GARKADLAR…

İçinde bulunduğu zamanı İslami bakış açısıyla irdelemeye çalışan ve ahir zaman hadislerinden haberdar olan herkesin muhakkak duyduğu “Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta müslümanlar Yahudileri öldürürler. Hatta bir Yahudî taşın, ağacın arkasına gizlenir. Bunun üzerine o taş, o ağaç, “Ey müslüman, Ey Allah’ın kulu! İşte arkamda bir Yahudi. Gel, onu öldür” der. Yalnızca garkad bir şey söylemez. Zira o, Yahudilerin ağaçlarındandır” (Resulullah s.a.a.) hadisi incelendiğinde zulmün, küfrün ve nifağın felsefesi olan siyonizmin bugün neden bu kadar etkin olduğu, direnişin olmadığı her köşe başını nasıl tutabildiği, aslında kendisine düşman olanları bile nasıl kendi emelleri doğrultusunda kullanabildiği ortaya çıkmış olacaktır.
Vicdanını yitirmemiş ve fıtratındaki nuru söndürmemiş olanlarla her görüşmemizde sermayenin, medyanın, devlet idarelerinin hep siyonistlerin elinde olduğu gerçeğini dile getirdiklerine şahit olmamıza rağmen bu tip kişilerin ya artık çaresizliğe teslim olduklarını ya da “her yanımız siyonistlerle çevrili” deyip siyonist olduğuna zerrece ihtimal vermedikleri bir siyonisti takip ederek yine siyonizmin emellerine hizmet ettiklerini görmekteyiz. Ne yazık ki bunlar yıllar boyunca uğradıkları fikirsel ve ruhsal saldırılardan dolayı kendilerine ifşa edilen bir düşmandan kaçmak için o düşmanın dostu olan diğer düşmanın kucağına düşmüş, destekleriyle güçlendirdikleri düşmanın kendi dostunu bir gün yıkacağı zannına kapılmışlardır. Aşikar olana düşman olup gizli olana destek oldukları için gizli olanın daha tehlikeli olduğunu, aşikar olanın düşman tarafından gözden çıkarılabilecek kadar değersiz olduğunu fark edememişlerdir.
İşte insanlık düşmanı siyonist mantığın ve zulmün yayılma sebebi tam da bu gizlilik, danışıklı döğüşler ve maskelerdir ki Resulullah s.a.a. ümmetini uyarmış ve siyonizmi gizleyecek olan “garkadlara” karşı uyanık olmalarını istemiştir. Hadiste geçen bu ağaçlar öyle “habis”tir ki bütün taşlar, ağaçlar siyonistleri ifşa edip onların yeryüzünden silinmesi için çaba gösterirken bile bunlar siyonistlere siper olup onları gizleyecek ve şeytanın torunlarının varlığını sürdürmelerini sağlayacaklardır. Yıllar boyunca bu ve buna benzer hadisler hep zahiri manaları ile ele alınmış, insanlık bir ağaç türü olan “garkad”a karşı teyakkuza geçmiştir. Hatta siyonist rejimin her yeni doğan siyonist için bir garkad ağacı diktiği dahi kulaktan kulağa yayılmıştır.
Oysa bu hadiste dikkat çekilen şey ağacın türünden ziyade eylemidir. Bu “ağacı” kötü yapan şey siyonistlerin önünde siper olması, onların gerçek mahiyetini gizlemesi ve yok oluşlarını engellemesidir. Yani aslında bu eylemleri yapan herkes, her rejim, her sistem, yapı, fikir, haber, tutum ve davranış “garkad” olarak nitelendirilebilir. Bunların renkleri, tipleri, dilleri, dinleri vs. mühim değildir. Mühim olan siyonizmi perdelemeleri ve hakikatin görünmesini önlemeleridir. Bu tip “garkad”ların “boyu posu hoşunuza gidebilir”, tilavetleri sizi derinden etkileyebilir, besmelesiz zulm etmemeleri sizi hayran bırakabilir ama bunlar asla size fayda sağlamayacak “ağaç”lardır. Çünkü gövdeleri geniş de olsa meyveleri acı ve zehirlidir.
Siyonistler bu “ağaç”ları yüzlerce hatta binler yıllık bir çalışma ile her toprağa, her köşe başına dikmiş, zamanla, sermayeyi, iktidarı ve gücü bu ağaçlar vasıtasıyla ele geçirmiş ve kendilerini gizlemeyi başarmışlardır. Varlıklarını ortadan kaldıracak her gücün içine sızabilmek için bu “ağaçtan” faydalanmayı bilmişlerdir. 124 bin peygamber gelmesine rağmen insanlığın büyük bir kısmının ilahi hakikatlerden mahrum kalmasının en büyük sebebi de bu “ağaçlardır”. Zira mesela Hz. Musa a.s. zamanında Karun veya Samiri olarak neşv-u nema bulan “garkadlar”, ilahi emirlerin toplumda değerlerini yitirmelerine neden olabilmiş, Bel’am olan “garkad”, batılın zahiri olarak hakka galebesini sağlamıştır. Dönemin meşhur siyonisti Pavlus, Hz. İsa’dan a.s. sonra içine sızdığı hak cephesinin tevhidi yapısını Yunan paganizmine çevirmeyi başarmış, tek ilah olan Allah’a c.c. ortaklar koşulmasını sağlayabilmiştir.
Siyonistler bununla da kalmamış bizzat hakkın kendisini batılı gizlemek için kullanıp hakkı “garkad” haline getirebilmişlerdir. Nitekim İmam Ali’nin a.s. karşısına çıktıklarında yok olacaklarını anladıkları anda Kur’an sayfalarının arkasına gizlenebilmişler, böylece imanları beş duyu organlarından kalplerine inememiş olanların gözlerine görünmemeyi başardıkları gibi bu tiplerin Kur’an-ı natık’a düşman olmalarına da vesile olmuşlardır. Ki Kur’an bu tehlikeden bahsederek “Allah c.c ile aldatanlara” dikkat edilmesi gerektiğini, “Kur’anın bazılarının imanını, bazılarının küfrünü arttıracağını” daha önceden beyan etmiştir. Aslolan hakikatlerin özü olduğu için yazılı olandansa yaşayana uyulması gerektiği hakikatini gizlemek için kağıda hürmeti “insana” hürmetten öne geçiren siyonistler böylece asırlar boyunca ümmetin içinde olup ümmetin gözünden saklanmayı başarabilmişlerdir.
Her türlü zulmün kaynağı kendileri oldukları halde toplumların kulağına hoş gelecek “insan hakları”, “işçi hakları”, “kadın hakları” vs. başlıkları temel alan “izm”leri ve felsefeleri yayan siyonistler, insanlık bu felsefeler uğruna birbiriyle cedelleşirken köşe başarını ellerinde tutabilmiş, sermayelerini arttırıp kendilerini efendi, halkları köle ilan edebilmişlerdir. Hatta savaşları dahi kendi varlıklarını meşrulaştırmak ve hainliklerini gizlemek amacıyla kullanıp “garkad” ağacı dikmekteki “ustalıklarını” ispatlamışlardır.
Bu konuda öyle “usta”laşmışlardır ki “büyük garkadı” gizlemek için etrafına binlerce küçük garkadlar dikmişlerdir ki bütün olarak arkasına saklandıkları büyük garkadın ömrü uzun olabilsin. Özellikle saraylara diktikleri bu tip büyük garkadların varlığı kendi varlıklarının garantisi olduğundan, cübbeli, cübbesiz, entel, alim, molla, sağcı, solcu, dinli, dinsiz, hacı, hoca, öğretmen gibi çeşitli tip ve ebatta küçük garkadları kendilerini ve dostlarını gizlemek adına kendilerince “ulu” olan garkadın etrafına serpiştirmişler, böylece siyonizme düşman olan halkların siyonizme olan düşmanlıklarını bile kendi yararlarına kullanmayı amaçlamışlardır. Samiri’nin buzağısından çıkan sesin insanları etkilemesi ve onları yoldan çıkarması gibi bu büyük garkadın dalları her sallandığında çıkan “eyyy” nidası da halkları sakinleştirip susturabilmiş, küçük garkadların bu “eyyy”in binbir faziletini binbir taklayla anlatışı ise dost düşman algısının karışmasını sağlayıp siyonist varlığın elini güçlendirmiştir.
Ta ki bir bu çağın İbrahim’i elindeki baltayla meydana çıkıp irili ufaklı bütün garkadları hakikatin baltasıyla keserek arkalarındaki siyonistleri bir bir ifşa edene kadar. Bugün de O’nun yolundan giden İbrahimler ihlasları, takvaları ve gayretleriyle elde ettikleri hakikat baltalarını bulundukları her mecrada batıl ormanını kesmek için savurduklarından, siyonizmin gizlilik üzerin kurduğu zulüm sisteminin temelleri çökmeye başlamış, arkasında sakladığı siyonistlerden çok daha fazla siyonist ve zalim olduğunu ispat eden büyük garkadın gövdesi çatırdamaya, küçülmeye, kökleri sökülmeye ve sağa sola savurduğu meyvelerinin zehri etkisini yitirmeye yüz tutmuştur.
Evet, bu çağ İbrahimler ile garkadların amansız mücadele çağıdır. Bu çağ her nereye dikilmiş olursa olsun o meş’um ağaçların söküleceği, arkalarındaki habisatın yok edileceği ve yeni bir dünyaya yerin açılacağı çağdır. Şahmaranların, dikenlerin hükümranlığındaki ormanların kökünden kurutulacağı, adaletin hakikatin ayanıyla yeniden yeryüzüne hakim olacağı bir çağdır. Ne habasetin ne de o habaseti ekip biçenlerin bir daha bellerini doğrultamayacağı, gün yüzü göremeyecekleri, ellerinden halkların çiğnenmiş bütün haklarının geri alınacağını, zulm üzerine inşa edilmiş bütün yapılarının yerle yeksan edileceği, alay ettiklerinin kendileriyle alay edeceği, yakın olan sabahın zuhur edeceği çağdır bu çağ. Bu çağ “bizim beklediğimiz” çağdır…
siyasetmektebi.com