BU VATAN BİZİM…

Son günlerde yaratılan suni çatışma ortamı bahane edilerek halkımızın gönlünde fıtraten zaten var olan vatan sevgisi çıkarılmaya, yok edilmeye çalışılmakta, din ve namus ile eşit derecede korunması gerektiği bizlere bildirilen “vatan”, uğrunda sıkıntı çekmeye, fedakarlık etmeye değmeyecek bir kavram olarak sunulmaktadır. Süfyani ve avanesinin ayyuka çıkan ihanetlerinin üzerinden yine onların planlarına hizmet etmek için “vatan sevgisine” saldıranlar, bu sevgiyi ortadan kaldırarak süfyaninin tam da oluşturmak istediği zemin için çalışmakta, bir süre sonra her parçası ayrı bir emperyaliste ve genel olarak da siyonizme peşkeş çekilecek bölünmüş bir “vatan” algısını halkın nazarında nomalleştirmektedirler. En azından uğrunda ölmekten imtina edilen bir “vatan” bilincini oturttuklarında, sahte rahatlıklar üzerine kurulu yaşamlarından taviz vermek istemeyecek halkın gözlerinin önünde yine o halka ait olan toprakları Büyük Ortadoğu Projesi gereği siyonizme altın tepside sunmaya niyetlenmektedirler.
Bu yüzden sürekli olarak kaos ortamı oluşturmaya çalışan süfyani ve avanesi, halkın bir süre sonra ölümlerden ve çatışmalardan bıkıp toprakların en azından şimdilik bir kısmı için “verin kurtulalım” hissine kapılmasını ümid etmekte, böylece başında oldukları siyonizmin hedefine bir adım daha yaklaşmaya gayret sarfetmektedirler. Her gün farklı şehir ve ilçelerde göz göre göre yaşanan saldırıların ve alenen yapılan zulümlerin hedefinde sürekli bu toprakların halklarının olması ve bu zulümlerin hiçbirinden güya birbiriyle çatışan tarafların başında bulunanların etkilenmemesi, ama her iki(!) tarafın dillerinin de ayrışmadan ve kopmadan bahsediyor olması bahsettiğimiz amacın delilleridir. Yan yana geldiklerinde şen şakrak bir tablo çizen, aynı mecliste rahatça buluşabilen, belediyeleri aralarında bölüşen ve bu belediyeler aracılığıyla adeta düşmanlarına staj yapma imkanı tanıyan, aynı tatil beldelerinde boy boy resimler çektiren, çocuklarını anavatanları olan batıda yetiştiren, zenginlikte birbirleriyle yarışanların halkı aralarında bölüştürüp herbiri bir kısmının başına emperyalizmin elleriyle geldikten sonra et ve tırnak gibi olan halkları birbirine düşman etmeye çalışmaları, bir anda sanki birbirleriyle çatışıyormuş gibi davranmaları, hedefe giden yolda her türlü aracı meşru gören siyonist mantığın tezahürüdür ve süfyani ile onun resmi karşıtları bu mantığın uygulayıcısıdırlar.
Bu tiplerin eliyle ulusalcılığı pazarlayıp beraber yaşayan milletleri yutulabilecek parçalara ayıran siyonizm, bir süre sonra ulusalcılığın yerine bu topraklarda vatansızlığı ve vatan ve millet gibi kavramların değersizliğini beyan ederek bireyselciliği ön plana çıkarmaya başlamış, böylece birbirini umursamayan yığınlar oluşturmak için çaba göstermiştir ki siyonizmin ağına düşmüş olanların dilinden alenen “Amerika bize yardım ediyorsa niye onlarla dost olmayalım” veya “Bunlar bize zulm ediyor. İsrail zulm etmeyecekse onlarla beraber yaşamak veya dost olmak niye kötü olsun ki” sözlerini duymuşuzdur. Bu sözler yaşadığımız çatışma ortamının neye, nasıl hizmet ettiğini de açıkça ortaya koymaktadır. Bunun karşısında olup güya vatanseverlik yapanların ise “niye besliyoruz onları, bırakın ne halleri varsa görsünler” sözleri ile yine siyonizme hizmet ettiklerini ve bir bütün olan vatanın bir kısmını siyonizme hizmet edeceğini varlığıyla belli edenlere terketmeyi teklif ettiklerini görmekteyiz.
Bulunduğu konum itibariyle üzerinde hakikaten düzinelerce plan yapılmış olan bu topraklarda yaşayan kardeş halklara, bu topraklarda gözü olanlarca aralarına sokulmaya çalışılan nifak tutmayınca ve bu kardeşler mesela sokaklarda birbirlerini öldürmeyince, birbirlerinden vazgeçmeyip beraber yaşamaya devam edince, plan gereği yeri geldiğinde kürt, yeri geldiğinde türk olan, bazen militan bazen asker kıyafeti giyen uşaklarca halkın bütününün gözüne sokulurcasına ulu orta işkenceler edilip kameraya çekilmekte, bu gariban halkların tırları yakılmakta, yolları kesilmekte, evleri basılmakta, mahallelerinde hendekler kazılmakta, üç-beş siyonist uşak bağımsızlık ilan etmektedir ki birbirinin elini kardeşçe sıkanların elleri birbirlerinin boğazına uzansın. Üstelik bunlar kendini dünya lideri ilan edenlerin hükmettiği topraklarda yaşanmaktadır. Tabiri caizse “muz cumhuriyetlerinde” dahi yaşanamayacak olan bu kaos ortamı bizatihi bu dünya liderleri tarafından planlandığı için planın uygulayıcıları şehirlerde rahat rahat dolaşmakta, yollarda silahsız halka efelenebilmektedirler.
Ama tüm bu çabalara rağmen, mayası bozuk olanların toplumun içine ekmeye çalıştığı nifak mayası tutmayınca bu sefer yukarıda bahsettiğimiz gibi halkın “vatan” algısıyla oynamaya başlamaktalar ve vatan sevgisini halkın yüreğinden çıkarmak için uğraşmaktadırlar. Çünkü vatan sevgisi olmayan ve vatanları için ölümü göze almayanların yegane vatanı zillettir ve bunlar karınları doyduğu ve canları sağ olduğu sürece şerefi ve haysiyeti aramayacaklardır. Böyle bir toplum başında bulunanların kimliğiyle ilgilenmeyecek, kendilerinden başka halkların çektiklerini umursamayacak, sömürülmeye ve yağmalanmaya açık hale gelecektir. Böyle bir halkın sınırları kendi evlerinden başlayacak sokaklarında kimlerin hukukunun geçerli olduğunu, kimlerin bayrağının dalgalandığını anlayamayacak kadar şuursuzlacaklardır. Vatan algısı ellerinden alındığında beraberinde namus ve din algısı da alınacak, zillete bir kez alışan ve değerlerinden taviz verenler artık hiçbir değer uğruna ölümü göze almayacaklardır.
İşte böyle bir toplumu oluşturmak için bugünlerde dikkat ettiğimiz husus “vatan sağolsun” cümlesine yönelik saldırılardır. Bu cümlenin içeriği süfyaniye olan kin bahane edilerek boşaltılmak istenmekte, adeta halkın pireye kızıp yorganı yakması hedeflenmektedir. Süfyaninin ve avanesinin çocuklarının neden vatan uğruna ölmediklerini beyan edip bizim çocuklarımızın da vatanı umursamamasını ve uğruna ölmemesini isteyen bu gürüh eğer samimilerse şunu bilmeleri gerekir ki bu vatan zaten süfyaninin ve avanesinin vatanı değildir. Bu vatan bizimdir. Bize ait olanı onu bizden almaya çalışanlardan korumak imanımızın gereğidir. Burada sorun olan vatan sevgisi değildir. Sorun, vatana kimin düşman olduğunu bilmememizdir. Bu vatanın sahibi Türküyle, Kürdüyle, şiisiyle, sünnisiyle bu topraklarda yaşayan bütün mazlumlardır. Bütün bu mazlumlar kimlikler ve etiketler üstü bir kardeşlik bağıyla birbirlerine bağlıdır ve bu bağı koparmaya çalışanların tümü hangi etnik ve dini kisveye bürünürlerse bürünsünler bu toprakların halklarının düşmanıdırlar. Bu topraklarda sadece bir ırka veya mezhebe zulüm yoktur. Bu topraklarda siyonist olmayan bütün dinlere, mezheplere, ırklara karşı işlenen farklı türlerde zulüm vardır. O halde zulme maruz kalanların topyekün “vatan sağolsun” diyerek birleşip asıl düşmanlarına karşı savaşmaları ve vatanı, o vatanın evladı olmayanlardan kurtarmaları gerekir. O zaman bütün ırklar, diller, dinler ve mezhepler özgür olacak, o zaman herkes insanlığının farkına varacaktır.
Ayrıca yeryüzünde artık ezen ve ezilen savaşı, zalim ve mazlum savaşı vardır ve her iki cephenin de farklı etiketlere sahip mensupları bulunmaktadır. Bizleri sınırlarımıza hapsedip diğer mazlumlardan ayrıştırmaya çalışanlara kanmadan tüm yeryüzünü “vatan” ilan etmemiz ve halifesi olduğumuz yeryüzünü zalimlerden geri almaya çalışmamız insanlığımızın gereğidir. Bulunduğumuz topraklar bizim mücadele alanımızdır ve özelde vatanımızdır. Ama resmin bütününe baktığımızda ise tüm yeryüzü bizim vatanımızdır. Zulmün kaynağını kurutmadan topraklarımızda ki zulmün kökünü tamamen söküp atamayız. O halde vatanımızın sağ olması için canımızdan geçme bilinciyle vatanımızın gerçek düşmanlarıyla mücadele ederken ve bu toprakları bu topraklardan olmayanlara bırakmamaya çalışırken tüm yeryüzünü de sahiplenmek, diğer mazlumları da unutmamak hem bizim hem de diğerlerinin kurtuluşu için elzemdir.
Ne olursa olsun, hangi ırk veya mezhepten olursak olalım “vatan sağolsun” şiarını yükselttiğimiz sürece zalimlerin oyunları bozulacak ve bizler arzu ettiğimiz özgürlük ortamına kavuşacağız. Bizleri düşman ilan edenlere aldırış etmeden dostluğumuzu pekiştirdiğimiz zaman, zalimlerin bize uzanan elleri kesilecektir. Biz birbirimizden vazgeçmediğimiz zaman zalimlerin ümitleri kırılacaktır. Öyleyse hep beraber haykırmamız gerekir ki “bu vatan hepimizindir, hepimize aittir.”
siyasetmektebi.com