
Yeni yayın dönemimizde söz verdiğimiz gibi mümkün mertebe kısa kısa gündem analizleri yapmaya bu yazımızla Bismillah diyerek başlıyoruz.
KORONA
Tam 1 yıl önce ortaya çıkıp ne hikmetse sadece mazlumları, mustazafları, fakirleri ve siyonizmle savaşanları (özellikle de İslam İnkılabının yetkililerini) hasta eden, şehit eden ve kalıcı hasarlar bıraktığı düşünülen bu salgının bizce en önemli özelliği siyonizme ve süfyanizme hizmet edenleri “teğet” geçmesi ve onların sağlığını bozmak bir yana dursun bu salgından kurtulmak için uygulanan tedbirlerin bahsi geçen güruhun servetine servet katarken mazlumların dünyasını da ellerinden almasıdır.
Hal böyle olunca da birçok kardeşimiz bu salgının aslında var olmadığını ve halkları kontrol altına almak için atılan bir şayiadan ibaret olduğunu düşünmeye başladılar. Biz ise bu noktada farklı düşünmekteyiz. Evet bu salgın sadece mazlumları etkilemekte ve zalimlerin servetlerine servet katmaktadır ama bizatihi bu durum dahi bu salgının varlığının işaretidir. Bu salgın daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi “siyonizmin oyunu” değil “siyonizmin saldırısıdır.”
Siyonistler yaklaşık 20 yıldır çevirdikleri filmler ve diziler ile, yayınladıkları kitaplar ve dergiler ile ekran karşısına çıkardıkları adamları ile halkları bu tür bir salgına hazırlamakta, böyle bir salgında yaşanacak ölümler doğal olduğu fikrini halklara aşılamaktadırlar. Yine bu sayfalarda daha önce sürekli tekrarladığımız gibi siyonizm insanlığın düşmanıdır. Ve bu düşman insan neslinin varlığından (eğer kendine hizmet etmiyorsa ve elindekini kapma ihtimali varsa) nefret etmektedir. Dünya, siyonistlere göre kendi çiftlikleridir ve o çiftlikte kendilerinden başka var olanlar “marabadan” başka bir şey değildir. Çiftliğin bütün gelirleri kendilerine aittir. Kendileri için çalışanların çalışmaya güç bulacak kadar karınlarının doyması yeterlidir. Ve o çiftlikte kölelerinden başkasına ayıracak herhangi bir lokmaları yoktur.
İşte tüm bunları bildiğimizden bu salgının da gerçekten var olduğunu, siyonistlerin bu salgın ile öldürebildiklerini öldürüp, kalanların geleceklerini ortadan kaldırmaya niyetli olduklarını düşünüyoruz. Zaten İslam İnkılabının salgına yönelik tavrı, İmam’ın salgın ile ilgili sözleri, Seyyid Nasrallah’ın hastalığı umursamadan başkalarına bulaştırıp ölüme neden olanın katil olacağına dair fetvaları da bizim bu salgını ciddiye almamızı ve siyonizmin bu saldırısından kendimizi ve çevremizi korumamızı gerektirmektedir.
Bunu dile getirdiğimizde bazı kardeşlerimiz İslam İnkılabının durumunun farklı olduğunu, oraya saldırı düzenlendiğini ama diğer halkların sadece korku psikolojisiyle tahakküm altına alındığını söylemektedirler. Biz de bu analize “neden?” diye soru yöneltmekteyiz? Soruyoruz; Siyonizm eğer İslam İnkılabı gerçekleşmeseydi yeryüzündeki mazlumlara saldırmayacak mıydı? Siyonizmin en önemli düşmanının İslam İnkılabı olmasının yegane sebebi İnkılabın, siyonizmin rahatça katliamlar yapmasının ve dünya nüfusunu kendi hedefleri doğrultusunda şekillendirmesinin önündeki yegane engel olması değil mi? Siyonizm, tüm halkların ve mazlumların mı düşmanı yoksa sadece İslam İnkılabının mı düşmanı? İslam İnkılabına İslam İnkılabı olduğu için mi düşman yoksa mazlumlara kol kanat gerdiği için mi? 1. ve 2. dünya savaşları başta olmak üzere 1979’dan önce kaç savaş ve kaç salgın siyonizm tarafından çıkarıldı ve insanlığın kökü kazılmaya çalışıldı?
Velhasıl siyonizm bilindiği üzere bütün mazlumların düşmanıdır. Ve saldırısı bütün mazlumlara yöneliktir. Elbette ki İslam İnkılabından özellikle nefret etmektedir ama bunun nedeni İnkılabın, siyonizmin mazlumları katletmesini engelleme çabasıdır. Bu yüzden siyonizm, küresel anlamda bir saldırı gerçekleştirmiş, İnkılap başta olmak üzere tüm yeryüzünde katledebileceği kadar mazlumu katletmeyi amaçlamıştır. Ama bu, salgının amaçlarından sadece bir tanesidir. Bu salgınla birden fazla sonuç elde etmeye niyetlenen siyonizm yaydığı korku atmosferiyle elde etmek istediği asıl sonuca ise bir sonraki yazımızda değineceğiz.
siyasetmektebi.com