HERKES UYANMIŞ KARDEŞ…

İlginç zamanlardan geçiyor, daha da ilginç devirlere adım atıyoruz. Zalimin mazlumdan korktuğu, mazlumun ise gücünün farkında olmadığı için sürekli olarak ezildiği garip bir dünyanın içindeyiz ve tam da bu yüzden nefret ettiğine hizmet edenlerin sayısı, hizmet(!) ettiklerinden nefret edenlerin sayısından kat be kat fazla olduğu halde, makamlar, mevkiler o azların ellerinde kalmaya devam ediyor her daim.
Ezilmekten bıkıp usananlar, ezmekten bıkıp usanmayanları bırakıp kendileri gibi ezilenlere saldırmayı adet edindikleri için de bu durum değişmiyor. Zulüm, bütün varlığıyla karabasan gibi çökerken hayatın üzerine, bir kuru ekmeğe muhtaç yaşamlar yeşeriyor yeryüzünde ama gel gör ki ekmeği kurutanın saltanatı yine o ekmeğe muhtaç olanların eliyle ayakta kalıyor.
Herkes baharı özlüyor çiçek olarak açmadığı zemheride, herkes ateş gül bahçesine dönüşsün diye dua ediyor ama her gül bir diğerini ateşe atıyor kendi elleriyle. Bir diğerine “sen gül değilsin” diyor hiç çekinmeden ve açmamakla, kokmamakla suçluyor ne hikmetse. Ayrı bahçelerin gülü diye dışlıyor, ayrı renklere sahip diye düşman oluyor diğerlerine. Ve ateş gayet mutlu ve mesut yakıyor her birini hiç durmadan. İbrahim olamadıkları için emir de gelmiyor Yaratandan c.c.
Herkes bir şeyleri kavrıyor, anlıyor, hiç kimsenin hiçbir şeyi kavramadığını, anlamadığını zannederek. Herkes uyanıyor uykudan diğerlerini uyuyor diye eleştirerek. Herkes kin kusuyor zalimlere, herkesin zulme boyun eğdiğini söyleyerek. Herkes hakkını arıyor diğer herkesin korktuğunu düşünerek. Herkes haykırıyor hakkı, herkesin susmasına öfkelenerek.
Anlayacağınız herkes hiç kimse oluyor, hiç kimse herkese dönüşürken. Herkes aslında herkesi suçluyor, hiç kimseden haberdar değilken. Ve koskoca bir potansiyel herkesin işbirliğiyle yakılıp yok ediliyor, haklarına uzanan elleri kesebilecekken. Sırtlarını birbirlerine dönmüş sağırların öfkesini kuşanıyor herkes, yüz yüze geldiklerinde anlaşabilecekken.
Çünkü zulüm örmüş ağlarını bir kere. Herkese hitap eden birileri var, kendisi gibi olan diğerlerini korumak için çırpınan. Herkesle aynı düşünüyormuş gibi ortaya çıkıp aslında hiç kimseyi önemsemeyen birilerini dinledikçe herkes, o birilerinin varlığı koruyor onun gibilerinin varlıklarını ve böylece ayeti tersten tefsir ediyor azların, çoklar üzerine kurdukları saltanatları.
Oysa bunca uyanmış açsa gözlerini ve seyre dursa alemi, kendi gibi uyanmışların yalnız başına kalabalıklar oluşturduğunu fark edecek ve aynı acıyı çekenlerin, aynı feryatla yeri göğü inletenlerin haykırışlarına bile kalsa kalmayacak arzda tek bir zalim. Birlik olmanın gücünü, tefrikayı yaymaya çalışanların üzerine saldıklarında yerle yeksan olacak dünyaları o ayrık otlarının.
Yeter ki yalnız olmadıkları kavrayıp, güvensinler diğerlerine. Yeter ki yalnızlık hissini kendilerine aşılayanların yalnız kalmalarını arzu ettiklerini fark etsinler. Yeter ki kendileri gibi yürekleri yananların haykırışlarına kapamasınlar kulaklarını ve kendilerinden olmayan azların peşine takılıp gitmesinler. Kendileri gibi yaşamayanların, kendileri gibi inanmayanların, kendileri gibi çile çekmeyenlerin, yoksulluk nedir bilmeyenlerin, açlık nedir hissetmeyenlerin ve kendilerinin arkasında kendileriyle alay edenlerin tasallutundan kurtulup, onları ayrı bir bütün, kendileri gibi olan diğer mazlumları ise başka bir bütün saydıkları an da çehresi değişecektir bu dünyanın.
Ezen ve ezilen diye iki saf olduğunu bilip, ezenlerin kendilerinden olamayacağını kavradıklarında, ezilenlerin ise ne olursa olsun, kim olursa olsun kardeşleri olduğunu kabullendiklerinde herkesin uyandığını görecek gözleri. Herkesin aynı gözyaşını döktüğünü, herkesin aynı dili konuştuğunu, aynı ağıtları yaktığını, aynı yokluğa düçar olduğunu idrak edecek kalpleri. Aralarındaki tek farkın, takip ettikleri ve aslında kendileriyle zerre ortak noktası bulunmayan zalimlerin isim, renk ve sima farkı olduğunu fark ettikleri anda, silinip gidecek mazlumlarla bütün farkları.
Sadece kabullenmeye hazır olsun herkes, herkesi. Herkes, herkesi kucaklamaya, herkes herkese sahip çıkmaya hazır olsun yeter. İşte o zaman devir değişir, saltanatlar yıkılır, açlar toklardan alır haklarını. Ve yine işte o zaman mazlumların ahı varır arş-ı alaya ve rahmet bulutlarından azap yağar zalimlerin üzerine. Allah’ın c.c. boyası sarar bütün gökyüzünü ve akar gider herkesin üzerindeki diğer boyalar. Bütün renkleri barındıran tek bir renk hakim olur adaletle yeryüzüne. Herkes, herkesle dost olur, zulüm hiç kimseden yüz bulamaz o zaman.
Bu yüzden diyoruz ki; ey sosyal medyada, çarşıda, pazarda ve bulunduğu her ortamda uyandığını beyan eden arkadaş! Bil ki yalnız değilsin. Herkes uyanmış kardeş. Herkes figan ediyor, herkes isyan ediyor. Herkes yeter diyor üzerine yağmur gibi yağan zulümlerden bıkmış olarak. Ama herkes birbirinden habersiz, haber verilmesini zalimlerden bekledikleri için. Herkes birbirine düşman diğerlerinin kendi zalimlerine itaat etmediğini düşündüğü için. Herkes birbirine küskün, diğerlerinin kendini suçladığını duyduğu için. Ve herkes yalnız, kimsenin kendisi gibi düşünmediğini zannettiği için. Herkes güçsüz, diğerleriyle bağ kuramadığı için.
Öyleyse suçlama senden başkasını, kapama gözlerini, kulaklarını, gör ve duy başkalarının ah-u zarlarını. Sesini onların sesine kat, gönlünü onların gönlüne bağla. Onlarla aynı yolda yürü, adımlarını onların adımlarına uydur. Renklerine, şekillerine, isimlerine takılmadan sev onları, suçlama, dinle onları.
Unutma her suskunluk itaat değildir, belki de sesi kısılmıştır susanın ama öfkesi sarmıştır her hücresini. Belki de duyunca senin sesini onun da çözülecektir dili. Bil ki mazlumdur mazlumun kardeşi…
siyasetmektebi.com