Gündem AnalizSon Yazılar

“ATEŞİ KESTİ” İRADEMİZ…

Eğilmeyen boyunlarımızla çıktık mertlik meydanına. Nicelerimiz verdikleri sözlerinde durdular, nicelerimiz sıralarını beklediler hiç geri adım atmadan, çekinmeden, yılmadan. Üzülmedik, gevşemedik, gerçekten iman ettik mazlumların ilahına ve galip geldik O’nun c.c izniyle. Sabır ve namaz ile yardım diledik O’ndan c.c, O’ da c.c. bizi biraz açlık, biraz korku, canlardan ve mallardan biraz eksiltmeyle sınadı ve biz bu imtihanda, O’na c.c. namazımızın, ibadetlerimizin, hayatımızın ve ölümümüzün yalnız kendi rızası için olduğunu ispatlayınca, vaad ettiği zafere ulaştırdı bizi.

Sokaklarımız canlarını cennet karşılığı satanların o pak bedenleri ile süslenirken arttı imanımız. Mümin idik iman ettik yine böylece. Allah’a c.c., Resulüne s.a.a. ve bizden olan ulul emre itaat ederek geçtik bütün zorluk vadilerinden. Şehit Serdarlarımızın kanlarıyla suladığı gül bahçelerine nice komutanlarımızı, kardeşlerimizi, çocuklarımız gül diye ektik. Çevremiz gül koktu, çehremiz gül gibi açtı şehadete koşarken özgür iradelerimizle. 

Taş atan ellerimize silahlarımızı, roketlerimizi, füzelerimizi hiçbir karşılık beklemeden tutuşturan ve bizden uzakta olsalar da yürekli bizimle atan, bizi bizden bile fazla düşünen İnkılap sahiplerinin gösterdiği yollardan yürüdükçe, zafer göz kırptı bize. Onlar bize zaferin silahlarla elde edilemeyeceğini de öğretmişlerdi elbette. Ama besili atlar lazımdı bize ve at çiftliğinden gönderildi her biri minnetsizce. Biz imanı kuşanıp irademizle yürüyünce ateşin üzerine, attığımız her kurşunu, her füzeyi bizden aldı bir el ve kendi attı düşman üzerine. Artık attığımız zaman biz atmıyorduk, Allah c.c. atıyordu ve birer melek tarafından taşınıyordu her füze hedefine. 

“Nuru nurlar yakan nurları solduran nura” maşuk olunca biz, nemrutlarının ateşi gül bahçesine dönüştü her seferinde. Her seferinde “kesti ateşi iradelerimiz”, her seferinde bir adım daha yaklaştı nihai zaferimiz. Düşman her seferinde zilleti yudumladı arsızca, biz her seferinde izzet diyarında dolaşır olduk şerefimizle. Çünkü biz izzeti, şerefi saraylarda, şatafatlarda, debdebelerde aramadık asla. Ellerimizi kelepçelemek isteyen, ayaklarımıza pranga vuran “Eyyy!”lere kulak asmadık hiçbir zaman. Düşmanla işbirliği yapanların, onun ellerini sıkanların bize yaktıkları ağıtları umursamadık. Biz asla çaresiz olmadık, asla yenilmedik bizi çaresiz göstermek için çırpınanların arzusunun aksine. Taş attığımızda da muzafferdik, kurşun sıktığımızda da.

Çünkü biz izzetin ve şerefin Allah’ın c.c. Resulünün s.a.a. ve müminlerin yanında olduğunu hep bildik. Hep dostu düşmanı tanıdık, nifağa sırtımızı döndük. Hakka gönül bağladık. Bize ait olanı işgal edenleri dost bilenlerden, meşru sayanlardan uzak durduk. “Biz burdayız siz nerdesiniz” diye sorduk da onlar “bakın bizi övüyorlar” dediler utanmadan. Ama biz de yüreklerine ateş saldık direnişimizle. Attığımız her füze yıktı nice sarayların birer sütununu. Binlerce odadan “eyvah” sesleri yükseldi, ağıtlar aldı sazlı sözlü fasılların yerlerini. Biz siyonizmi vurdukça süfyanizmin acıdı canı. “Öldürmeyi iyi bilenlerin” tepelerine düştükçe füzelerimiz, “kesin ateşi, kardeş kardeş geçinin” nidaları yükseldi saraylardan. “Kanlı elleriyle tarih yazanların” yazmak istedikleri tarihi allak bullak ettik ve batılın, suyun üstündeki köpük olduğunu ispatladık hakka sarılarak meydanlarda. 

Şimdi tarihi biz yazıyoruz. Kurşunlar kelimelerimiz, füzeler satırlarımız oldu. Her hecesinde şecaat, her hecesinde iman, ihlas, cesaret, fedakarlık ve isâr olan destanlar yazmaya başladık. Biz kıyama durdukça düşman secde etmeye başladı bizlere. Biz direndikçe düşman geri çekildi. Her şehidimiz güçlendirdi azmimizi. Attığımız her adımla yaklaştık nihai zafere. Düşman bizden uzak durdukça biz ona yaklaştık. Arz Allah’ın c.c. nasıl olsa. yerin üstü de hizmet etti bize yerin altı da. Mezarlar hazırladık siyonist düşmana tünellerimizde. Elbet bir gün gömeceğiz onu oraya bugün kaçmış olsa da.

