KAN, ORUCU BOZAR…

Din tüccarlarının heybelerindeki afyonu kanal kanal pazarladıkları, elde ettikleri dünyayı savunma adına ahiretin güzelliklerini insanlara sundukları, riyayı ihlas, zilleti şükür olarak halka dayattıkları bir ramazan ayını daha yemek tarifleri ve diyet önerileri ile idrak ettiğimiz bugünlerde, suya sabuna dokunmayı orucu bozan en temel sebeplerden biri sayan saray dininin suskunluk temelinde izah ettiği riyazeti, camilerde ve hutbelerde tek gerçek olarak lanse ettiğini, bu mübarek ayda anarşiden uzak kalmak adına izzet ile vedalaşmanın zaruretine dair onlarca fetvanın verildiğini müşahede etmekteyiz ve diriltmek için gelen dinin öldürmek için kullanılan en tesirli silah haline geldiğine şahit olmaktayız. Soyut şeytanların zincirlendiği fakat şeytanlara pabucunu ters giydirenlerin boş buldukları meydanda cirit attığı bu ayda, bir hurmanın sırtında binlerce çeşide sahip sofraların kurulduğunu da hep beraber görmekteyiz. Bu hurma o kadar bereketlidir(!) ki kendisinden bahsedenlerin bir anda sarayları, otelleri, trilyonları oluvermekte ve bu bereketi(!) ile diline düştüklerini ihya etmektedir. Aynı zaman da bu hurma uykusuzluk sorununu da çözmekte, cehaletin fıtri rahatsızlığına uyku ile derman olmaktadır.
Böyle bir ramazanı iple çeken somut şeytanlar, hapsedilmiş kardeşlerinin yapamadıkları bütün tahrifleri ve tahribatları bu ayda gerçekleştirebilmektedirler. Bu şeytanlar ellerine geçirdikleri imkanlar ile içi boşaltılmış dini, saltanatlarının içini doldurmak için kullanmakta, dini yüzeysel ve şekilsel sınırlara hapsederek hayattan sürgün etmektedirler. Mesela toplumsal olarak tutulacak bir orucun, toplumdaki kötülüklerden beri olmayı beraberinde getirip bu kötülüklerin kaynağını ortadan kaldırmayı gerekli kılacağını, gözlerin saraylara alışmasına mani olacağını, kulakların nifağa kapalı olacağını ve yalnızca hakkı duyacağını, dillerin sadece hakkı telaffuz edeceğini, ayakların zulmün ardısıra yürümeyi red edeceğini ve bütün uzuvların yaratılışları gereği batıldan kendini soyutlayacağını bildiklerinden bu hakikatleri asla gündeme getirmemekte, orucun özü ile ilgilenmeyip neden ve niçin farz oluşunu anlatmamaktadırlar. Ama saray mollalarının vasıtasıyla sürekli olarak orucu bozan durumlardan ve orucun bireysel faydalarından dem vurmaktadırlar. Böylece oruçtan ziyade kendileri halkı tutmakta, halkın gerçekten oruç tutmasına müsade etmemektedirler.
En olmadık detaylara girip gözler önündeki hakikatleri gizlemeyi yetiştikleri nifak medreselerinde mükemmel şekilde öğrenmiş olan ekranların sofuları, açlığa övgüler dizerken bir ömür boyunca aç kalanların bu derdine hiç değinmemeye özen göstermekte, aşuftelerin yönettiği programlarda ahlaktan edepten bahsedip onları ve onları var eden nifağı temize çıkarma görevini ifa etmektedirler. Sakız çiğnemenin oruç üzerindeki etkisini dile getirmekten üşenmeyen bu sofular(!), fıkhi bilgileri geviş getirdikleri ağızlarıyla halka sunarken akıttıkları salyalar miktarınca ödüllendirilmektedirler. Bunların en babayiğit(!) görünenleri imsak vaktinin ne zaman olduğuna dair diyanetle çatışmaya girmekte, güya bu şekilde radikalliklerini belli etmektedirler. Ki bu halleri ile bile aslında nifağın halkın kanına işlemesine ve halkın kimseye güven duymamasına katkı sağlamaktadırlar. Ortamı bulandırdıkları ölçüde işlerini hakkıyla yapmış olacak olan bu tiplerin hepsinin ortak noktası ise yine süfyaniyi yetiştiren zulmün meşruiyeti ve o zulmün ayakta kalmasının gerekliliği olmaktadır. Böylece bunlar ümmetin kanının dökülmesine aldırış etmeden, ümmetin yetim kalanlarının gözyaşlarını umursamadan ve harabeye dönen vatanlara aldırmadan sadece aç kalarak cennete(!) ulaşabilmenin yolunu izah etmektedirler.
İşte ömürleri boyunca oruç tutmadıkları halde orucu bozan hallerden bahseden bu sofulara(!) ilk sözümüz şudur ki kan bozar orucu. Hangi dinin müntesibi olursanız olun, hangi mezhebin takipçisi olursanız olun, isterse ömrünüz secdelerde geçsin, isterse bir gün oruçlu bir gün oruçsuz dolaşın ellerinden kan damlayanların peşisıra gidiyorsanız orucunuz bozulmuş demektir. Kan öyle bir hakikattir ki kimini temizler kimini kirletir çünkü. Kimi yıkar ellerini kan ile tıpkı dini gibi, kimi döker kanını dini için günahları gibi. Kimi susuz kalır içebilmek için daha fazla mazlumun kanını, kimi mazlumlar susamasın diye akıtır kanını. Kan ile abdest alanın batıl olur namazı, kan alanın ruhuna bozulur ramazanı. Kan ile renk verenin dünyasına, harap olur imanı, kana lebbeyk diyenin kabul olmaz duası. Hiçbir ibadet yetmez temizlemeye kanı.
Bu yüzden ümmetin kanına elleri bulaşanların aç kalmalarının değeri de yoktur anlamı da. Ümmete faydası olmayan ibadet Allah (c.c.) tarafından emredilmemiştir çünkü ve Allah’ın (c.c.) bizim ibadetlerimize zaten ihtiyacı da yoktur. O halde ümmet inliyorken orucun faziletlerini anlattıranların elindeki o orucun fazileti yoktur zalimlerin esiri iken. Kesik başların susuz dudaklarına dokunan değneklerin sahiplerinin saraylarında din yoktur ki dinin rükünleri olsun. O sarayların müdavimlerinin masaları masalların kurgu mekanlarıdır da o masalarda tezgahlanır kupkuru açlıklar üzerine kurulu dinler. Aç kalsalar da susamaya tahammülü olmayan bu dinlerin kan ile muhabbeti bundandır zira. Kan süsler bunların her emirlerini ve kan gizler bunların kansızlıklarını. Haramı ve helali kendi nefisleriyle belirleyenlerin iktidarına müsade eden bu dinlerin haram aylara ihtiramının en belirgin işaretidir bu aylarda akıttıkları kanlar. Çünkü ilahları kurban istemektektedir mazlumlardan ve mazlumların kanı ile gençleşmektedir o ilahlar.
Kan dökmek bozduğu gibi orucu, kanını akıtmak sahih eder tüm ibadetleri az da olsalar. Hangi dinden olursa olsun hak uğruna, mazlum ve mahrumlar uğruna kanlarını dökenlerin her günleri oruçtur, her adımları secde. Yüreklerindeki şefkat pınarlarından giderirken susuzluklarını mazlumların, ramazan olur bütün ayları var oldukları müddetçe. On iki ay sultan olur, sarayların sultanlarına baş kaldıranların ömürlerinde. On iki ay zincire vurulur şeytanlar, hakkın safını seçenlerin yurdunda. İbadetlerin az olanı çok olanına galebe çalır Allah’ın (c.c.) izniyle ve ibadetler kurtulur kemiyetin bağından. Ellerinde sayaçlar ile iman ölçenlerin şirazesi bozulur hak cephesinin kan veren yiğitlerinin mükafatlarını müşahade ettiklerinde. Cennet ile cehennemi sarık ve cübbe ile ayıranların ayaklarına dolanır sarıkları ve tutuşur cübbeleri yanarken ahiretleri. Kanlarını dökmektense, kan dökmeye methiyeler yazanların idraklerinin üstündedir bu hakikat.Çünkü onlar bağlarına girdiklerinde gördükleri ile övündükleri sırada bir yıldırım ile bağları viran olanlara benzerken, kanlarını dökenlerin misali bir tohum gibidir hani her birinde yedi başak olan ve her başakta yedi yüz tane olan. Kabil gibidir onlar en kötü ürünleri sunarken Allah’a (c.c.) minnet ile artık cenneti hak ettiklerini düşünen, Habil gibidir hak cephesinin safında kanlarını dökenler en aziz varlıkları olan canlarını kurban diye sunarken.
Evet kan bozar orucu. Kan, akıtılırken mazlumların damarlarından beddualar ile ve arşa yükselirken kızıllığı, azap olur yağıverir tüm ibadetlerin üzerine ve sakar doluverir ibadetler ile. Başlarını hak uğruna verenlerin akıttıkları kan ile oluşan göle, başları ile bir anda dalanların illaki gırtlaklarından geçer kan ve midelerine inip siner hücrelerine ve bozulur oruçları kan ile. Tıpkı kan gibi bozar orucu ve imanı suskunluk ve zillet de. Zulüm de bozar, zulme rıza da. Cehalet diyarında oruç tutulmaz zira. Aç kalınır günler boyu, içilmez helal olan su. Ama oruç tutulmaz o diyarda. Mazlumun elinden tutamayanların tuttukları oruç tutar zalimlerin elinden ve o eller mazlumun boğazını sıkarken zaten geçmez bir tek lokma ve bir damla su o boğazlardan. Zalim ve ona meyleden değil, mazlum ve ona destek olandır orucu tutan.
siyasetmektebi.com