HasbihalSon Yazılar

BU ŞEYTANI ZİNCİR TUTMUYOR…

bu şeytanı zincir tutmuyor

Ümmetin baharıdır ramazan. Bu ayda ekilir tohumlar ve rahmet yağmurları bu ayda yeşertir iman tarlasındaki ekinleri. Kışın ölüm uykusu, yazın cehennem narı bu ayda dönüşür hayata, dirilişe ve mağfirete. Tutsak ruhlar kurtulur zindanlarından ve dualarla kırarlar boyunlarındaki prangaları. Günah kelepçeleri ile bağlı olan eller yönelince göklere bir bir iner ayetler ve açılır bütün kilitler. Bir sarsıntı tutar benliklere hükmeden bencillik zindanını ki o zindanda esaret altındadır bu çağda insanlık. Yıkılırken zindanın duvarları, yeryüzüne yüzünde nur ile dolaşan insanlar hakim olur. Vahiydir bu ayda yaratılmış her zerreye uğrayan, miraçtır her secdenin son durağı. Ve halife, tahtına oturur…

Birikmiş günahların “eyvah”lara dönüşmeden önce yakıldığı samimiyet “har”ında İbrahimler için gül derilir. Baltalar bileylenir ihlas diyarında ve tek tek düşer yeni yetme putların başları toprağa. O toprak ki ruh ile beslendiğinde insan, pis bir suyla karıştığında mücrim olur ve ateşe yaklaştıkça şeytanlaşır, bu ayda ulaşır kemaline ve “arz” eder kendini Hakkın halifesine. Binbir türlü oyunun ve eğlencenin sahibi dünya bu ayda utanır göstermeye yüzünü hak ehline ki zaten sırtı dönüktür onun dünyaya. Bu yüzden hep arkadan yırtılır gömleği onun. Çünkü kendinden öncekiler gibi o da tutar orucu bütün uzuvlarıyla. Ne elleri uzanır başkasının hakkına, ne ağzı çiğner kardeşinin etini. Ne ayakları yürür zalimin arkasında, ne de kulakları duyar haktan gayrısının sesini. Gözlerinin perdesi yaratanın elindedir zaten. O’nun (c.c.) görme dediğini görmez asla.

Bin aydan daha değerli bir günü içinde saklayan bu ayda, bin ömürden daha değerli bir hakikate râm olur insan olan. “Bir dert” sarar ki onu “bin dermanı” iter elinin tersiyle. Aç bırakarak bedenini doyurur ruhunu ve derman gelir benliğindeki zayıf düşmüş meziyetlere. Açılır kalp gözü mesela ve “hakikat ayan olur”. Çözülür dilindeki düğüm her sözü “tesirli beyan olur”. Can olur, canan olur, duydukça mazlumların yürek sızlatan ah-u zarlarını inler her dem nalan olur. Yanar aşkın ateşinde, beşerken insan olur. İstemez güneşi, ay’ı, menzili iman olur. Çağırır kemalleri açarak yüreğini, bir “oda” koca “han” olur. Kurtulunca kendinden, ıslanır ayetlerle, yürüyen Kur’an olur. Yani olmazların yurdunda var eder ve var olur. Kurutur kaynağını bütün hastalıkların derman olur, zulmün elini kesen ilahi ferman olur.

Hal böyle olunca bu ayda değişir çehresi şu koca cihanın. Karanlıklar yerini nura terkeder, zulmetler silinir gider. Mazlumun boşta kalan elini tutar kaldırır onunla hemdem olan. Zulmün deni halini yıkar bu ayda kendini yıkan. Aynı dili konuşur hak aşıkları, aynı sofradan beslenirler. Bir olan yürekleri hep beraber atar ve birinin acısı diğerini de sarar. Açlığı ve tokluğu paylaşanların vahdet olur varlıkları, onunla aşarlar tüm zorlukları. Bir ay bir ömre dönüştüğünde cennete evrilir cehennemler. “Hurma satıcılarının” kesada uğrar ticaretleri ve o hurmalarla kurdukları saltanatın sonu gelir o gün. Ve o günün şafağı bu ayda doğar ancak. Kazip fecri, bu ayın fecri sadığı gömer tarihe ve zaman teslim olur Ramazan’a.

İşte bu ayda zincir vurulur şeytanlara ki uzanmasın elleri kolları müminlerin imanlarına. Oruç ile inşa edilen kalenin dışında kalır şeytanların çadırı. Ne sesleri duyulur, ne simaları görülür artık. Gözyaşları ile beklerler bitmesini bu ayın ki bu ayda 11 ayın temelini atamayanların yıkabilsinler evlerini başlarına. Kim ki heder eder bu ayı, haram eder kendisine bu aydan sonraki bütün ayları. Haramın aylarıyla geçer ömrü ve haram olur bahar hücrelerine. Müşfik bir Dost’un (c.c.) uzanmış elidir çünkü bu ay bütün insanlığa. Ki o Dost (c.c) kesmiştir düşmanın elini, o halde nankörlük edenin kendi tercihidir hüsran.

Dedik ya bu ayda zincirlidir bütün şeytanlar. Ama biri hariç. Şeytanlar vurulsa da zincire benliğinde nefsini serbest bırakanın kulağına fitne, fesat fısıldayan, günahı meşrulaştıran, haramı helal kılan şeytanı olur ya nefsi emmaresi, aynı onun misali insanlık bedeninin serbest dolaşan nefsidir süfyan. Süfyan, şeytandır topraktan olan. O’nu zincirlemez Ramazan. Her sözü batıldır, her fiili haram. Her öğüdü yoldan çıkarır, her eylemi uzaklaştırır haktan. Gülmez, gülemez ama ola ki güler yüz gösterirse efsunlamak içindir bilesiniz. Dili mızrak gibidir, okur sıkışınca Kur’an. Miracı yerin yedi kat dibine doğrudur, secdesi kendinedir. Hakikat, o getirince dile yalandır. Çünkü hak onun yanında batılın hizmetçisidir. Batıl ise sarayının vazgeçilmez temelidir.

Bu şeytan, bizim gibi topraktandır ya işte ondan aldanır bazılarımız onun sözlerine. Oysa ateşten yaratılmasa da ateşten bir parça olur ona çokça yaklaşan. Öğretmen farklı renkte olsa da onun anlattıklarını öğrenir ona talebe olan. Yani anlayacağınız ha şeytan, ha süfyan. Öyleyse bağlıyorsa şeytanı Ramazan, bağlamalı ellerini, ayaklarını süfyanın insan olan insan. Lal etmeli dilini ki rahatça üremesin yalan. Mil çekmeli gözlerine ki bakışlarıyla kirlenmesin cihan. Allah’a (c.c.) iman etmeli insan ve Allah’ı (c.c.) bilmeli ki O’nunla (c.c.) aldatmasın, O’nu (c.c.) anlatmasın süfyan. İslam’a sarılmalı, onu sahiplenmeli ki insan, mahrum kalsın süfyan en büyük tuzağından.

Madem ki oruç direnebilmektir dünyalık heveslere ve o dünyalıklara ulaşma hakları ellerinden alınmış olanlarla bağ kurabilmektir, öyleyse en değerli oruç o dünyalıkları haramlar ile süsleyerek bize sunan ve mazlumları kendi hakları olan dünyalıklarından mahrum bırakan süfyan ile mücadele etmektir bilinsin. Fecri Sadık’ın ilanıyla başlayan orucumuz, inkılabın iftarı ile açılmalıdır ki aramızda zincirsiz dolaşan şeytanın bozulsun tüm oyunları. Terbiye etmek için savaş açtığımız nefsimize acımadığımız gibi insanlığın kemali için savaş açmalıyız süfyana. “Cenazemizle bile yumruklamalıyız fitnelerini” Muhammed Ali gibi. Kursağında kalmalı kusmak istediği fesadlar. Bozulmalı morali ve binbir odalı suni cenneti dönmeli cehenneme tuttuğumuz oruçla.

Ki maveranın bereketi kaplasın yeryüzünü. Azmimizle silinsin zulüm arzdan. Ramazanın bağladığı şeytanlar gibi çaresiz kalınca bizim irademizle süfyan, doluversin ümit mazlumların yüreklerine. Aç kalanların diyarında tokluk suç olsun, mahrumların vatanında israf sürgün edilsin ve insanların dünyasından çekilsin şeytanların elleri. Oruçla dövelim zincirlerimizi ve saralım her yanını süfyanın. Değilmi ki o dur bugün alemlerin yegane şımarık şeytanı, öyleyse bize düşer zincire vurmak süfyanı. Evet…Alemin özeti olan bedenimizi terbiye ettiğimiz gibi terbiye etmeliyiz yaşadığımız dünyayı. Nefsi emmaremize kulak asmadığımız gibi susturmalıyız süfyanı ki dağılsın ufkumuzdan kara bulutlar ve hazan, dökemesin artık yapraklarımızı. Solmasın açamadan umutlar ve silinsin utancın kara lekesi alnımızdan.

Ne yazık ki aynı memleketin üzerinde yaşamaktayız zincirsiz şeytanımızla. Aynı havayı solumakta, aynı göğe bakmaktayız. Aynı dili konuşuyor, aynı milletin içinde yaşıyoruz. Öyleyse en büyük görev bize düşmektedir, en ağır yük omuzlarımızdadır. Ön cephenin neferleri olarak sahiplenmeliyiz Orucu ve Ramazan’ı, bütün diğer hakikatler gibi. Ve doğudan, komşumuzdan ödünç alıp zincirleri orucun verdiği güçle, ihlasla, sabırla üzerine yürümeliyiz süfyanın ki temizlensin hem bu topraklar hem de bütün cihan. Bu yük ağırsa da, çektiklerimiz acıysa da ecri fazladır meyvesi tatlıdır bu böyle bilinmeli.

O halde mutlu olsun oruç tutan, ve kutlu olsun Ramazan…

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı