“KIYAM EVİ” KABE…

“Allah, Beyt-i Haram (olan) Kabe’yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı” (Maide 97) ki zulme secde edenlerin sarsılsın dünyaları, tepetaklak olsun hakkı ters yüz edenlerin sarayları ve taşlansın şeytan, ihram giymiş ebabillerin eliyle. Tek tek ezilirken mazlumlar birleşerek kessinler nefislerini ve dünyalıklarını, izzet ve şeref vahdet ile gelsin sürgün edildikleri yüreklere. Öyle bir kıyam başlasın ki bu belde de, mütekebbirlerin bükülsün belleri, kırılsın kolları, lal olsun dilleri tekbirler kan olup akarken dünyanın kalbinden diğer uzuvlarının hücrelerine. Dirilsin ölüler ve mahşer günü kurulsun mahkeme. “Şahit olan hakimin” verdiği fermanla bir bir mahkum edilsin zalimler işledikleri her bir cürüm için. Zem zem ile arınsın bütün pisliğinden yeryüzü ve dönsün dünya hakkın çekim kuvvetine ram olarak. Beri olsun batıldan hakkın askerleri ve ilan etsinler bunu “heyhat!” diyerek. Şirkin, tevhid ile süslenmiş bayrağını söküp atsın muvahhidler İbrahim’in (a.s.) mekanından, kendilerini feda ederken İsmailler kesilsin başları Ebrehelerin.
Kıyam evinden başlasın namazı dünyanın. Kıyam ile niyetlensin müminler tar-u mar etmeye zulmü. Küfrün can damarını besleyen nifağın yıkılsın ocağı kıyam ile, yok olsun sarayı, şatafatı. “Şeytanın boynuzunun çıktığı Necd”in sakinlerinin kalmasın huzuru yerlerken mazlumların haklarını. Peşkeş çekilirken siyonizme yüreğimiz, nefes alamasın ve yansın ciğerleri büyük şeytanın kıyam ile. Kıyam evinin bereketiyle sulansın umudun tarlaları ve ümmet vahdet mekanında bulsun huzuru. Arab’ın Acem’e, Acem’in Arab’a üstünlüğünü yok sayan Resulün (s.a.a) takipçileri sarssın cihanı “lebbeyk” diyerek hakka. Krallar soytarıları ile birlikte gömülsünler tarihe hesap vermek üzere. Haram beldelerin haram lokma yiyen işgalci haramileri, kıyam ile kahrolsun ve kıyam ile son bulsun cahiliyye devrinin “mimsiz medeni” hali.
Bu sebeplerle kıyam evi kılınan “Kabe”de, kıyam edenleri kıyımdan geçiren Allah (c.c.) düşmanlarının tahakkümünden bizar artık bu ümmet. Geçmişi ihanet, zillet, zulüm ve nifak ile süslenmiş olan Suud namlı vahşilerin bugünü de geçmişlerinden farksız olarak süslenmekte cinayetler ile. 4700 cana bilinçli olarak kıyanların ümmetin kıblesinin zenginlikleri üzerine kurdukları saltanatın yıkılma vaktinin işaretidir akan bunca kan. Ve son demlerinde daha çok kuduran her zalimin başvurduğu son çaredir katliam. Hakka düşman oldukları için hakkın devletine olan kinlerinden dolayı tezgahladıkları saldırıyı kaza olarak duyuranların kaderi yok olmaktır biriken kinlerimizin önünde durdukları için. Ve siyonistlerin amca çocuklarının elleri kan kırmızıdır o siyonistleri ümmetin kanıyla besledikleri için.
Aslında ümmetin malını ümmetin düşmanlarıyla birlik olup ümmete saldırmak için kullananların son kullanma tarihi 36 yıl önce doldu. Kabe İbrahimlerin akınına uğradı yine. İsmaillerini kesmiş olanların dillerinden dökülenler yüreklerine korku saldı ve taşlanma kaygısıyla saldırganlaştı büyük şeytan. Yüzlerce canımızı aldılar bizden yıllar öncesinden başlayarak ve binlerce canımıza kıydılar yine hiç acımadan. Dünyanın kalbini şeytanın karargahı haline getiren Suudların, ilk kıyımı değil bu elbette ama son kıyımı olacak Allah’ın (c.c.) izni ile. Son zehirlerini zerk ediyor şahmaran ve son tuzaklarını kuruyor şeytan. Son kez sesi gür çıkıyor vahşi canavarların, son kez ipleri salınıyor sihirbazların. Firavun son kez geçiyor ordusunun başına ve Nemrut son kez ok atıyor arşa. Ebu Cehil kibirli başını gövdesinin üzerinde son kez taşıyor, Ebu Leheb son kez çadırları dolaşıyor.
Çünkü artık vakti geldi kıyamın ve kıyam başlayacak kıyam evinde. Hakkın sedasının ilk duyulduğu yerde haykırılacak hakikat yine. Yere sürülecek kibirli burunları mütekebbirlerin, toprağa düştükçe her şehit. Haram yiyenler def edilecek haram beldeden ki emniyet vuku bulsun eman diyarında. Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Bahreyn’de biriken öfke hacca gidecek ve tavaf edecek Kabe’yi. Mina da Arafat ta kavuşacak yarenlerine ve zemzem şifa olacak yine. Müşriklerin ve münafıkların kuruyacak elleri bir kez daha, bir kez daha vuslata erecekler hüzün ile. Nerede bir mazlumun ahı varsa Kabe’den yükselecek arşa ve bütün “ah” birikince gökyüzünde, inecek yine melekler ve Ruh yeryüzüne. Toprak yine yarılacak çağın Karunlarını almak için içine, yağmur yine tufan olacak yağacak o beldelere.
“Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin” (Bakara 125) buyuran Allah’ın (c.c.) emrine lebbeyk diyenlerin çabaları ile temizlenecek Kabe şeytanlardan. Hanedan olduklarını iddia eden sırtlan sürüsünden arındırılacak Mekke. “Emin belde”de cinayet işleyenlerin döktükleri kanlar harcadıkları paralar ile aklanmayacak bu sefer. “Ak”layanlarla birlikte yok olacak necaset ki kıyam için temizlenmiş olsun ev. Necaset temizlenecek ki namaza dursun dünya, namaza dursun zaman. Kurutulacak kökü ve sökülecek yüreklerden nifağın necis ağacı, ellerinde baltalarla putlara doğru hamle yapan İbrahimler ile. Söz ile uslanmayan zalimin anladığı dilden konuşmanın vakti geldi gelecek. Sabrın beslediği zaferin meydana çıkma zamanıdır artık. Çünkü bugün “karanlıkta dile getirmekten çekindiğimiz hakikatin, aydınlıkta işitileceği ve gizli mekanlarda öğrendiğimiz imanın” alenen haykırılacağı gündür. Bugün, bütün feryatlarımızın toplanıp hedefine ulaşacağı gündür. Bugün bizim günümüzdür ve bugün şehitlerin fedakarlıkları üzerine doğmuştur güneş.
“Oraya girenin güvende olduğu” (Al-i İmran 97) belde de güvenliği sağlamak adına hacılara zulmeden siyonistlerin ecelleri gelip çatmıştır onlar İslam İnkılabına çatmaya başlayınca. Siyonizmin hizmetkarı olan kralların tasallutundan dolayı mezbahaneye dönen Mekke’nin kurtuluş ümididir İslam İnkılabı. Tıpkı bütün mazlumların ve mahrumların kurtuluş ümidi olduğu gibi. Ve her belde gibi Mekke’de beklemektedir İmam Ali’yi ki yeniden dikilen putları geçmişte olduğu gibi yıkıversin. Yamalı terliği kadar değer vermediği dünyaya tapan dünyaperestlerin kaybetmemek için kan döktükleri iktidarlarını yerle yeksan etsin diye beklemektedir İmam Ali’yi Kabe. Kudüs gibi hasretle bağrı yanmaktadır. “Aptalca büyük İsrail hayalleri için dünyayı yakabilecek olanların” hayallerini suya düşüren İslam İnkılabının nihai darbesiyle sırtındaki yükten kurtulacak olan dünya beklemektedir İmam Ali’yi. Dini, dili, mezhebi, ırkı ne olursa olsun mazlum olan bütün insanlar farkında olsunlar veya olmasınlar beklemektedirler İmamı ve İnkılabı. Çünkü mazlumun gözyaşını Allah (c.c.) rızası için silecek olan tek dost elidir İnkılap ve İnkılabın eli İmam’ın elidir.
Bunu en iyi zalimler ve onların uşakları bilir. Bu yüzden küfür ve nifak bir olup saldırmaktadır İmama ve İnkılaba. Bu yüzden 4700 mazlumun hayatını bir kalemde yok saymaktadır münafıklar. Bu yüzden emin belde de dahi siyonizme hizmet etmek için çabalamakta, İnkılabın yetkililerini kaçırmak veya şehit edebilmek için binlerce masuma kıyabilmektedirler ve İnkılabı anlamadıkları için yiğitlerini şehit ederek onu durdurabileceklerini zannetmektedirler. 36 yıldır aynı suikastler ile yıldırmaya çalışmaktadırlar İnkılabı. Ama her şehit bir adım daha yaklaştırmaktadır zaferi. Her katliam zulmün sonuna giden yolu kısaltmaktadır. Bu öyle bir nurdur ki karanlığın elinden bir şey gelmez söndürebilmek için. Bu öyle bir seda dır ki yürekler duyar tıkansa da kulaklar. Ve bu hakikat gözün değil gönlün muhatabıdır. Gönülden gönüle akar gider.
Hangi bahane ile temize çıkarılmaya çalışılırsa çalışılsın 4700 hacının katledilişi idam fermanıdır Suud zalimlerinin ve onlara hak veren saray sahiplerinin. 25 yıl müjdesinin ilahi müjde oluşunun da delilidir aynı zamanda ki zalim zulmünde helak seviyesine ulaşmaya başlamıştır. Sünnetullah gereği bunca zulmün ortaya çıktığı bir zamanda zalimin yıkılışı yakındır. Yani bunca zulüm ilahi yardımın da habercisidir. “Allah’ın yardımı nerede?” diye soranlara “Allah’ın yardımı yakındır” (Bakara 214) cevabını veren ise varlığıyla umut kaynağımız olan İslam İnkılabıdır.
siyasetmektebi.com