ÖYLE DE YOK OLACAKLAR, BÖYLE DE…

Vahşi canavarların anladığı tek dilin direniş olduğu gerçeği bugün bir kez daha ortaya kondu ve ağzından kan damlayan siyonizm, gözyaşıyla abdest alan mücahitlerin karşısında bütün kalelerini yitirdi. Tarihin çöplüğü diye tabir edilen yok oluşa hiç bu kadar yaklaşmamış olan İsrail, kendini kurtarmak için ne kadar çırpındıysa da girdiği bataklıktan kurtulmayı başaramadı ve kendinden önceki zalimlerin uğradığı akıbete çok yaklaştı. Nefessiz kaldığı için son bir çabayla nefes almaya uğraşan siyonizm, tüketti bütün hakkını. Direnişin bütün şartlarını nazlana nazlana da olsa kabul eden ve edecek olan siyonizm, ister anlaşsın iste anlaşmasın ömrünün son demlerini yaşamakta ve direniş Allah’ın (c.c.) izni ile siyonizmin azraili olmaktadır. Son çırpınışları ile kazanmak istediği vakit, siyonizmin yeryüzünden bir daha geri dönemeyecek şekilde silinmesinin zeminini hazırlamaktadır aslında.
Savaşın en şiddetli olduğu günlerde sitemizde ramazanın bereketinden, bir gün bu dünyanın gül bahçesine döneceğinden, kudüs gününün yakın bir fethin müjdecisi olduğundan ve ramazan ayının çocuklarının bayramından bahsetmemizin temelinde İran İslam İnkılabına, İmama ve direniş cephesine duyduğumuz sonsuz güven ve iman vardı ve hamdolsun ki bu güven bir kez daha bizi haklı çıkardı. Bilinmeldir ki çevremizde güya Filistinlilere acıyıp onlara gözyaşı döken ve onları çaresiz gibi gösterip İsrail’in gücüne(!) yerli siyonistlerin propagandalarından dolayı iman etmiş olanların varlığına rağmen, direniş cephesinin dökülen her damla kanla daha da güçlendiğini, zafere daha çok yaklaştığını ve kapanan yenilgiler çağının İslam düşmanları için açıldığını her daim vurgulamamız, mektebin yüzlerce yıllık çabasının ürünün olan ve ahir zamanda vuku bulacağı sahih rivayetlerle sabit olan İran İslam İnkılabının başında bulunan dünya müslümanlarının ve mazlumlarının imamı İmam Ali Hamaney’in nur saçan sözlerindeki zafer vurgusunu idrak edişimizden ve bu zaferden zerre kadar şüphe etmeyişimizdendir.
Kendisi hak olduğu için batılla karşılaştığı her cephede onu zail eden, saltanatını yerle yeksan eden, batılın temsilcilerinin kalplerine korku salan İran İslam İnkılabı, oluşturduğu direniş cephesi ile hakkın hakimiyeti sürecini hızlandırmış, bütün mazlumları sahiplenerek batılın boş bulduğu meydanda cirit atmasının önüne geçmiştir. Batıl artık köşeye sıkışmış bir sırtlandır. Aç kalmış karnını doyurmak için başvurmayacağı hiçbir yol yoktur. Ama karşısında aslanlar ordusu bulunmaktadır ve batıl saldırsa da saldırmasa da yok olmaya mahkumdur. Her ne kadar sürü halinde dolaşsalar da bütün ilişkileri çıkar üzerine kurulu olan zalimlerin dünyasında yaşanacak olan çıkar çatışması, kendi aralarında bulunan birliği de yok edecek ve etrafı ateşle çevrilmiş akrebin akıbetine uğrayacaklardır. Zira İslam İnkılabının ve direniş cephesinin her darbesi, batılın nemalandığı sömürü nimetlerinin azalmasına ve yaşam alanının daralmasına neden olmaktadır. Hakka karşı birlik gibi göründüklerine bakmayın. Kendi aralarında birlikleri yoktur ve kendi aralarında ki savaşları hakla olan savaşlarından daha şiddetli olacaktır. Bu yüzden bugün kazandığımız zafer, sadece siyonizmin değil, bir bütün olarak batılın ve zulmün yok oluş sürecinin de fitilini yakmış ve gece şafağa yaklaşmıştır.
Unutmamak gerekir ki ne direniş cephesinin ne de batılın temsilcilerinin attıkları hiçbir adım birbirinden bağımsız değildir. Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta, Lübnan’da, Yemen’de, Bahreyn’de ve yeryüzünün her noktasında yaşanan çatışmaların her iki safı da kendi içinde bir bütündür. Bu yüzden herhangi bir coğrafyada kazanılmış zafer veya yenilgi diğer coğrafyalardaki bağlıları da etkilemekte ve ümit veya yeis aşılamaktadır. Bugün direniş cephesi yeryüzünün her noktasında insanlığa ve İslama saldırıya geçmiş olan batılın karşısında yine yeryüzünün her cephesinde hakkı, insanlığı ve İslam’ı savunmak üzere harekete geçmiştir. Ve savaşın seyri artık tamamen değişmekte, savunma savaşı, ileride daha iyi müşahade edeceğimiz üzere, zulmü yeryüzünden silme savaşına dönüşmektedir. Bu süreçte Filistin direnişinin kazandığı zafer, mazlumların canlanmasına ve vahşi canavarlara karşı hayatta kalmanın tek yolunun direnmek olduğu bilincinin aşılanmasına neden olduğu gibi, İsrail gibi batılın topyekün desteklediği bir yapılanmanın, onca nifağa ve zulme rağmen yenilmesi, diğer zalimlerin korkuyu tatmasına ve akıbetleri konusunda endişeye kapılmalarına neden olmaktadır. Ve bu durum çorap söküğü gibi hızla yayılmakta, tüm direniş cephesi birbirinden aldıkları destekle zaferi yudumlarken, tüm batıl cephesi de hezimeti azık edinmektedir.
Bu zafer bir son değil başlangıçtır. Şuna eminiz ki batıl, bu savaşta aldığı yaranın acısıyla tekrar harekete geçecek ve son bir çabayla kendini kurtarmaya çalışacaktır. Ve yine eminiz ki direniş cephesi de o günü beklemektedir. Çünkü tıynetinde saldırganlık bulunan canavarın, ehlileştirilme ihtimali yoktur. Bu canavar aldığı darbeler sonucunda yorgun düşse de kana susadığında tekrar saldırmaya kalkışacaktır. Bu canavarı hapsetmenin de imkanı yoktur. Zira yaydığı kokuyla, ve uzayan diliyle çevresindekileri zehirleme ihtimali yüksektir. O yüzden artık son darbenin vurulacağı gün yakındır. Tekrar harekete geçecek olan canavara anladığı dilden konuşmak için bileylemek gerekmektedir kinimizi ve hazırlamak lazım ateşli ve ateşsiz tüm silahlarımızı. Yeri geldiğinde çıkıp meydana kesmek için şah damarını batılın hazır olmak gerekir. İsrail kuduz ve murdar bir köpektir, canavardır. Ve kuduzun tedavisi yoktur. Öldürmekten başka.
Bu yüzden herkesin anladığı şekliyle bir barışın vuku bulma ihtimalini mümkün görmüyoruz. Hak ile batılın barışma ihtimali yoktur çünkü. İllaki birisi yok olacaktır. Ve bugün gelinen süreçte batıl yok olmaya mahkumdur. Zalimlerin gönüllü uşağı olan süfyanilerin, hem gündemi değiştirmek hem de halkı direniş cephesinin zaferinden habersiz bırakmak için barışı İsrail’in bir lütfu olarak dayatması ve İsrail’in ateşkesi kabullendiğini sürekli vurgulaması, yerlerde sürünen siyonizmin heybetini(!) tekrar toparlamaya çalışmaktan başka bir anlamı yoktur. Siyonistlere dahi siyonizm dersi verecek kadar ileri düzeyde bir nifak ve küfür alt yapısına sahip olan süfyanilerin, ateşkes isteyen ve adeta yalvaran tarafın İsrail olduğu gerçeğini gizleme çabalarının temelinde kendi saltanatlarını koruma içgüdüsünün yattığı aşikardır. Çünkü ümmetin, vicdanını satmamış evlatları siyonizmin tarihte almamış olduğu yenilgileri, son dönemlerde sürekli olarak direniş cephesinin elinden tattığını öğrendiklerinde, direniş cephesine meyilleri artacak ve İslam coğrafyasını süfyanilerin yardımıyla kan gölüne çeviren vahhabi selefi siyonist çetelerin maskeleri düşecektir. Zaferin menşeini kavrayan ümmet o kaynağa doğru harekete geçecektir. Ve hakkın savunucularına düşmanlık edenlerin kimlere hizmet ettiklerinin de bilincine varacaktır.
Bundan dolayı süfyaniler hem bu ateşkesi manipule ederek halka sunacaklar ve halkın ateşkesin gerçek nedenini ve içeriğini bilmelerini engellemeye çalışacaklar, hem kendilerini ön plana koyup sanki Filistinlileri kurtarmışlar gibi ateşkesi bulunmaz bir nimet olarak halka sunacaklardır ki bundan sonra yaşanacak savaşta halk artık anlaşmaya rağmen mazlum(!) İsrail’e saldıran yerinde durmayan(!) direniş cephesini suçlasın. Bunu yaparken de gizlice İsrail’e güven aşılamaya ve tekrar saldırmasını sağlamaya çalışacaklardır. İsrail’in varlığını korumak için ateşe attıkları ümmetle hiçbir bağları olmayan süfyaniler, kendi varlıklarına düşman bildikleri hak cephesinin yok olması için batılın gücünü seferber etmeye çalışmaktan geri durmayacaklardır. Tıpkı büyük şeytanı, Irak’a müdahale etmeye ikna etmeleri gibi, tüm İslam coğrafyasının başına da siyonist vahşileri musallat eden süfyanilerin, bu ateşkesten en çok rahatsız olanlar olduklarını unutmamak gerekir.
Tüm bu söylediklerimizden çıkaracağımız sonuç şudur ki bu savaş bitmedi. Bitmeyecek de. Ateşkesin ömrünün yukarıda saydığımız nedenlerden ötürü uzun olacağını da sanmıyoruz. Ama Allah’ın (c.c.) vaadinin tezahürü olan İran İslam İnkılabına, İmama ve direniş cephesine sahip olduğumuz için genelde batıl ve özelde siyonizm için şunu rahatlıkla söylüyoruz; ister ateşkes istesinler, ister istemesinler yakın bir zamanda yok olacaklardır…
siyasetmektebi.com