
Bir önceki yazımızda korona salgınının siyonistlerin mazlumlara ve mustazaflara yönelik bir saldırısı olduğunu, gerçekten bir salgının var olduğunu ve siyonistlerin bu saldırı ile öldürebildiklerini öldürüp kalanların ise geleceklerini cehenneme çevirmeye çalıştıklarını, kendilerine yetecek kadar kölenin dışındaki insan nesline tahammüllerinin olmadığını ve bunu da dünya nüfusu arttıkça açlığın ve sorunların arttığını zihinlere empoze ettikleri filmleri, dizileri ve diğer yayınları ile insanlığa kabul ettirmeye çalıştıklarını izah etmiş ve bu salgından kimlerin etkilenmeyip, sermayelerini arttırdıklarına bakarsanız sorumluyu da bulursunuz demeye çalışmıştık. Ayrıca siyonistlerin bu salgın saldırısı ile birden fazla hedefi olduğunu da beyan etmiştik ki işte bu yazımızda bu hedeflerden en önemlisi olan aşı mevzusunu ele almaya çalışacağız.
Ama yazıya başlamadan önce siyonistlerin yukarıdaki paragrafta belirttiğimiz gibi filmleri, yayınları, analistleri ile sürekli olarak zihinlerimize pompaladıkları “dünya nüfusu çok artıyor, nüfus artışı açlığın ve yoksulluğun sebebidir” gibi tezlere zerrece katılmadığımızı belirtmek isteriz. Biz siyonistlerden farklı olarak Allah’a c.c. iman ettiğimiz ve Allah’ın c.c. yeryüzünü, gökyüzünü ve içindekileri yaratıp, koyduğu kanunlarla bütün alemleri idare ettiğini, Allah’ın c.c. yaratışının devam ettiğini bu yaratışta herhangi bir noksan, eksik veya yanılma olmadığını, olmayacağını bildiğimiz ve Allah’ın c.c. yarattığı her varlığın rızkını da beraberinde yarattığına iman ettiğimiz için yeryüzündeki açlığa, yokluğa, hastalığa vb. şerlere nüfus artışının değil, adaletsizliğin, zulmün ve kısacası siyonizm ve süfyanizmin neden olduğunu düşünmekteyiz.
Çünkü sürekli olarak insanlığı düşündüklerini(!) beyan eden siyonistlerin, nüfus artışından hiçbir şekilde etkilenmeyen sermayeleri, nüfus arttığı için(!) fakirleşen halkların aksine sürekli olarak zenginleşmeleri, yeryüzünün herhangi bir noktasında yaşanan herhangi bir krizi zerrece hissetmemeleri ve bu krizlerden ne hikmetse daha da zenginleşmiş olarak çıkmaları, gözümüze sömürdükleri memleketlerdeki açları sokarken kendileri saraylarında gayet huzurlu yaşamaları, sahip oldukları servetin dünya nüfusunun %99’unun servetinden daha fazla olması, yeryüzünün sorununun nüfus artışı değil siyonizm aldığı nefes olduğunu bize öğretmiş bulunmaktadır.
İşte korona saldırısına ve bu saldırıyla yayılan korkuyu kullanarak mazlumları aşıya yönlendirme çabalarına da bu açıdan bakmaktayız. Zira tarih siyonizmin ve süfyanizmin insanlığa saldırılarıyla doluyken, yeryüzü siyonistlerin zulmüyle inlerken siyonistler tarafından kurulan firmaların, vakıfların ve yine siyonistlere çalışan bilim adamlarının bu kadar insani(!) çaba göstermelerini kabul etmemiz mümkün değildir. Ellerinden mazlumların kanı akanların, mideleri mahrumların gasbedilmiş haklarıyla dolu olanların insanlığı kurtarmak için bunca çaba gösterdikleri bize söylendiğinde aklımıza ilk gelen “bayram değil seyran değil” deyimindeki enişte olmaktadır.
Bunlar, yani siyonistlerin vakıfları, siyonist zenginler ve insanlık için gecesini gündüzüne katıp(!) “gözleri kan çanağına dönen” hastane sahipleri eğer gerçekten insanları bu kadar düşünüyorlarsa iddia ediyoruz bundan sonra sömürmeyi, çalmayı, çırpmayı, zulmü bıraksınlar, bundan önceki varlıklarıyla yetinsinler, yeryüzünde bir yılda ne açlık, ne fakirlik ne de savaş kalır. Hem de ekstra herhangi bir üretim veya çabaya gerek kalmadan bütün yoksulluk ortadan kalkacaktır. Ama ne hikmetse bu siyonistler sermayelerinden hiç bahsetmeyip yoksulluktan bahsetmekte, zulmettiklerini aşılarıyla iyileştirme(!) derdine düşmektedir.
Asıl konumuz geri dönersek belirtmeliyiz ki siyonistlerin korona saldırısı ile ulaşmak istedikleri en temel amaç insanlığı aşıya razı etmektir. Virüs salgınıyla etkiledikleri kadarını etkileyip kalanları aşı ile ortadan kaldırmaya, kısırlaştırmaya, ileride çaresi bulunamayacak hastalıkların tohumlarını bu aşı ile mazlumlara zerk etmeye çalışmaktadırlar. Ve bunlar gerçekten de komplo teorisi değildir. Bunlara komplo teorisi diye inanmayanların aşı çalışmalarının arkasında bulunanlara bakması, kendi durumları ile küresel sermayeye hakim olanların durumlarını karşılaştırmaları, nüfus planlamasından bahsedenlerin sülalerini incelemeleri yeterli olacaktır.
Peki biz ne yapmalıyız? Tamam aşı da bunların saldırısıdır. Bu saldırıdan nasıl korunacağız? Bu sorulara verilecek cevap mümkün mertebe aşı olmamak için çaba göstermek ama daha da önemlisi tam bir ihlasla Allah’a c.c. sığınmak olacaktır. Görünen o ki siyonistler aşı olmak mecburi değil deyip aşı olmayanları kımıldayamayacak hale sokacaklar ve onlara hiçbir şekilde normal hayatı idame ettirme şansı tanımayacaklardır. O halde çoğu zaman “zalimlerin yaptıklarından habersiz zannettiğimiz” Allah’a c.c. sığınmaktan, O’nun c.c. kanunlarını yeryüzüne ikame ettirmeye çalışan İslam İnkılabına destek olmaktan başka bir çaremiz yoktur. Ve bu çare bütün dertlerin de yegane dermanıdır.
Bu yazdıklarımızı küçümsemeyin. Allah c.c. şerleri hayra çevirmeye muktedir yegane güçtür ve tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçirmeye ve dinine yardım eden yardım etmeye kadirdir, kendisine sığınanları da koruyacaktır. Euzu besmele bunun için vardır. Kur’an bunun için inmiş, Resulullah s.a.a. ve Ehl-i Beyt a.s. bunun için bize onca dua öğretmiştir. İslam İnkılabı tüm bu hakikatler üzere ve bahsi geçen dualarla kurulmuştur. İnsanlığın en büyük düşmanı olan şeytanın -ki kendisi ilk siyonisttir- bir euzu besmele kadar canı vardır. Allah’a c.c. kalpten sığınana Allah c.c. düşmanlarının şerrinin ulaşma imkanı yoktur.
“Bismillah her hayrın başıdır” ve ulaşacak şerlere karşı yegane kalkandır. Besmele İmam Ali’nin a.s. buyurduğu gibi bütün Kur’anın özetidir ve İmam da “ba” harfinin altındaki noktadır. Bilin ve emin olun ki eğer besmele olmasaydı yeryüzünde hakka dair, hayra dair herhangi bir şey kalmayacak, siyonizm tüm insanlığı yutacaktır. Ve insanlık bir dönem unuttuğu besmeleyi 1979 da içten dile getirince “ba” harfinin altındaki nokta olan İmam ile bütün kötülüklerden korunma ve kurtulma gücüne tekrar ulaşmıştır.
Siyonizm sadece aşılarla saldırmamakta, içtiğiniz sudan, yediklerinizden, soluduğunuz havaya kadar müdahale edip sizi ortadan kaldırmak istemektedir. Ve sizin buna karşı en büyük kozunuz yerken, içerken, yürürken velhasıl her eyleminizin başında besmele çekerek Allah’a c.c. sığınmanızdır. Bu, besmelenin nazil olmasının yegane sebebidir. Ve eğer tüm bu şerlerden tamamen kurtulmak istiyorsanız “ba”nın altındaki noktaya râm olmanız, O’nun temsil ettiği hakikat uğruna çalışıp siyonizmi yeryüzünden kaldırıp atmanız gerekir. O zaman ne hastalık, ne aşı, ne de zulüm başınıza musallat olamayacaktır.
siyasetmektebi.com
Doğrudur Siyonizm bu salgını kendi menfaatlerine göre manipule etmektedir ve edecektir ama sebebi siyonizmdir demek çok iddialı bir cümle olur.
Çünkü sadece İran’da ve müslüman ülkelerde değil tüm her yerde İsrail dahil bu salgından insanlar ölmektedir.
Her musibet gibi bu hastalığından Allah’tan geldiğini insanoğlunun işlediği günahlar yüzünden olduğunu kabul etmeli ve halis tövbe ederek Allah’a sığınmalıyız.
Zaten biz bu salgından bahsederken “tüm dünyaya”, “tüm halklara ve mazlumlara” yapılmış bir saldırı olarak bahsediyoruz. Sadece İslam İnkılabına karşı yapıldığı için saldırı demiyoruz.
Biz siyonizmin kendi dışındaki bütün insanlığa düşman olduğunu izah etmek için uğraşıyoruz. Siyonist olmayan müslüman, hristiyan, yahudi, budist, türk, kürt, arap, ermeni vs. kim olursa olsun siyonizmin hedefindedir ve siyonizm bütün mazlumların düşmanıdır. Bu salgında bütün insanlığa karşı düzenlenmiş bir saldırıdır ve siyonizm “nüfus azaltma” projesinin ön hazırlıklarından biridir.
Siyonistler için “yahudilerin” dahi bir önemi yoktur. Kendileri ile işbirliği yapmayan yahudilere neler yapıldığını öğrenmek için 2. Dünya savaşında Hitler’in Gestapo’suna yahudileri ihbar edenlerin kimler olduğunu araştırmak yeterlidir.
Ayrıca böyle küresel bir salgında vitrine konmak için sıradan bir iki siyonistin hasta edilmesi de onlar için sıkıntı teşkil etmez. Zira siyonistler menfaatlerine ulaşmak için kendi içlerinde de kurbanlar vermekten çekinmezler. Burada dikkat etmeniz gereken bilinen tek bir siyonistin, önde gelen tek bir siyonistin bu hastalıktan etkilenmemesi veya hasta olduğunu söyledikten 3-4 gün sonra “sağlığına kavuşmasıdır.” Oysa başka memleketlerde ve özellikle İnkılapta çok sayıda önder, lider, alim, değerli şahsiyet bu saldırıyla şehit olmuştur. Ne hikmetse bu salgın siyonizmi ve onun önde gelen askerleri olan süfyanileri teğet geçmekte, bu tiplere zarar vermemektedir.
Allah’tan c.c. hayırdan başka bir şey gelmez. Eğer başımıza bir şer geliyorsa bunun sebebi zaten biziz. İnsanlık olarak bizler, siyonizme ve süfyanizme karşı sessiz kalır ve bu şerlerin varlığını ortadan kaldırmak için gayret göstermezsek, bunlardan bize ulaşacak olan her türlü belanın da musibetinde hedefi olmamız kaçınılmazdır. İyiliğin emredilmediği ve kötülüğün nehyedilmediği bir dünyada felaketlerin yaşanması gayet doğaldır.
Bu tür belaların ortadan kalkmasını sağlamak için yapılacak en iyi dua siyonizmi ve süfyanizmi ortadan kaldıracak fiili duadır. Tevbe devrimdir, eylemdir, kararlılıktır. O halde siyonizmden ve süfyanizmden tevbe edip onları ortadan kaldırmamız gerekir.
Tüm şerler için Euzu billahi mineşşeytanirracim ve tüm hayırlar için Bismillahirrahmanirrahim Yazdığınız bu güzel analiz için teşekkürler Allah razı olsun Allah kaleminize güç ve kuvvet versin
Vakit ayırıp okuduğunuz için Allah c.c. razı olsun…