HasbihalSon Yazılar

MAZLUMUN GÜCÜ…

mazlumiyetin gücü

Yer ile asumanın kendinden yana olduğu “mazlumun” gücü, alem yaratılalı beri zalimin tahtını devirmeye yetmiş, gözlerinden akan yaşlar ve toprağa dökülen kanı, hak batıl savaşında hak cephesinin susuz kalmasını engellemiştir. Zalimler her devirde ellerinde olan dünyevi güce aldanıp, bütün gücün kaynağının karşısında kibre kapılsalar da,mazlumlar, acziyetlerinin bilincinde olarak sığındıkları mutlak gücün desteğini her daim yanlarında hissetmiş, hiç bitmeyecek gibi görünen ve alabildiğince kararan gecenin sonunda doğan güneşe şahit olmuşlardır ki mazlumlar için doğudan doğan güneş, zalimler için her zaman batıdan doğmuştur. Kendi saltanatlarında bile her an devrilme korkusu ile yaşadıkları için huzur yüzü görmeyen ve çevrelerindeki diğer zalimlere güvenemedikleri için rahat uyku dahi çekemeyen, zorla ele geçirdikleri dünyalarını korumak adına olmadık zulümlere imza atan ve bundan dolayı ahiretlerini de berbat eden zalimlerin dünyasında zaten güneşin parıldama ihtimali yoktur. Nura dair ne varsa, kendi elleriyle yaptıklarından dolayı kendilerine sırt çevirdiği zalimler, bataklığa düşmüşcesine çırpındıkça daha da zulmete batmakta ve artık dünyaları da ahiretleri de yerle yeksan olmaktadır.

O halde artık şunu idrak etmeliyiz ki asıl güce sahip olan mazlumdur yani mazlum güçlüdür, çünkü ilahi güçten beslenen bir köke sahiptir. Bu kök mazlumun karşılaştığı tufanlarda savrulmasına, atıldığı ateşlerde kavrulmasına, düştüğü kuyularda kaybolmasına ve koskoca bir çölde yalnız kalmasına engel olmakta, ateşi güle, kuyuyu saltanata, tufanı kurtuluşa ve çölü vahaya çevirmektedir. Bu öyle bir güçtür ki görünmediği halde, görünene tapacak kadar yaratılışından uzaklaşan tüm müstekbirleri tam da zafer kazandıklarını düşündükleri anda iktidarlarından etmekte, saraylarını viraneye çevirmektedir. Çünkü mazlumun duası ile Allah (c.c.) arasında bir perde yoktur. Her anı miraçtır mazlumun. Öyle bir noktada bulunmaktadır ki sözleri, ilahi makama anında ulaşmakta ve gaybi yardımlar yeryüzüne inmektedir. Aceleci olanların aksine, ilahi yardımların muhtevasını çözmüş olanlar için bu yardımlar tam zamanında ve yerinde mazluma ulaşmaktadır.

Ah’ı, nardır mazlumun. Yakar tüm setleri ve hedefe giden yol temizlenir yüreğinin ateşiyle. Bin yıllık ateşi söndüren nurun yansımasıdır mazlumun sinesinde tutuşan. Yeter ki sabretsin. Ve yeter ki “kendinden öncekilerin başına gelenler kendisinin başına gelmeden cennete gireceği zannına kapılmasın. Onlara öyle fakirlikler ve hastalıklar dokundu ve öyle belâlarla sarsıldılar ki, hattâ peygamber ve berâberindeki îmân edenler: “Allah’ın yardımı ne zaman!” diyecek hâle gelmişlerdi! Unutmasın Allah’ın yardımı yakındır”(Bakara 214). Zira Allah (c.c.) şah damarımızdan daha yakındır bize. Allah (c.c.) görendir, işitendir, bilendir. O halde gerçekten mazlum isek zafer de bir adım ötede demektir.

Çünkü Allah (c.c.) “yeryüzüne mazlum ve salih kullarını varis kılmıştır”(Kasas 5), öyleyse mazlumiyetin ihlasla birlikte olması zaferin anahtarıdır. Salih olmayan mazlumun veya mazlum olmayan salihin bu ilahi vaade ulaşma ihtimali yoktur. Zulm ile beraber yaşamaktan zerre kadar rahatsız olmayan, çevresindeki mazlumların feryatlarına kulak tıkayan, kendini hapsettiği enaniyet kafesinde nefsiyle mücadele etmeyi imanın yegane şartı bilen salih(!) kulların yeryüzüne varis olma ihtimali yoktur. Bunların yeryüzünün idaresinde söz hakkı da yoktur.Çünkü kendilerini temizlerken çevrelerinin kirlenmesine aldırış etmeyenler, o kir ve pisliğin sebebi olanlarla aynı akıbete uğrayacaklardır. Ve yine mazlum olup ta ihlastan uzak olanların, sırtını hakikate dönenlerin, hak ile batıl kendilerine tam olarak tanıtıldığı halde haktan yana saf belirlemedikleri için ortada kalanların mazlumiyetinin de değeri yoktur. Zira bunların da oturup kendi derdine ağladığı halde dermanı görmezden gelip o dertle mutlu olanlardan farkı yoktur ve saf bağlamadıkları hakkın güçlenmesinde bir payları da olmayacaktır. O halde yeryüzünün varisi de olamayacaklardır.

Yeryüzü mazlum ve salih olanlarındır. Yeryüzü, “dedemin dini kanımla ayakta kalacaksa ey kılıçlar doğrayın beni” diyenlerindir. Yeryüzü, ümmetin ve insanlığın kurbanı olarak seçildiğini bilerek kurbangahına doğru hareket ederken, bir an dahi olsun tereddüt yaşamayanlarındır. Yeryüzü, Hüseynilerindir. Ve Hüseyniler her çağda ve coğrafyada mazlum ve salih kullardır. Mazlumiyetleri, sahip oldukları en önemli silahlarıdır. Nitekim bu silahın önemine vurgu yapan Şehid Mutahhari (r.a.) Kerbela kıyamını anlatırken, İmam’ın (a.s.) başına gelecekleri bildiği halde bütün çocuklarını, hanımlarını,yeğenlerini, kardeşlerini de beraberinde götürmesinin nedeni olarak, mazlumiyetin şiddetini arttırmayı ve sonraki nesillerin gönlünde zulme karşı hiç sönmeyecek bir ateşin tutuşmasını sağlamayı göstermiştir.

Hakikaten de tarih onca zulme şahit olduğu halde Kerbela gibi etki yaratan başka bir kıyam ve mazlumiyet olmamıştır. Bu kıyam görünüşte 72 kişinin on binlerce kişiye karşı meydana çıkması ve hak uğruna en vahşi şekilde şehid edilmeleri ile sonuçlanmış gibi dursa da, o çöle düşen her damla gözyaşı ve şehitlerin kumu ıslatan kanı öyle devrimlerin ateşini yakmıştır ki, yenilgi olarak telakki edilebilecek bir durum, sonsuz bir zaferin temelini atmıştır. Yakılan bu ateş nice nemrutu, şahı içine almış ve tahtlarda oturanları tahtalar üzerinde cehenneme göndermiştir.

Bu yüzden mazlumiyetin değerini bilmek gerekir. Zafer kazanmak isteyenin mazlumiyet sınavından geçeceğini idrak etmesi elzemdir. Bu sınavı veremeyenlerin ulaşacağı nokta zulümdür. Bu topraklarda buna çokça şahit olmuşuzdur. Süfyanilerin oyunlarına gelip, süfyanilerin yine başka bir kuklası tarafından hedef alındıklarında hemen saldırıya geçenler, mazlumiyeti red edip o mazlumiyetin gücüne inanmadıkları için ve Allah’a (c.c.) ve emir sahiplerine bağlanıp güvenmedikleri için, zalimlerin uşakları tarafından yönlendirilmiş ve zulme hizmet eder hale gelmişlerdir.

Oysa direniş cephesinin mazlumiyeti zaferin sırrını da bizlere ifşa etmektedir. Gerçek Hüseyni mektebin takipçilerinden oluşan direniş cephesi, onca mazlumiyetine rağmen yoluna sabırla devam edip nihai zafere yaklaşmıştır. Tek tek liderlerini şehit veren direniş cephesi, bugün o şehitlerin pak kanlarının yüzü suyu hürmetine Allah’ın (c.c.) vaadine mazhar olmuştur. Kan dökmeden önce kanlarının dökülmesini göze alanların kervanı hedefe yaklaşmıştır. Beheşti,Mutahhari,Ragıp Harp,Abbas Musavi,Ahmet Yasin,Fethi Şekaki, ve daha nice değerli mücahid,muvahhid,alim şehid olmayı göze aldığı için bugün direniş cephesinin zaferlerinden bahsedebilmekteyiz. Kerbela’da bir Hüseyin (a.s.) can verdiği için dirildi nice Hüseyinler. Bu mektep bu yüzden mazlumların mahrumların mektebidir. Bu mektep salih kulların ve zulme rıza göstermeyenlerin mektebidir. Bu mektebin 1400 yıllık mazlumiyetin sonucudur İslam İnkılabı. Bu çağın mazlumlarının sabrıdır direniş cephesini Suriye,Irak,Lübnan,Bahreyn,Yemen ve Filistin’de zafere götüren.

Anlayamazlar gözlerini dünya hayatına diktikleri için, kendilerini manaya feda edenlerin durumunu, kalpleri körelenler. Bundandır bütün eleştirileri. Hizbullah’ı, Hamas’ı ve direniş cephesini bundan dolayı sevmezler. “Neden onca ölüme sebebiyet verdiler ki” diye dile getirirlerken yılmışlıklarını, bilmezler o ölümlerin zaferi sırtında taşıdığını. Nihai zaferin mazlumlara ait olduğunu bilemezler ömürlerini tedbirlerle kuşatanlar. Sağlam kalelerinde süslerlerken imanlarını, ölümün nefesini enselerinde hissedemezler. Kurulu düzenin kurulmuş oyuncakları, cenneti ucuz saysa da “Allah içimizden cihad edenleri ortaya çıkarıp,sabredenleri belli etmeden cennete giremeyeceklerdir”(Al-i İmran 142). Ve ne cennet ucuzdur ne de cehennem boşadır. Görecekler.

İslam İnkılabı mektebin bunca yıllık mazlumiyetinin ürünüdür dedik. İslam İnkılabı salih ve mazlum olduklarını ispatlayanların ulaştıkları Allah’ın (c.c.) vaadidir. Bunca zalime karşı direniş cephesini tek başına şekillendiren, destekleyen, tüm kaynaklarını direnişe açan, bütün mazlumları tek başına sahiplenen olması hasebiyle de bütün olanca gücüne rağmen hala mazlumiyetini de korumaktadır İslam İnkılabı. Bu mazlumiyet oranında da Allah’ın (c.c.) yardımına mazhardır bugün. Artık ilahi vaadin son kısımlarını müşahade ettiğimiz günleri idrak etmekteyiz. Ve yeryüzünün mazlum ve salih kullara nasıl kucak açtığına tanık olmaktayız. Mazlumiyetinizin kıymetini bilin…

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı