İNKILABA DİL UZATANLAR VE KALBİNDE MARAZ OLANLAR…

“İnkılabın patlıcanına acı diyenlerin kalbinde maraz vardır.” Bu söz 90 lı yıllarda İslam İnkılabından ithal edilmiş patlıcanların acılığından bahsedenlere karşı bir kardeşimizin gayet doğal bir biçimde ağzından çıkan abartılı gibi görünen kesin bir hakikattir. Elbette ki mevzu ‘patlıcan’ değildir. Mevzu İnkılaba uzanan dildir. Bu yüzden ayağı taşa takılsa bile bunu büyük şeytandan bilecek şekilde İslami ve İnkılabi bir bilinçle yoğrulan bizler, İnkılaba uzanan dilin asıl hedefinin İmam ve yerleşik olan İslami hükümler olduğunu anlamakta güçlük çekmemekteyiz. Bu yüzden çevremizdeki desenli yılanların bizden gibi görünen dillerinden dökülen bizim(!) kelimelerimize aldanmıyor ve bu sinsi yılanların hak maskesi altında gizledikleri batılı görebiliyoruz. Bu yüzden düşmanın elini sıkan dostun(!) düşman olduğunu söylüyoruz. Ve bu yüzden süfyanilerin gülümseyen yüzlerine aldırış etmeden onlardan beri olduğumuzu açıkça ilan ediyoruz.
Özellikle Suriye olayları başladıktan sonra hak ve batıl safları netleşince, daha önce hak safının içinde kendine yer bulmaya çalışan süfyanilerin uşaklarının renklerini iyice belli etmeye başlamaları ve İslam İnkılabına ve direniş cephesine dil uzatmaya kalkışmaları yukarıda aktardığımız sözün ne kadar doğru olduğunu ve hakkı ne kadar doğru yansıttığını bir kez daha ispatlamıştır. İslam İnkılabının ve Hizbullahi hareketin adı dillerinden düşmeyenlerin, bahsi geçen süreçte ‘ama’ ile başlayan cümleler kurmaları ve güya dostane şekilde İslam İnkılabını eleştirme cüretine girmeleri, İmama isyan edip bu isyanlarına güya İmam Humeyni’nin (r.a.) emanetine sahip çıkma süsü vermeleri, kalplerde var olan maraz tohumlarının bugün meyve verdiğinin ifadesidir bizim için.
Çünkü safların bu kadar netleştiği bir ortamda ve direniş cephesinin karşısında türlü isimler ve renklerle de olsa sadece siyonizmin bulunduğu bir zamanda, “biz de seviyoruz İran’ı, biz de Hizbullah’ı seviyoruz ama…” diye başlayan cümlelerin sahipleri ya şirk içindedirler -ki bunlar Allah’ın (c.c.) hükümlerinin uygulandığı sisteme yani ilahi bir lütuf olan İslami devlet yönetimine başka sistemleri ve yönetimleri farklı adlarla da olsa ortak koşmaya çalışıyorlardır-, ya da Resulullah’a (s.a.a.) şartlı iman etmeye çalışan ve Resulullah’tan (s.a.a.) sonra başa geçmek için uğraşan kabile reisi gibi sahte ve satılık bir imana sahiptirler. Çünkü ‘ama’ ile başlayan her cümlenin gizli öznesi ‘siyonizm’dir ve bu tür cümlelerin birleşip yazdıkları romanların kahramanı siyonistlerdir.
Bu ‘ama’lar genellikle iki türlü ortaya çıkmaktadır. Birincisi süfyanileri temize çıkarmak için kullanılan ‘ama’lardır. Ki bu tür ‘ama’ların sahipleri mektebin de içinde bulunmakta ve “süfyanilerin bütün yaptıklarına bir bahane üreterek aslında niyetlerinin kötü olmadığını veya en kötü ihtimalle yanlış yaptıklarını ve bu yanlıştan her an dönebilecekleri için kendilerine çok fazla sataşılmaması gerektiğini beyan edip süfyanileri kabul edilebilir şahıslar haline getirmektedirler. Bunlar için aşurayı Yezid’in sarayında anmak ve orayı ‘ak’lamak gayet masumane ve doğru bir davranıştır. Nitekim İmamların (a.s.) bile saraylarda adamları olmuştur. Bu yüzden Yezid geçmişteki Yezid’tir ve bugünün süfyanileri onca hakaretlerine rağmen ehven kişilerdir.” Oysa ne İmamlar ne de onların adamları -ki onlar gerçekten de adamlardı- hiçbir dönemde saray sahiplerini halkın gözünde meşrulaştırmamışlardır. Onların sistemini onaylamamışlardır. Daha önce birkaç yazımızda bu hakikati dile getirmiş ve İmamlardan (a.s.) naklettiğimiz rivayetlerle ispatlamıştık. Dileyen kardeşlerimiz bu konuyla ilgili yazılarımıza sitemizdeki ‘Ehl-i Beyt’ bölümünden müracaat edebilir.
İkinci ‘ama’ çeşidi ise hiçbir zaman İslam İnkılabını ve İmamı benimsememiş oldukları halde, halka şirin görünmek için kendilerine İnkılabi bir görünüm vermiş olanların ‘ama’sıdır. Ki bunlar Suriye olayları ile iyice deşifre olmuş ve saflarını netleştirmişlerdir. Habire İnkılabın ve direniş cephesinin zalimlere(!) neden destek verdiklerini vurgulayıp güya kalpleri kırılmış gibi davranan bu tipler, siyonistler ile aynı safta aynı kişilere zalim dediklerinin, aynı cepheyi eleştirdiklerinin fark edilmediğini düşünerek fitnelerine devam etmektedirler. “Biz de İnkılaba bağlıydık biz de İmam’ın (r.a.) kitaplarını okuyorduk” diye veryansın edenler, aslında bu sözleriyle “doğrusu, imanlarından sonra inkâr edenler, sonra inkârlarını arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir.” (Al-i İmran 3) ayetinin günümüzdeki canlı tefsirleri olduklarını da ifşa etmektedirler ki ne imanları gerçektir ne de o imandan dönüşleri. Bugün yaptıkları sadece gerçek tıynetlerini ortaya koymaktır.
Tüm bu yazdıklarımızdan bizim taassup ehli olduğumuz düşünülmemelidir. Siyasetmektebi olarak bizi tanıyanlar ve çizgimizi bilenler bizlerin İslam İnkılabına neden bağlı olduğunu ve İnkılabın hangi hakikatlerin mücessem hali olduğunu düşündüğümüzü de bilirler. Salt bir bağnazlık değildir derdimiz. Bizler Allah’a (c.c.), Resulüne (s.a.a.) ve Ehl-i beyt’e (a.s.) iman ettiğimiz için İslam İnkılabına bağlıyız. Allah’a, Resulüne (s.a.a.) ve bizden olan emir sahiplerine itaat etmemiz gerektiği Kur’an’da belirtildiği için İnkılaba ve İmama itaati farz bilmekteyiz. İslam İnkılabını ve İmamı tanımayanların Ehl-i beyt’i (a.s.) tanıyamacağını, Ehl-i beyt’i (a.s.) tanıyamayanın Resulullah’ı (s.a.a.) tanıyamayacağını ve Resulullah’ı (s.a.a.) tanıyamayanın Allah’ı (c.c.) tanıyamayacağını bildiğimizden ve bu silsilenin birbirinden ayrılamayacağını idrak ettiğimizden dolayı İslam İnkılabı ve İmam bizim için değerlidir.
Bu tavrımız kesinlikle taassup değildir. Bu fikrimiz, hakikati bulanın ona sarılmasıdır. Tıpkı hiç kopmayacak olan kulpa sarılanlar gibi sarılmaktayız İnkılaba ve İmama. Çünkü Allah’a (c.c.) imanın gereğidir İnkılaba bağlılık. İnkılaba bağlılık insanlığın ve imanın savunulmasıdır. Yeryüzünde bulunan bütün mazlumların kurtuluşlarında pay sahibi olmaktır. Gözlerinden akan yaşları silmek ve hak cephesinin gücüne güç katmaktır. İnkılaba bağlılık saraylar yıkmak için gelen dini, saray dinine çevirenlere isyan etmektir. Ki bu isyan hakka itaat etmek anlamındadır. İnkılaba bağlılık şerefe, izzete, onura ve zafere bağlılıktır. Vaad edilen ahir zamanda doğru safta olmak ve batılın karşısında Kerbela’yı tersine çevirmektir. İnkılap inkılapların habercisidir çünkü ve her inkılap imanla başlar ancak. İnkılaba bağlılık bu yüzden hakka imanın gereğidir. Mutlak hakka gönül vermek demektir İnkılaba bağlılık. O yüzden İmama bağlılık Resulullah’a (s.a.a.) ve Allah’a (c.c.) bağlılık demektir. Çünkü İslam ve O’nun temsil ettiği hak İnkılap ile hayat bulmuştur ve İnkılap ile şahlanmıştır.
O halde direniş cephesinin ve İslam İnkılabının düşmanlarını türlü sözlerle “ak”lamaya çalışanların, şeytanın Allah’a (c.c.) isyanına kılıf uydurmaya çalışanlardan farkı yoktur. İsyanın ve düşmanlığın nedeni ne olursa olsun ilahi vahye isyan, şeytanlaşmanın ve şeytanı meşru görmenin yoludur. İslam İnkılabı ilahi vahyin tezahürüdür. Allah’ı (c.c.), Resulullah’ı (s.a.a.) ve Ehl-i beyt’i (a.s.) nasıl savunuyorsak İslam İnkılabını ve İmamı da aynı şekilde savunmamızın nedeni budur. Kim Allah’a (c.c.) ve Resulüne (s.a.a.) veya Ehl-i beyt’e (a.s.) şu konularda yanlış yapmışlardır diyorsa ve bunu bilerek telaffuz ediyorsa bu dinin sınırları içinden çıkacaktır. Tıpkı bugün İslam İnkılabına ve İmama dil uzatanlar gibi. Çünkü o dillerin telaffuz ettiği kelimelerinin kökeni siyonizm olacaktır.
Artık lafı eveleyip gevelemeye gerek yoktur. İslam İnkılabına, İmama ve direniş cephesine entellektüellik adına, ilim, bilim, analiz, tartışma adına veya her ne sebeple olursa olsun öğrenmek ve anlamak niyetiyle değilde karşı olmak, değerini düşürmek ve dil uzatmak adına eleştiri sunanların kalpleri marazlıdır ve bunlar siyonizmin bilinçli uşaklarıdır. Bunlar ebede kadar düşmanlarımızdır. Renkleri, dilleri, mezhepleri veya dinlerinin önemi yoktur. Şu da bilinmelidir ki bizler yeni masumlar oluşturmuyor masumların (a.s.) yoluna sahip çıkıyoruz. İnkılap mektebin onlarca asırlık direnişinin ürünüdür ve İnkılaba bağlanmak mektebe bağlanmaktır. İnkılaba bağlanmayanların mektebe bağlılıkları da yalandır. Onların mekteplerinin temellerini siyonizmde aramak gerekmektedir. Mektep İnkılaptır. İnkılap mekteptir. Bu yüzden Lebbeyke ya Hamaney demek Lebbeyke ya Hüseyin (a.s.) demektir. Bu yüzden çağın Alisidir İmam.
siyasetmektebi.com