Hamdolsun Allah’a c.c. ki İnkılabımızı nasip etti bizlere. İzzeti de, şerefi de, direnişi de şehadeti de ondan öğrendik bizler. Yeisi sürdü yüreklerimizden ve umudun saltanatını işledi ilmek ilmek kalplerimize. Nice yiğit çocuklarını feda etti bizim için, nice büyük kahramanları can verdi bu yolda. Bir Kudüs şehidi kazandırdı ki bize Kudüs’ün semaları onun kanıyla nura gark oldu. Onun kanıyla ümit bahçelerimiz sulandı, din ağacımız çiçeklendi. Onun gayretiyle sürgünden dönen zafer, onun kanıyla yerleşik hayata geçti topraklarımızda. Gece, onun kanıyla idam edildi, şafak onun kanıyla doğdu. Sabah ki ona gülümserdi, onun şehadetiyle yaklaştı bize de. 

Ve bugün gelinen bu noktada imanımız, ihlasımız ve irademizle beslediğimiz direnişimiz eritti demirden kubbeleri nârımızla. Yaktık geceyi nurumuzla. Bizi vuranı vurduk, bize saldırana saldırdık korkusuzca. Kıyamımız diz çöktürdü mütekebbir düşmana. Calut, yere serildi tek atışımızla. Nice çok topluluk yerle yeksan edildi azlığımızla. Biz Musa’yı da a.s. Harunu da a.s. bildiğimiz için geçebildik Kızıldenizden ve bir yudum dahi su içmedik geçerken nehirlerden. Bu yüzden yetişti Davutlar, Süleymanlar saflarımızda. Bu yüzden miracımıza hazırlandı Mescid-i Aksa. Buraklar bu yüzden  aldı bizi sırtlarına. Vallahi de billahi de yakınlaştık Allah’a c.c. Melekler gıpta etti, şeytanlar hased etti varlığımıza.

Böylece tevbe etti düşmanımız tevbesini tutmayacağını herkes biliyor olsa da. Bilin ki ateşkesi biz istemedik, direnmekten de vazgeçmedik asla. Zaten durmayacağız işgal edilen her karış toprağımız kurtulmadıkça. Ama biliyoruz ki değişik duraklar vardır zafere giden yolda ve her durak ulaşmak istediğimiz menzile yakındır bir adım daha. Hiç geri gitmeden hep ilerledik Allah’ın c.c. yardımıyla ve artık çok yaklaştık son durağa. Düşman boyun eğdikçe bize geriledi, çöktü, ezildi. Hele ki hava atmak için havadan saldırmaktan başka hiçbir şey yapamadı ya bu defa, artık yolun sonuna gelindiğini anladı kendisi de dostları da.

Bugünden sonra ister savaş olsun ister sözde ateşkes. Biz muzaffer ordunun neferleri olarak koşacağız zafere. Düşman saldırsa da yok olacak, dursa da. Sura üflendi bir kere. Geri sayım başladı yıllar önce. Onca gözyaşının, onca dökülen kanın, mazlumların, mustazafların ah!larının intikamını, bizi boşverin, artık bundan sonra yer alır, gök alır, ağaç alır, toprak alır. Her karınca mücahit olur, her rüzgar tufan olur, her bulut gazaplanır, her sayha azap olur düşmanın üstüne varır. Bundan sonra garkad sarayları da yıkılır, nur doğduğu için yeryüzüne bir bir yere düşer sütunları, temelleri sarsılır.

Nifak, ne mızrağa taktıklarıyla ne de Samir’inin buzağısının böğürmeleriyle engelleyemez siyonist düşmanın tar-u mar oluşunu. Ne büyük şeytan ne de gizli dostları durduramazlar siyonizmin yaban otlarının soluşunu. Dünya artık yeni bir dünya. Hak geleli 42 yıl oldu. Batılın tükendi ömrü yaklaştı sonu. Uyuyanlar uyandı, uyanmayanlar zaten tarih boyunca hep helak oldu.

Kudüs ki sadece hakka aittir ve o hak tektir ve o Kudüs artık şehitlerin kanının, zaferin, ümidin sahibidir. Bugünden sonra da bütün mazlumların, mahrumların, mustazafların kurtuluşunun sembolüdür, Zulüm Kudüs’te son bulacak, hak Kudüs’te arza hakim olacaktır. Kudüs alemin kalbidir. Ve o kalpte şeytanın krallığı son bulacaktır. 

Bu Allah’ın c.c. vaadidir. Bize düşen ise bu savaşta safımızı netleştirmek, nifak ile hakkı birbirinden ayıracak bilince sahip olmaktır. Kudüs’ün işgali saraylarda tasarlanmıştır ve Kudüs saraylardan kurtarılamayacaktır. Kudüs, O’nun için meydanları dolduranların, canlarını verenlerin , kan ve gözyaşları ile O’nun yollarını temizleyenlerin, bizden olan Ululemr’e itaat edenlerin, mazlumları, mahrumları sahiplenen gecekondulardaki yırtık terlikli yalın ayaklıların imamlarına bağlı olanların direnişi ile kurtarılacaktır. Çünkü Kudüs, lafla peynir gemisi yürütenlerin değil, düşmanla çekinmeden, alenen yüzleşenlerin kıblesidir.

siyasetmektebi.com

 

 

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı