Gündem AnalizSon Yazılar

NEVRUZUMUZ MÜBAREK OLSUN…

Zemheride nevruz olur mu demeyin. Karakışta yürek yakanların yanınca yüreği öyle bir nevruz başlar ki bahar gelmek için acele eder, ecele koşanların ellerinden tutar Azrail a.s. ve menzillerine ulaştırır hor ve hakir olarak. “Ateşten sütunlar”la süslenir gece ve gökyüzünden ilahi rahmet yağar azap olarak. “Keşke toprak olsaydık” demekte gecikenlerin leşleri un ufak edilip karışınca toprağa özlerindeki toprağı “ruhullah” ile kemale erdirenlerin başlar miracı. Cehennemliklerin çığlıklarıyla huzur bulan cennetliklerin başlar bayramı ve zemherinin kırılır kalemi berfin tarlalarında.

“Sur”un o muazzam sesine ram olur gönüller ve neşe ile hazırlanırlar mahşere ki o gün hak ile batıl ayrılmış, hak batılın üzerine salınmış ve batıl zail olmuştur. O gün gök daha mavi, deniz daha sakindir bütün kızıllığa ve dalgalara rağmen. “Hoşumuza gitmese de farz kılınan” hükmün hakimiyetinde inşa edilen geleceğin nurları ile aydınlanır dünya.

Zülfikarlar yağarken asumandan arza, Ali’den başka yiğit olmadığını anlar “insan” olan. Hüzün sevinçli bir şekilde hicret eder ve yerleşik hayata geçer zalimin göğsünde. Sevinçle mübadele edilir matem. Yas ile yer değiştirir şenlik. Ve artık dün gülüp de alay edenlerle bugün gülünüp alay edilecektir. Tufandan önce Nuh a.s. gibi “Eğer bizimle alay ederseniz, alay ettiğiniz gibi biz de sizlerle alay edeceğiz” (Hud 38) dediklerimizin tufanda çırpındıklarını gördükçe alkışla eşlik edecek ellerimiz gönülleri coşturan bu gösteriye.

“Bilmem kaç perdeli tiyatrolar”ın son bulduğu günde hakikat çıkacak perde arkasından ve “iyi rol yapan artistler”den kurtaracak meydanı ve aslan kılığına bürünmüş çakalların bitecek saltanatı. Gerçek aslanlar kükredikçe kesilecek “eyyy”lerin sahiplerinin cılız sesleri. Şehid kanlarıyla beslenen ağacın meyveleri ile doyacak ruhları açlığa mahkum bırakılanlar. Öyle bir nevruz olacak ki bu bir daha zemheri toparlayamayacak kendisini. Bahar öyle yerleşecek ki gönüllere kışın adı silinecek tarihten.

Evet, nevruz ile bugün yeni bir gün başladı artık, yeni bir dünya inşa edilecek. Alem, şeytanın insi yavrularından arındırılarak “insan”lara teslim edilecek. Yeryüzünün halifesi tahta oturacak ve “imam”lık edece bütün insanlığa. Çağlar kapanacak secdeye bu yeni çağın önünde ve bir daha yeni bir çağdan bahsedemeyecek “dışı süslü içi leş dolu” olanlar. “Dik gelip de yatay gidenlerin” tabutlarıyla gömülecek zulmün iktidarları bir bir toprağa ve o topraktan yeşerecek mazlumların yeni hayatları. Yeni güne başlayanların yeni hayatları izzet ile süslenecek, adalet ile korunacak, nur ile aydınlanacak.

Evet…Yeni gün yeni dünya ile doğuyor. Altı günde yaratılan dünyanın nasıl ki (görünürde) başında ateş, kaos, karışıklık var idiyse ve sonu şu muazzam düzene ve güzelliklere bağlandı ise, altı gün önce kahramanların şehadetiyle inşa olunmaya başlanın dünyanın da başı acı, hüzün, keder dahi olsa sonu beklenin de ötesinde müthiş bir ferahlamaya, huzura, sükuna ve nizama bağlandı işte. Şeytanların içi boş tehditlerine aldırmayan Rahman’ın c.c. askerleri meydana çıktı şimdi. Korku imparatorluğunun sarsıldı üsleri, gökten ilahi bir rahmet olarak yağmaya başladı İnkılabımızın füzeleri ki “attığı zaman onları İnkılap atmadı Allah c.c. attı” eminiz.

İmam’ın o nurlu komutasında başlayan harekat “mazlumun duası ile Allah c.c. arasında bir perde olmadığı” hakikatini de tekrar öğretti bize. “Mazlumların intikam aldıkları günün zalimlerin zulmettiği günden daha çetin olduğuna” bizi şahit kılan Allah’a c.c. hamdolsun ki Kahhar sıfatının tecellisini bize karşı Rahman ve Rahim olarak tacil etti ve altı gün önce yanan yüreğimiz bir daha yanmamak üzere sükun buldu inşaallah. Bundan önceki süreçte büyük şeytanın çaldığı def ile raks eden bütün zalimlerin, münafıkların ve kafirlerin biliriz ki yıkıldı dünyası. Bunlardan hiçbiri böylesine büyük, böylesine şiddetli, böylesine ani, çabuk ve kapsamlı bir intikamı beklemedikleri için tek yemeği dut olan bülbüle dönüştüler hamdolsun. Büyük şeytanın ve onun akıl hocasının da hesaplayamadığı bir ölçekte gerçekleşen bu taarruz, zulmün kalbine yönelik oldu ve o kalp masajla da atamayacak artık.

Her ne kadar Bedir’de müşrikleri savaşa teşvik edip sonra onlardan uzaklaşan şeytan gibi büyük şeytanı savaşa teşvik edip sonra hiçbirşey yapmamış bir eda ile “yanlış yaptılar” nevinden konuşan insi şeytan ve avanesi sorumluluğu üzerlerine almasalar da ve hatta siyonist rejim “biz yapmadık bize dokunmayın” diye yalvarsa da artık çok geç. Cephanelik ortasında otururken kendi elleri ile fitili tutuşturanların yaşanacak patlamalardan kurtulması mümkün değildir. Bugüne “nevruz” dememizin sebebi de budur.

Bugün yeryüzünde kurulacak yeni bir dünya düzenin ilk adımları atıldı İnkılabımız ve İmam’ımız eliyle. Zulme öyle bir tokat atıldı ki ya kuyruğunu kıstırıp zillet şerbetini yudumlayacak ya da kudurganlığı artıp itlafını erkene alacak. Bizim ümidimiz elbette ikinci şıktır zira artık zulmün yeryüzünden kaldırılması için bütün mazlumlar sabırsızlanmaktadır. Elbette ki karar İmam’ındır ve bize düşen “lebbeyk”den başka bir şey değildir. Ve görünen o ki İmam bu kararı vermiş, zalimlerin fiili yıkılış sürecini başlatmıştır. Ve biz biliyoruz ki zulümle birlikte ondan beslenen nifak ve onu besleyen küfür de yeryüzünden silinip atılacaktır.

Bugün safını yanlış seçenlerin yarın yas bağladıkları gün olacak, zemheriye gönül verenlerin ambarlarında tükenen yiyeceklerden dolayı açlıktan ölmek kaderleri olacaktır. Bahara sırtını dönenlerin ne o baharın çiçeklerinin kokusunu almaları ne o baharın meyvelerinden faydalanmaları mümkün olmayacaktır. Bilakis baharın evlatları tarafından sorgulanacak, yargılanacak ve haklarında verilen hüküm ifa olunacaktır. Hem de hiçbir  tereddüte yer vermeden bu gerçekleşecektir inşaallah.

Bu sayfalarda sekizinci yılımıza girdiğimiz bugünlerde ilk yazımızdan son yazımıza kadar her daim ümitvar olmaktan bahsedip, beklenen zaferin yaklaştığını dile getirmemizi İnkılabımız, İmam’ımız ve mektebimiz vesilesiyle bize nasip eden Allah’a c.c. andolsun ki insanlık artık geri dönülmeyecek bir kutlu yola girmiş ve bu yolun sonundaki nurun hüzmeleri de gözlere ulaşmaya başlamıştır. Artık şeytan bizatihi meydana atım atmış vekillerinden umudunu kesmiştir. Ve “imanın bütünü ile küfrün bütünü”nün savaşı başlamıştır. “Bütün ins ve cinnin ibadetinden daha azim olan darbe” Ali’nin eliyle düşmana vurulmuştur. Hayber kapısı sökülmek üzeredir. İslamın tek kalesi, nifağın “son kalesi”ne rağmen insanlığa zaferi müjdelemektedir.

Elbette ki “bu bir savaştır ve bazen biz bazen onlar üstün gelecektir. Ama sabır ve ihlasla meydanda kalındığı müddetçe zafer müminlerin olacaktır.” Korkmuyoruz, “üzülmüyoruz, gevşemiyoruz. Gerçek iman eden biz olduğumuz için üstün gelecek olanın da Hizbullahi kahramanlar olduğunu biliyoruz.” Ve diyoruz ki: “Düşmanların bize karşı toplandığını söylediklerinde daha da cok artan imanımız” şahittir ki zafer ancak bize ulaştığında huzur bulacaktır. Çünkü “zafer Allah’tandır c.c. ve “Allah c.c. dinine yardım edene yardım etmeye kadirdir.”

Rabbimizden c.c. niyazımız İnkılabımızı, İmam’ımızı ve cephedeki kardeşlerimizi koruması, attıkları her kurşunu, her füzeyi hedefine ulaştırması, görünmeyen ordularla onları desteklemesi ve vaad ettiği zaferi çabuklaştırmasıdır. Kahhar sıfatıyla kafirleri, zalimleri ve münafıkları kahr-u perişan etmesi tek dileğimizdir. Rabbimizin c.c. buna gücü yeter. Hasbunallah ve ni’mel vekil. Ni’mel mevla ve ni’mel nasir.

Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler…

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Hocam ben bu savaşın danışıklı olduğunu düşünüyorum. Irak başbakanı saldırı haberini iran ın kendisine verdiğini kendisinin de Abd ye ilettigini söyledi. Ee ne anlami kaldı böyle intikam mı olur. Ayrıca Hamaney saldırınin yetersiz oldugunu belirtti. Siz emri imam verdi diyorsunuz. Çelişki var. Kısaca iranın füzeleri pıtladı. İrana olan inancım kayboldu. Siz ne düşünüyorsunuz.

    1. “Her türlü mucizeyi görselerde yine de inanmazlar”( Enam 25) ve “Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir inanmazlar”(Yasin 10) ayetlerindeki ikaza binaen sizi ve sizin mantığınızdakileri herhangi bir konuya inanmaya çağırma gibi bir derdimiz yok. Biz hakikat bildiklerimizi yazıyoruz ve iman ediyoruz ki Rabbimiz c.c. bu yol üzere gidenlere ecirlerini verecektir.

      Fakat bir iki noktayı dile getirmekte fayda var. Öncelikle belli ki beslendiğiniz haber kaynakları zaten siyonizmin uşağı olan kaynaklar olduğu için elde ettiğiniz bilgilerin bir teki dahi doğru değil. Darbe yiyen elbette ki yediği darbeyi saklayacaktır. Irak başbakanının saldırıyı haber vermesi vs. bunlar hep sizin gibileri yönlendirmenin araçlarıdır ve bir gerçeklikleri yoktur. Ayrıca “Dünya mazlumlarının, mustazaflarının ve müslümanlarının lideri İmam Seyyid Ali Hamaney” saldırı yetersiz demedi. Bu saldırı intikam değil sadece bir tokat dedi ve bizatihi İran İslam Cumhuriyetinin kendi kanallarında yayınlandığı üzere saldırıyı komuta merkezinde koordine etti.

      Saldırı yapılan alana tek bir gazeteciyi veya Iraklı yetkiliyi sokmayıp onlarca helikopter ile kayıplarını taşıyan ama yayınlanan uydu görüntülerinde harap olmuş üssü gizleyemeyen ve açıklama yaparken dahi korkudan nefesi kesilen yeryüzünün en ahmağı büyük şeytanın reisinin bizatihi kendisi o füzelerinin nerelerinde “pırtladığını” iyi bilir de bizim anlamadığımız “ah” nidasının sizin gibilerden gelmesi.

      Aslında sıkıntı şu ki sizler memleketinde 100 den fazla büyük şeytanın ve nato’nun üssü bulunan, büyük şeytan askerlerinin başına çuval geçirdiğinde “ne notası verelim, müzik notası mı” deyip çaresizliğini(!) izhar eden, büyük şeytana sürekli olarak dost, müttefik, stratejik ortak diyen ve alenen bop eşbaşkanı olduğunu dile getiren, siyonist rejim ve büyük şeytanla her türlü siyasi, askeri ve ekonomik ilişkileri geliştirip bu rejimlerin büyükelçiliklerini gururla açık tutan, siyonist rejimi meşru bilip ona muhtaç olduğunu yine alenen beyan eden reislerinizin peşinden gittiğiniz için sadece filmlerde, tiyatrolarda büyük şeytana kafa tutulabileceğini zannedip kuruluşundan bu yana siyonist rejimle ve büyük şeytanla savaş halinde olan, siyonist rejimin etrafını direniş cephesi ile kuşatan ve siyonist rejime onlarca darbe vuran, Hamas, İslami Cihad gibi bütün Filistinli direnis gruplarının kendisini minnetle andığı ve büyük şeytan ile siyonist rejimin herhangi bir üssü şurda kalsın temsilciliklerinin dahi bulunmadığı mazlumların ve müslümanların hamisi İran İslam Cumhuriyetine ya bilerek ya da yönlendirilerek kin, hased ve düşmanlık güdüyorsunuz ve bu yüzden “gözleriniz varken görmüyor, kulaklarınız varken duymuyor ve akletmiyorsunuz.

      Son olarak da size tavsiyemiz “İrana” değil Allah’ c.c. iman edin ve Allah’a c.c. imanınızdan dolayı İmama ve İnkılaba bağlanın ki esen hafif nifak rüzgarinda imanınız elden gitmesin.

      Bize gelince, tatlılarımızı yedik İmam’ımızın ve İslam inkılabımızın küfre, zulme ve nifağa vurduğu darbeleri keyifle izliyor, kalbinde maraz olanların kıvranmalarından aşırı derecede zevk alıyoruz. Hamdolsun Rabbimize c.c. bizi bu nimetle nimetlendirdi.

      İnkılaba ve İmam’a düşmanlıklarından ve hasetlerinden kıvrananlara tek sözümüz var “kininizden geberin”(Al-i İmran 119)…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı