Gündem AnalizSon Yazılar

HAMAS MI YOLDAN ÇIKIYOR YOKSA BAZILARI MI YOLA GELMİYOR?

Bundan sonraki süreçte yaşanabilecek olan ciddi gelişmelerle ilgili fikrimizi beyan etmek adına kısa haber analizleri şeklinde paylaşımlar yapmaya karar verdik ki bilgi denizinde susuzluktan boğulma tehlikesi geçiren kardeşlerimizden bazılarına bilinç suyunu elimizden geldiğince sunabilelim ve böylece yaşanabilecek kafa karışıklığına çözüm üretme çabasına katkı sunabilelim. Bu tip analizlerimizin ilkine de bu aralar meşhur olan Hamas’ın yayınladığı siyaset bildirisi ile başlıyor ve faydalı olabilmeyi Rabbimizden c.c. niyaz ediyoruz.

Hamas hakkında ileri geri konuşup mangalda kül bırakmayanlar yine sahneye çıkıp “Hamas Direniş cephesinden saptı” gibi muhteşem analizleri nefislerinden derledikleri heva ve heveslerine dayanarak yapmaya başladılar. Bu tipler zaten Suriye mevzusunun başından beri aynı teraneyi sayıklayıp dururken İnkılabın bu süreçte Hamas’ı dışlamadığını aksine yardımlara devem ettiğini görmezden geldiler. Hatta bazıları Hamas’ı ikiye bölüp bir grubun hala direnişin içinde olduğunu savunarak İnkılapla çelişmemeye çalıştılar. Şimdi de açıklanan yeni belgeye dayanarak mal bulmuş mağribi gibi Hamas’ı direnişten kovmaya çalışıyorlar. Direnişin sahibi kendileriymiş gibi, İmamet makamında onlar oturuyormuş gibi ahkam kesmeye, “Onlar zaten şöyleydi, böyleydi” demeye başladılar.

Hamas’ın yayınladığı yeni siyaset bildirisine dayanarak Hamas’ın, İsrail’in varlığını kabul ettiğini iddia ederek özellikle de Halit Meşal’in şahsında Hamas’ı veya en azından bir kısmını yoldan çıkmakla itham ediyorlar. Siyaset bildirisindeki “Siyonist mevcudiyetini reddetmekle ve Filistinlilerin haklarından vazgeçmemekle beraber Hamas, yerinden edilen mültecilerin geri dönmesinin ulusal bir uzlaşma gereği, 4 Haziran 1967 sınırlarına uygun olarak, başkenti Kudüs olan tam bağımsız bir Filistin devletinin kuruluşunu hedefliyor” cümlesine atıfta bulunarak bu ithamlarını desteklemeye çalışıyor ve kimileri süreci kronolojik olarak ele alıp “neredeeen nereye” havasında bizlere sunuyorlar.

Peki bu cümleden böyle ithamlar çıkarılabilir mi? Bu cümlelerin özünde saklı bulunan başka hakikatler var mı? Biz mevzuya bu noktadan yaklaşmayı tercih ediyoruz ve birkaç noktanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Birincisi yukarıda alıntıladığımız cümlede “siyonist mevcudiyeti red edildiğinin” alenen beyan edildiğini görüyoruz ki bunun Direniş Cephesinin en önemli ilkesi olduğunu biliyoruz. Yani her ne olursa olsun siyonist varlığın ortadan kaldırılması gerektiği vurgulanıyor. Bu noktada herhangi bir sıkıntı görünmüyor ve sapma değil sabit kalmanın varlığı seziliyor.

İkinci olarak Hamas Filistinli’lerin haklarından vaz geçmediğini açıkça beyan ediyor. Bu haklar nelerdir peki? Bütün Filistin’in asıl sahiplerine dönmesinden tutun da işgalci siyonist şebekenin siyasi, iktisadi ve ictimai varlığının ortadan kaldırılmasına kadar her türlü hak yukarıda beyan edilen cümlenin içeriğine uyum sağlıyor. Yani bu noktada da bir sapma yok.

Ama asıl mesele 1967 sınırların olan atıf olarak göze çarpıyor. Ki burada bu atıfın temel sebebi olarak mültecilerin ülkeye geri döndürülmesi ve başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması amaçlanıyor. Fakat bu sözlerin veya bildirinin hiçbir yerinde bu hedefler nihai hedef olarak tanımlanmıyor. Yani biz 1967 sınırlarına ulaşınca artık mücadele etmeyeceğiz denmiyor. Sadece bir ilk aşama olarak ve sürgündekilerin dönüşünü sağlamak gayesiyle 1967 sınırlarından bahsediliyor. Ve bildirinin geri kalan hiçbir kısmında siyonizme veya siyonist mantığa tahammülle ilgili tek bir cümle bulunmuyor.

Tam da bu bildiriden sonra Hizbullah’tan gelen açıklama bazı kafaların iyice karışmasına neden oldu ve yine “bakın Hizbullah’ta Hamas’a yardım etmeyeceğini söyledi” hezeyanı her yanı kaplamaya başladı. Oysa Hizbullah 1967 sınırlarını kabul eden ve böylece siyonizmin varlığını benimseyen hareketlere yardım etmeyeceğini beyan ederek çok ince bir çizgiyi netleştirmiş oluyordu bu açıklamasıyla. Ve zaten Hamas bu sınırları benimsediğini veya bu sınırlara ulaşınca mücadelenin duracağını asla beyan etmemişti. Peki olan neydi? Hizbullah gayet yerinde bir tutumla net bir tavır ortaya koyarak bu bildiriden yukarıda bahsettiğimiz yanlış anlamaları çıkarmaya çalışan iyi niyetli veya art niyetli kimselere tabiri caizse ayar çekiyor ve bu bildiriyi Filistin içinde olası yanlış anlayıp siyonizme göz kırpabilecek olanların gözlerinin oyulacağının işaretlerini veriyordu.

Yani anlayacağınız ortada bir sapmadan ziyade iyi hesaplanmış bir siyaset var gibi duruyor ve bu siyasetin İnkılaptan ve İmamdan bağımsız olma ihtimali bizce bulunmuyor. Fakat bu inceliği anlayamayanların Filistin’deki direniş için kendini feda eden ve bütün münafıklarla yan yana dolaşmak zorunda kaldığı için nifakla suçlanan Halit Meşal’i neredeyse tekfir ettikleri gibi bu sefer de Hamas’ı yoldan çıkmakla suçlamaya başladılar. Hamas’ın Suriye olaylarının başından beri sergilediği siyasetin Gazze’nin direnişin elinde kalmasını sağladığını ve Süfyani gibi münafıkların rahatça ve alenen Filistin davasına saldırmalarını da engellediğini bir türlü anlamadılar.

Tabi bunlar bizim şuan ki çıkarımlarımızdan başka birşey değildir ve biz İmam’ın ve İnkılabın tutumunu beklemekteyiz. Yola bir türlü gelmeyenlerin hele ki işin içine mezhebi nifak katıp “bunlar hep böyle zaten” mealli çıkarımlarda bulunanların aksine fevri olarak görüş belirtmektense İmam’ın yol göstericiliğine bu noktada sığınmayı tercih ediyor ve sabırla işin sonucunu bekliyoruz. Bu yüzden ne İmam’a akıl veriyor, ne de O’ndan öne geçiyoruz. Biz O’nu takip ediyoruz.

Son olarak şunu da beyan edelim ki bizim için aslolan İnkılap, İmam ve Direniş cephesi olduğu için hareketlere veya isimlere bağlı değiliz. İsimlerin veya hareketlerin sapabileceğinin farkındayız ve bu gerçekleştiğinde ne üzülürüz ne de seviniriz. Sadece biliriz ki direniş yolu sapanlardan temizlenmiş olur ve bu yükü hak edenler taşımaya başlar böyle süreçlerden sonra. Yani isimlere değil direnişe bağlı olduğumuz için olası sapmalar bizi etkilemez. Sadece bu sapmalara karar verecek mercinin biz olmadığımızın farkında olarak işimize bakmaktayız. Kendi alanımızda mücadele etmek direniş cephesine katkıda bulunmak için görevimizdir. Bu cephenin bir İmam’ı vardır ve o İmam yoldan çıkanlara da yola gelmeyenlere de gerekli tepkiyi verecek kudrete sahiptir. Ve biz de o İmam’a tabiyiz…

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı