BİN AY, BİR GECE, BİN ŞEHİR VE KUDÜS…

Binbir gece masallarını binbir ihanetin sırtına yükleyerek yaşayanların tahakkümü altında, “çevresindeki bereketten” mahrum bırakılan ilk kıblemizin günüdür bugün bilesin. Bugün bin aydan daha hayırlı bir gecenin bağrında şafağı bekleyen mazlumların, miraca çıkmak için avlusunda toplandığı Mescid-i Aksa’nın günüdür. Kudüs’ün günüdür bugün ki ellerinde bıçaklarla kurbanlar dökülmüştür yollara ve akıttıkları kanlar ile sunarlar kendilerini zafere. Bugün öyle bir gündür ki “heyhat” nidası sarar asumanı ve yeryüzü bağrında taşır yalın ayaklı aslanları. Tepeden tırnağa teçhizatlı çakal sürüsünün karşısında kükrer aslan yavruları ve tehdit edilenlerin gelir tehdit edilme zamanı. Bugün “kısasla hayat bahşeden” dinin, öfkeyle yoğrulmuş müminleri, sinelerindeki kini salmak için doldururlar meydanı.
Bugün mazlumun sevinci zalimin hüznü depreşir yüreklerinde. Kazılan mezarlara bir bir adları yazılır hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya meylettikleri için elleri zalimlerin ellerini okşayanların. Ellerinden kan, dillerinden “one minute” eksik olmayanların “bize sormadan” attıkları imzaların hesap günüdür bugün. Onlar, zulm ile abad olmayı “bizden öğrenecek değillerse de”, bugün onların “zalimlerin nasıl bir inkılapla yakında devrileceklerini” bizden öğrenecekleri günlerin habercisidir. “İhtiyaç duydukları” dostlarının kalplerini kırmamak için gözden ırak, gönülden uzak tutmaya çalıştıkları bugün, hem onların hem de dostlarının saltanatlarının “ahdine sadık yiğitlerin” meydanlarda haykırdıkları tekbirlerle, “kahrolsun” şiarlarıyla sarsılacağı gündür.
Evet, gün bugündür de peki ya “sen bugünün ne olduğunu bilir misin?” Bilir misin “bin aydan daha değerli bugünün ve gecenin” hikmetini? Bin şehirden daha kıymetli bir şehrin kan akarken sokaklarında, o bin şehrin de huzur bulamayacağını bilir misin? Hiçbir şehre ait olmadıkları halde her şehre musallat olanların, insanlığın yüreğine saldırarak yüreksizler yetiştirdiğini bilir misin? Korkunun ve zilletin esaretindeki namazların yerin yedi kat dibine ineceğini, Kudüs işgal altındayken miracın gerçekleşemeyeceğini bilir misin? Bilir misin zalimlerin neden dört elle sarıldığını Kudüs’e ve neden O’nu sahiplendiklerini? Neden yüzlerce yıldır O’na sahip olmak için bunca çaba sarfettiklerini bilir misin? Çünkü “çevresinin bereketlendirildiği” buyrulan Mescid-i Aksa’nın tüm yeryüzüdür çevresi. Kudüs’e hakim olan, kalbine hakim olur bütün şehirlerin çünkü.
Bir tek din gönderen Allah’ın (c.c.) emriyle yeryüzüne halife olan bizlerin, Mescid-i Aksa’nın çevresine de hakim olmak hakkımızdır hakim kılabilmek için adaleti ve arzdan silebilmek için zulümatı, nifağı, ihaneti ve vahşeti. Bin şehrin anahtarı bir şehrin kalbinde gizlidir çünkü. Mescid-i Aksa kalbidir Kudüs’ün ve Kudüs bin şehrin anahtarıdır bugün. Bütün savaşların ve bütün zulümlerin amacıdır seni O’ndan uzak tutmak unutma. Kudüs hakkın ve hakikatin kadim şehridir çünkü. Hak ve hakikatin sembolüdür. Kudüs, hakkın nihai zaferinin ilan yurdudur, zulmün darağacına çekileceği beldedir, cennet ile cehennemin kapılarının açılacağı mekandır. Kudüs, özüdür insanlığın, özetidir insan kalabilme savaşının. Öyleyse oyalanma gündelik sorunlarla, inanma o sorunları sana dayatanlara ve gözünü dik düşman safının tam ortasına ki orada Kudüs bulunmakta. Zafer ağacının kökü Kudüs’tür unutma, kök kurumuşsa daldan medet umma. Kurt dadanmışsa köke boşa dalları budama. Bil ki bu derdin dermanıdır “uyanma”. Ve bugün doğacaktır beklediğin güneş bu kutlu gecenin sonunda.
Çünkü “melekler ve ‘ruh’, bu gecede Rabbinin izniyle inerler her bir emir (iş) için” ki bu ‘ruh’ Allah’tan (c.c.) gelir, ‘ruhullah’ olur ruh verir, can verir, dertlere derman verir, kurumuş damarlara kıpkızıl kan verir, sevdasız kalanlara canan verir, miskinlere han verir, “andolsun asra ki” zulm ile durmuş hayatımıza zaman verir, yitip giden aklımıza izan verir ve titretir getirir kendimize eğilmiş boyunlarımızı kaldırır kıyam verir. Bu ‘ruh’ ile her şehir Kudüs olur her gün ve gece bin aydan değerli olur. Bin ay bir geceye sığar ama böyle bir geceyi bin ay taşıyamaz tıpkı bin şehrin bir Kudüs edemeyeceği gibi. Bu ruh ile yerli yerine oturur değerler, gerçek yerini bulur haritada şehirler ki Kudüs yerleşir cihanın merkezine. Bu ‘ruh’un ‘kadr’ini bilmek gerekir, çünkü gelişiyle her gece kadir gecesi olur, her gün Kudüs günü.
Ve ‘melekler’ inerler bu gecede ardı ardına, ellerinde taşlar, ellerinde bıçaklar, ellerinde silahlar bulunan. Melekler inerler attıkları her adımda zilleti vuran, zulmü sarsan. İzzeti kuşanan ve yeisi kurutan melekler inerler gökyüzünden yeryüzünde şehadette bulunmak için. Kurban olmak için İbrahim’lerine kavuşan melekler inerler bu gecede bu günde yeryüzüne ve Mescid-i Aksa’nın yüzü güler sahipsiz kalmadığı için. İnsanlık azaptan kurtulur kendilerini karşılıksız feda eden bu meleklerin hürmetine. Susuzluk, açlık, ölüm, korku, zulüm, giyerler çaresizlik libasını bu meleklerin elinden ve yeni bir dünyanın muştusu sarar her şehir Kudüs olunca bu meleklerin bereketi ile.
“Bu gece fecrin doğuşuna kadar selamdır esenliktir”, çünkü kurtuluştur, özgürlüktür bu gecenin şafağı. Bu geceyi Hakk ile geçirenin gündüzü Hakk’a aittir. Kıyam ekenin biçeceği zaferdir çünkü. Batılın idam fermanıdır bu gecenin sabahında Hakk’ın safında duranların elleriyle yazdıkları. Bu gece rahmet deryasının doyasıya aktığı nehirdir zulme karşı oruç tutanların susuzluklarını giderebilmek için. Onlar ki elleriyle, dilleriyle, kalpleriyle kıyama kalkmışlardır ve harama sırtlarını dönmüşlerdir, bunca yokluğa, yoksunluğa tahammül edip hak sözü haykırmışlardır “rızıkları zaten Allah’tan(c.c.) dır”. Her geceleri “Kadir”dir onların, her fecrleri selam. Hayatları mukaddestir mekanları mukaddes. Gecesi “Kadir” olanın günü “Kudüs” olur zaten, bunu böyle bilmeli herkes.
O halde beklemek nedendir, susmak neden? Madem ki yeryüzünün kalbidir işgal edilen, O’nu savunmayı sadece oradaki meleklere yüklemen neden? Kalk ayağa ve inen ‘ruh’tan nasiplen. Kuşan izzet kılıcını, giy takva libasını ve çık meydana çekinmeden. Ki bugün senin günündür, sana ait olanın günüdür öyleyse hiç bir kınayıcının kınamasından korkmadan sahiplen. Aç gözlerini ve del basiretinle önüne çekilmiş onca perdeyi ve gör seni bekleyen kardeşlerini. Onlar ki sana da ait olan için feda etmektedirler kendilerini, yönel ilk kıblene ve çık miraca kanınla abdest aldığın namazını kılarken. “Sorma hiç kimseye” zulme başkaldırmak için ne yapman gerektiğini. Aç yüreğini hakikate ki o tutacaktır elinden ve götürecektir gitmen gereken yere seni. Hem bak, ‘ruh’ ile desteklenmiş bir ordu çağırmaktadır seni. Ya kalıp boyun eğeceksin düşmanına zillet ile ya katılıp boyun eğdireceksin kendine alemi.
siyasetmektebi.com