Korkudan, ümitsizlikten, soğuğun zulmünden dolayı meyve vermeyi bırakmış, kaskatı kesilmiş, donmuş yüreklere sızarak canlandırır onları, tomurcuklar açtırır, çiçekler saçar etrafa. Ümidin ellerinden tutar kapı kapı dolaştırır ve izzet bahşeder zillete düçar olanlara. Toprağa değdikçe her damla kanı ısıtır yeryüzünü ve eritir buzları ki yeniden işlenebilsin o toprak, tohum ekilsin, yedi başak çıksın her başakta yüz dane olsun. Dünü kahır, bugünü zulüm, yarını endişe olan diyarların sakinlerine kardelen olur, umut olur, can olur, heyecan olur, güneş olur, nur olur ve yeniden hayat olur ölümün kıyısında yaşamayı kader zannederlerken onlar. “Kahrolarak yaşamayı ölüm, kahrederek ölmeyi hayat” olarak öğrettiği yığınlardan her birinin dilinde “heyhat minezzilleh!” haykırışı olan fertlerden oluşan toplumlar meydana getirir şehit.

Şehit, şehadetiyle inşa eder alemi. Onu ayakta tutacak sütunları canıyla, kanıyla meydana getirir. Nuruyla aydınlatır, bakışıyla gülüşüyle ısıtır. Şehit alemin kalbidir. Kan pompalar diğer bütün uzuvlara. Can bahşeder, canını feda ederek. Şehadetin taliplisi biterse biter ömrü alemin. Alem var olmak için, dirilmek için, direnmek için ihtiyaç duyar şehide.

Şehid, muhtaç olunandır. Çünkü o her şeyin sahibine kendini feda ettiği anda atmıştır sırtından ihtiyaç heybesini. O’ndan c.c. bir ruh haline gelince O’nun c.c. dergahının kapısının kilidini eline alır şehid ve şefaatin en tâbi vekili olur artık. Kölesi olmadığı dünyanın, dünyalıkların pençesinde çırpınanların efendisi olur.  Şahlara, sultanlara boyun eğmekle yaşadıkları zannedenlerin idam fermanı olur, direncin kaynağı, yakıtı, kalbi, özü olur. Varsa bir savaş hak ile batıl arasında, şehit komutan olur, serdar olur, Kasım olur ayırır taksim eder safları, ezer küçültür düşmanları. Güç olur, kuvvet olur, şan olur, şöhret olur, bütün yaratılanlar boyun eğer önünde Süleyman olur, Süleymani olur ve peşinden gidenlerin, hakkı, izzeti, şerefi talep edenlerin muhtaç olduğu can olur, canan olur.

Hele ki şehid Kasım Süleymani ise artık bayrak olur, sancak olur, kınından çıkmış kılıç olur, kağıda değen kalem olur, namluya sürülmüş mermi olur, fırlatılmaya hazır füze olur, zulmün dibindeki tünel olur. Her cephede aslan olur, çakallar düşman olur. Çıkar Ali a.s. gibi meydana korkaklar “üryan” olur.  Rehberinin emriyle arda arda vuran olur, gemide olmayana acayip tufan olur, hırsına yenilmez de “dur” derse duran olur, kırar mızrak ucunu natık-ı Kuran olur, saray sahiplerinden hesabı soran olur, adaletle hükmeden nizamı kuran olur, mazlumların önünde şefkatten püryan olur, o koskoca kahraman oturur giryan olur. 

Yani anlayacağınız şehid zaten kıymetlidir de bir de bu şehid Kasım Süleymani ise ve eğer Allah c.c. böyle büyük bir kurbanı bizden istedi ise artık mazlumların, mahrumların, mustazafların ve cümle hak aşıklarının asırlar boyunca beklediği hesaplaşmanın vakti gelmiş, şafak, yerini bir daha geceye terketmemek üzere bu alemin üzerinde kendini belli etmiş demektir. Ömrü boyunca dağları, tepeleri, ovaları, vadileri şehadeti arayarak dolaşmış olan, şehadetin peşinden bunca koşarken kelimelerin kifayetsiz kalacağı başarılara imza atan böyle kahramanın kanını yere döken düşman ahmaklığını bir kez daha kanıtlamış, daha önceden bir komutana, bir Kasım Süleymani’ye sahip olan ordunun her bir ferdini “bir gecede, yüz yıllık mesafe kat ettirerek” komutan rütbesine taşımıştır.

Hüznümüz İmam Ali’nin a.s. hüznüdür. Hüznümüz İmam Ali Hamaney’in hüznüdür. Ki evvelinlerin Ali’si a.s. Malik’ini r.a. kaybettiği gibi ahirinlerin Ali’si Kasım’ını r.a. kaybetti. Ama sevincimiz şudur ki bu ümmet İslam İnkılabı ile dirildi ve bugünün Ali’sinin milyonlarca Kasım’ı var artık. Ali artık yalnız değil, yalnız kalmayacak. Sancak yere düşmeyecek, Kudüs’te dalgalanacak. Emin olun, sabırlı olun, ihlaslı olun. İmam’dan ve imandan ayrılmadan, ye’se düşmeden hangi cephede mücadele veriyorsanız onu daha da ileriye götürün, daha bir azimle çalışın. Gün ağardı artık. Sabaha bir şey kalmadı….

siyasetmektebi.com

 

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 

Göz Atın

Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı