FEBİEYYİ ALA İ RABBİKUMA TUKEZZİBAN…


Şeytan, insanın en büyük düşmanıdır. İnsanın yaratıldığı ilk andan itibaren yok olması ve yoldan çıkması için gayret gösterir. Yoluna tuzaklar kurar, ateşi bahar, baharı nar olarak tanıtır. Şecere-i habiseden derlediği meyveleri allayıp, pullayıp tayyip ve temiz diye sunar insana. Uçurumları düzlük, düzlükleri yokuş eyler basiretlerini eline aldıklarına. Bahar yağmuru diye anlatır yaşanan tufanları ve gemiye binmemeye ikna ettiklerine yüzme öğretir alay edercesine. Kulaklarına fısıldadıklarının “sur”u duymalarını engeller ve dehşetli sayhaların hedefi kılar. Kuşları küçümsetir fillerin büyüklüğüyle hipnoz ettiklerine ki üzerinde ağır emanet barındıran taşların hedefi olsunlar.
Bedenlerine hükmedemeyenlerin alemlere hükmedene isyan etmesi için üfler nefislerine kibri, tuğyanı, zulmü ve böylece inşa ettirir hak gelince yıkılacak sütunlar üzerine sarayları. Kızıldenizde boğulacak olanların gözlerini okyanusa çevirir ki göremesinler mucizeleri. “Çokluğu” mesken tutar “Bir”e isyan ettiği için ve çokluğa özendirir takipçilerini “Bir”in az müminlerine saldırtmak için. Dost görünür düşmanlarına, onlar gibi konuşur, onlar gibi yaşar, onlar gibi secdeye varır onlara secde etmemek için. Onlardan olduktan sonra onları kendinden kılar, kendi gibi kılar, kıldıklarından mahrum etmek için. Tahrif için okur, bozmak için yazar ve kesmek için sıkar elleri. “İyiliğini(!) düşünür”, kötülük yapmak istediklerinin. Bin bir maske ile anlatır bin bir gece masallarını ki hakikati gizleyebilsin.
Bütün bunlara rağmen yine de en güçsüz düşmanıdır insanın şeytan. Hiçbir gücü veya kuvveti yoktur insanı yoldan çıkarmaya kullanabileceği. Ne zorla tutabilir elinden atmak için cehenneme, ne yolları kapatabilir insan yürürken cennete. Ne nurun üzerini örtebilir bütün karanlığına rağmen, ne karartıp ayı hükmedebilir geceye. “Ne yeri yarabilir ne de boyca ulaşabilir” herhangi bir tepeye. Elindeki tek silahıdır vesvese. Önden ve arkadan, sağdan ve soldan yaklaşmaktan başka bir eylemi de yoktur şeytanın. Çaresizdir aslında secde ile memur kılındığı varlığın karşısında. Bin ocakla harlanmış bir ateş de olsa sönüverir kalınca toprağın altında.
Bu yüzden dilinden başka sermayesi yoktur çıktığı bu yolda. İyi laf yapan çatallı diliyle alır intikamını ebedi düşmanından onun eylemlerini şekillendirerek. Bu dünyada yükler odunları onun sırtına ki daha iyi tutuşsun pişmanlığın “od”unda. Zehri, bal diye ikna edip yedirdiklerinin ah-u zarında “serinler içi” ve mutlu olur ortaklar bulduğu için isyanına. Oysa hakikaten “hilesi zayıftır şeytanın” (Nisa 76). Örümcek ağından bile daha güçsüzdür imanın karşısında. Ne kadar büyük olursa olsun cüssesi, ne kadar gür çıkarsa çıksın sesi, “kartondan kaplan” olmaktan başka yoktur meziyeti. Her Ramazan’da zincirlenmektir kaderi, her secdede artmaktadır kederi. “Bir besmeleliktir” bütün heybeti(!). Aşağılanmak, zillet, kovulmak ve dışlanmaktan başka yoktur kısmeti.
Öyleyse aldanmamalı şeytana. Kanmamalı kulağımıza fısıldadıklarına. Ne ölümle korkutabilmeli kendi de ölümün kucağında iken, ne rızık endişesini salabilmeli yüreğimize kendi rızkını da Allah c.c. verirken. Onca nimeti ile çevremizi kuşatmışken Allah’ın c.c. rahmeti ve onca lütfa mazhar olmuşken varlığımız, nankörlüğün pirinin sesine kapanmalı kulaklarımız. Çünkü “o hayasızlığı ve kötülüğü emreder” (Nur 21) kendini adam yerine koyanlara. Rezzaktan uzaklaştırarak kestirir rızıklarını. Ebedi hayatı unutturarak daldırır dünyaya ki azap çabucak kuşatıversin düşmanlarını.
Rızkı verene iman edenlerin, iman ettiklerine güvenmelerini istemediğinden yüreklerine salar dünyalıkların endişelerini. Dünyayı yaratanın dünyalıkları da yarattığını bilmemizi istemediği için, dünyayı ahiretin tarlası olmaktan çıkarıp asıl yurt edinmemizi ister bizlerden. Ve bu asıl yurtta kendi istediği gibi zelil yaşamamız için boyun eğmemizi ister nefsimize, nefsimizi korumak adına kendi uşaklarına. “Susun” der, “konuşursanız ağrır başınız, yanar dünyanız, kaybolur elde ettikleriniz, malınız, makamınız, şöhretiniz, şanınız.” “Razı olun size sunulana, sizden olmayanların size yaptıklarına, zulümlere, hayasızlığa, nifağa, ihanete” der ve ekler; “çünkü razı olmazsanız eğer kesilir rızkınız, alınır canınız, yağmalanır hanumânınız.”
Buna karşın Allah c.c. buyurur ki “rızık korkusuyla öldürmeyin çocuklarınızı” (İsra 31). Öldürmeyin sahip olduğunuz güzellikleri, gömmeyin ahlakınızı, sabrınızı, şerefinizi, onurunuzu, izzetinizi, hürriyetinizi. Allah c.c. katında değerli neyiniz varsa taşıyın yanınızda, koruyun son nefesinize kadar çünkü size “Allah c.c. yeter” (Al-i İmran 173). O Allah c.c. ki bütün isyanlarına rağmen kudret helvası ve bıldırcın etiyle nimetlendirmiştir İsrailoğullarını, “iman edenlere yardım etmeye gücü yeter”(Hacc 40). Ve yine o Allah c.c. ki Meryem’i s.a. yalnız başına bir mazlum olarak otururken hücresinde aracısız rızıklandırmaktaydı, yalnızlığınızı da bilir ve kendini andığınız müddetçe sekinet verir yüreklerinize ve rızık gönderir hücrelerinize.
Gömmeyin “çocuklarınızı” rızık endişesiyle. Gömmeyin insanlığınızı ve eğilmeyin kıyam etmeniz gerekenlerin karşısında. İbrahim a.s. olup kesebilecekken en kıymetlilerinizi daha kıymetlinin yolunda, az bir paha uğruna gömmeyin sizi yüceltecekleri, sizi aşağılamak isteyenlerin rızasını kazanmak için. Ne ölümün ne de rızkın yoktur başka bir sahibi Allah c.c. dışında. Kendileri de o rızka muhtaç olanlar ile ölümün pençesi enselerinde olanların tehditleri sarsmasın sizi. Gömmeyin “çocuklarınızı” ve aksine büyütün onları bütün şerlerden koruyarak, tertemiz şekilde yeşertin o tohumları yeryüzünde. Ki o ağaçların meyvelerinden faydalananların sayısı artsın ve baharın muştusu yayılsın aleme. Korkmayın firavunlardan ve bilin ki rızkın sahibi olan Allah c.c. onları yıkacak olanları dahi onların vasıtasıyla rızıklandırmaya kadirdir ve her Nemrut için bir sinek illa ki yaratılmıştır.
O halde nankör olmayın. Şükrün gerçek sahibine yönelin ve şükredin izzetle nefes aldığınız her an için. Sayamayacağınız sonsuz nimetlerin her biri için kıyam edin, secde edin, şükredin. Ve kendinize seslenin, nefsinize seslenin. Deyin ki; Ey insan! “Febieyyi ala i rabbikuma tukezziban”…
siyasetmektebi.com
Muhammed furkan kardeşim kastetdiğiniz ekrem imamoğlumu tesbitiniz doğru ama bir ihtimalde imamoğlunu belediye başkanlığına geçirip milletin öfkesini söndürmek olabilir.çünkü istanbul ülkemizin herkesiminden insanın yaşadığ metropol bir şehirdir.ama dediğim gibi sizin dediğiniz olabilir.admin kardeşim Acaba bu konuda ne düşünüyor bize yardımcı olabilirmisiniz.
Selamunaleyküm kardeşim egemen sistem çok zor bir durumda varlığını devam ettirmek için yeni yeni isimleri belediye başkanı yapıp sonra onları devletimizin başına geçirmek ve 10 15 senede varlığını ettirmek istiyor lütfen bunları görelim.Allaha emanet olun.