Kur'ani SiyasetSon Yazılar

HAYRIN KAYNAĞI NEDİR?

İdrak ve akletme yetisi, beynin ruhu gibidir. Nasıl ki beden ruhun libası vazifesini görür ise beyin de akletme yetisinin, anlama, algılama, tefekkür etme meleklerinin libasıdır. Eğer bu elbisenin içini boşaltır ve onu ruhundan arındırırsak, canı çıkmış bedenin durumuna düşer ve adeta felç olur. Hiçbir işlevi kalmaz, yaratılış gayesine uygun olarak hareket edemez. Cismen var olur fakat öz olarak topraktan gelmiş bedene gömülür. Böyle bir beynin hükmettiği beden ise manevi organları arasındaki bağı koruyamaz ve madden tekamül edip ağırlaşsa bile manen sürekli olarak zayıflayıp mecalsiz kalır, kendini koruyamaz ve her türlü etkiye açık hale gelir. Dışardan yapılan ilk saldırıda teslim bayrağını çeker, sınırlarını aşıp varlığını işgal edene direnemez, aksine ona kucak açar, toprağını sürmesine, dilediği ekini ekmesine ve kağıdının üzerine istediği her cümleyi yazmasına müsaade eder.

Görme özeliğini kaybettiği için yüzünün çevrildiği yöne döner ve oraya sadece bakar, kulağına fısıldanan her cümleyi şeksiz şüphesiz kabul eder kulakları artık kendine ait olmadığı için ve diliyle tekrarlar kendine ezberletilenleri sanki kendisininmiş gibi ve “kendisi” varmış gibi davranır artık “kendisinden” eser kalmadığı halde. Ağzına takılan “gem”den ve gözlerine geçirilen gözlükten bihaber yaşar nefes aldığı müddetçe hayatta kaldığına inandırıldığı için. Ebedi hayattan uzaklaştırılıp sılasından mahrum bırakıldığı halde, yaşadığını zannettiği dünyada ya ölümsüzlüğün peşine düşürülür, ya da kör topal bir şekilde de olsa varlığını devam ettirmesi gerektiği fikrine kaptırılır ki daha fazlasını merak etmesin, araştırmasın, sorgulamasın.

Artık bu noktadan sonra kendisine sunulan bütün özgürlüklere(!) rağmen böyle bir beyni taşıyan insanın asıl sıfatı kölelik olur. Her ne kadar boynunda zincir, ellerinde kelepçe ve ayaklarında pranga olmasa da tüm bu uzuvlarını tekamüle ulaştırıp yaratılış amaçlarına uygun kullandıracak olan aklı, fikri, idraki ele geçirildiği için bu insan özgür(!) bir köle olarak varlığını sürdürmek zorunda kalır. Bütün istekleri, arzuları, ihtiyaçları ve yaşamı yönlendirildiğinden, şekillendirildiğinden doğru ve yanlış algısı da elinden alınmış olur ve çoğu zaman “hayır bildiklerinde şer, şer bildiklerinde hayır” bulunur. Batılı, hak diye savunur, hakka batıl diye saldırıverir. Zalime minnet duyarken mazluma öfke besler. Hiçbir öğüt “haram lokma ile ele geçirilen midesinden” kurtulup da kalbine yol bulamaz. Gerçek dostunun onun hayrı için çırpınması, asıl düşmanını savunmaya geçmesinden başka bir etki yaratmaz üzerinde.

Tıpkı “Fakat onlara (firavun ailesine) iyilik ve bolluk geldiği zaman: “- Bu bizim hakkımızdır.” dediler. Başlarına bir fenalık geldiği zaman da, beraberindekilerin uğursuzluğuna yoruyorlardı. Dikkat edin! Allah katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.” (A’raf 31) ayetinin haber verdiği gibi, hak-batıl arasındaki çizgiyi kaybeden ve hakla batılın savaşında doğru safı belirleyemeyenlerin geldiği nokta bütün iyilikleri kendilerine zulmedenlerden bilip, başlarına gelen bütün kötülükleri ise o zulmedenlerle mücadele edenlerden bilmek olur.

Oysa başlarında zaten kötülüğün mücessem hali bulunmakta, zaten uyuşturulmak ve Ali Şeriati’nin r.a. tanımlamasıyla “istihmarlaşmak (eşekleştirilmek)” gibi bir zulme maruz kalmaktadırlar. Haklarını olanı alamadıkları gibi, hakları olanı çalanların sevdalısı olmak gibi bir delalete düçar olup, var olanı eline geçirenin yokluğa razı kıldığı kimseler olarak yeryüzünde dolaşmaktadırlar. Taşı toprağı altın olan memleketlerinde taşı da, toprağı da, altını da kendilerine bırakmayarak eş, dost, hısım ve akrabaları arasında pay edenlerin bir günlük masraflarıyla binlercesinin aylık masrafı karşılanırken, itibarın sahibi olarak kendilerini görme körlüğüne müpteladırlar. Kanı bozukların attıkları nutuklara kanıp, evlatlarının dökülen kanlarını dahi onlara bağışlayarak cansızlaşmaktadırlar.

Sürekli yokluğa maruz bırakıldıkları için kendilerini idare edenlerin kendilerinden aldıklarıyla zaten yapmak zorunda oldukları en ufak çalışmaları bile lütuf olarak görüp, bütün bu hayırları(!) o idare edenlere atfetmekte, aslında bunu yaparak da o “hizmetlere”(!) layık olmadıklarını ifade etmektedirler. Buzdolabına sahip olmaları dahi zorlarına giden hakimlerinin altın varaklı bardaklarına bakıp “helal olsun” diyecek kadar zillete düşmüş olduklarından, kolayca bütün hayırları hakimlerinden ve bütün şerleri ise Allah’tan c.c. ve Allah’ın c.c. dostlarından bilecek şekilde yetiştirilebilmektedirler. Evrimi teorisini tersten ispatlarcasına kendilerine verilen öğütlere ve sunulan delillere karşı çıkarken çıkardıkları seslerle ve oluşturdukları uğultuyla, hakikatin duyulmasını, anlaşılmasını ve kabullenilmesini engellemektedirler.

Ve bizlerin de vicdanına seslenip sormaktadırlar “hiç mi iyi bir yönü yok” diye. Biz de cevaben diyoruz ki Mutlak Hayr olan Allah’dan c.c. şer gelmeyeceği gibi mutlak şer olandan hayr gelmeyecektir. Sizin hayır bildikleriniz şer, şer bildikleriniz de hayırdır çünkü. Elde tutulup mitinglerde havaya kaldırılan kur’an’a değilde evinizde asılı bulunan Kur’an’a müracaat ettiğinizde bunu göreceksiniz. “Usta” bir kıraatle okunan ayetlerin zahirini değil de manasını öğrendiğinizde ne demek istediğimizi anlayacaksınız. Firavun’u, Nemrut’u, Haman’ı, Karun’u, Muaviye’yi, Yezid’i vb. tanıdığınızda tanıyacaksınız düşmanınızı ve onlarla mücadele edenlere kulak verdiğinizde anlayacaksınız dostlarınızın kim olduğunu.

Ancak kendinize değer verdiğinizde ve size yüklenen zilleti üzerinizden atıp kurtulduğunuzda bileceksiniz ki tüm o yollar, havaalanları vs. zaten sizin hakkınızdır, sizin varlığınızla yapılmaktadır ve kaybettiğiniz, elinizden alınıp başkalarına devredilen bütün fabrikalarınız, tesisleriniz vs sizin kaybınızdır. Siz 1’i bölüşmeye mahkum edilmişken başkaları trilyonlar ötesi yeni rakamlar üretebiliyorlarsa servetlerini ifade edebilmek için, sömürülmekte ve gaspa uğramakta olduğunuzu farkedeceksiniz kendi değerinizin farkına vardığınızda. Zorla, zerle, nifakla ve fesatla beyninizden sökülüp atılan akletme ve idrak yetinize yeniden kavuşmak için çaba sarfettikçe göreceksiniz ki şeytanlarıyla başbaşa kalanlar sizinle alay etmektedirler. Hem de artık kendilerinden emin bir şekilde herkesin, hepinizin önünde dalga geçmektedirler sizinle. Yediğiniz her lokmanın kaynağının kendileri olduğunu ilan edip sizi kendilerinin olmadığı bir dünyada açlıkla korkuturken (sanki tokmuşsunuz gibi), yaşanılan kuraklığı veya aşırı yağışları, depremleri ve diğer felaketleri Allah’a c.c. atfederek kendilerine minnet hissetmenizi, Allah’a c.c. ise isyan etmenizi dilemektedirler.

Oysa durum gerçekten böyle midir? Allah c.c. haşa zalim midir ki sizi bunca yokluğa mecbur edip onları bunca varlığa boğsun? Elbette ki hayır. “Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder.”(Şura 30) buyurarak uyarmaktadır sizi Allah c.c. Ve demektedir ki eğer siz bunca zillete boyun eğiyorsanız “hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybetmeniz” sizin suçunuzdur. İsyan etmeniz gerekenlere itaat ettiğiniz sürece ve Allah’a c.c. değil de onlara şükrettiğiniz sürece durumunuzda bir değişiklik olmayacaktır çünkü her eylemin bir sonucu vardır. Sebep sonuç dünyasıdır bu ve zilletin sonucu zulümdür. Siz “kendinizde olanı değiştirmedikçe Allah c.c. durumunuzu değiştirmeyecektir.”(Rad 11) Üstelik Allah c.c. o kadar merhametlidir ki yaptıklarınızın birçoğunu da affetmektedir.

O halde bilin ki “Size iyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de size ne gelirse o da kendinizdendir.”(Nisa 79). Uçurumun kenarına gidip hiç bir tedbir almadan, umursamadan ve düşünmeden kendinizi o uçurumdan attığınızda karşılaşacağınız sonucun sebebi sizsiniz. Hele bir de sırtınızı düşmanınıza dönmüş ve onun varlığından rahatsızlık duymadan o uçurumun kenarında manzarayı seyre koyulmuşsanız iyi bilin ki yüzünüze çarpıp hoşunuza giden serinlik değil sırtınıza vurup sizi o uçurumdan atan el düşmanınızdandır.

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı