AŞILANMIŞ HAİNLİK…

Her konuştuklarında, her eylemlerinde ve her bakışlarında halka karşı kin ve nefret güttükleri her hallerinden belli olan “aşılanmışların”, kendileri gibi olmayan halkı, sırf yaşamaya devam ettikleri için, tahkir etme ve suçlama çabaları bütün hızıyla devam etmektedir. Ve bugünlerde böylesi nereden geldikleri, gerçekte ne oldukları, nasıl peydahlandıkları (aslında bizce malum olan) belli olmayan bu tiplerin, halkın elindeki her şeye sahip çıkmalarının doğal sonucu olarak bu halkın üzerinde yaşadığı toprakları da kendilerine ait bilip, sözlerinden çıkanları, emirlerine uymayıp “neden” diye sorgulayanları “vatan haini” ilan etmeleri ise neredeyse vaka-i adiyeden oldu artık.
Sahip oldukları kibir ile sahip oldukları ilim arasında tersine bir orantı olan ve sadece iki ayak üzerinde yürüyüp, konuşabildikleri için insan muamelesi gören bu müsveddeler, siyonizme hizmet etmek için yine muhtemelen siyonizmin kendilerine bahşettiği unvanları kullanarak halkı aldatamaya çalıştıklarında başarı elde edemeyeceklerini gördükleri an, içlerindeki kibir, kin ve nefret bir anda dışarıya çıkmakta, rol yaptıkları dönemde gayet kibar görünen bu mahlukatlar hemencecik ağızlarından salyalar akıtan köpeklere dönüşebilmektedirler.
Kendilerini efendi, halkları da köle gördükleri için en ufak sorgulamayı dahi isyan olarak telakki etmek, dinlerini de sorgusuz sualsiz, kim olduğuna bakmadan güçlüye ve idareye itaat temeli üzerine kurdukları için, isyan edenleri, afaroz edip dışlamak ve “satmak için vatan belledikleri” halka ait toprakların haini ilan etmek, bunların “emir komuta merkezlerine” hizmet biçimi olarak ortaya çıkmaktadır.
İşte bu tiplerden biri, dünya halklarına yöneltilen en önemli saldırılardan biri olan corona virüsü saldırısının bir diğer hedefi olan halkları aşı yoluyla ortadan kaldırma, muhtaç etme, itaat edebilir kıvama getirme projelerini savunmak adına bildiğiniz gibi bu planın farkına varan ve içeriğinde ne olduğu belli olmayan bir şırıngadaki zehri damarlarına zerk ettirmek istemeyen halkı, sırf siyonizmin planı suya düşecek diye, kendi yetki alanına girmediği halde hem tehdit edip korkutmaya çalışmakta ve hem de vatan haini ilan etmekten çekinmemektedir.
Bir dönem medya maymunu olan bu müsveddenin bunca kin kusmasını anlamak ise (bunların hangi mahfillerin ürünü olduklarını bilmeyenler için) gayet zor bir durumdur. Çünkü insanın, hangi mesleği icra ederse etsin, bir başka insanın kendi önerisini dinlememesinden yola çıkarak onu vatan haini ilan etmesinin akla, vicdana, hukuka sığacak bir yanı yoktur. Hele ki bir doktorun(!) böyle bir yetkisi de sorumluluğu da yoktur. Kaldı ki her doktorun farklı konuştuğu, birinin doğru dediğine diğerinin yanlış dediği, birinin koyduğu teşhisi ötekinin “olur mu böyle şey” diyerek eleştirdiği bir dünyada, “aşı olmayanlar vatan hainidir” diyenin derdinin pandemi veya tedavi olmadığı aşikâdır.
Bilim diye tutturanların, bilim ile insanlığın özgürlüğüne kavuşacağını iddia edenlerin, bilimin nötrlüğünü kendi kötülüklerine alet kılanların emrinde çalışarak bilim insanı(!) olduklarını bilen herkes için, bugün bilim diye yutturulan ve özellikle de sağlık sektöründe dayatılan her türlü ürün olağan şüphelidir ve içeriği güvenilir kişilerce araştırılmadan kullanılmamalıdır. Ve insanların hemen hiçbiri bugün aşı diye bize dayatılan herhangi bir sıvının içeriğiyle, olası sonuçlarıyla, gelecekteki etkileriyle ilgili bir bilgiye sahip değildir.
Kaldı ki birçok bilim adamı aşının geliştirilme sürecinin bir kaç yıl olduğunu, deneme sürecinin dahi bugün bize dayatılan aşılarının bütün oluşum süreçlerinden uzun süreceğini alenen beyan etmektedirler. O halde bahsi geçen müsveddeye ve onun gibi ihanet aşısını babalarının bellerindeyken olanlara sormak gerekmez mi bu telaşınız niye? Yoksa “pandemi bitecek mi bu gidişle?” Hayırdır, bizi sıtmayla korkutup ölüme mi sürüklemek istiyorsunuz? Kabul etmiyoruz diye niye celalleniyorsunuz? Aşı koruyorsa siz zaten korunmuş olacaksınız, bizimle ne işiniz var? Yok eğer bu aşılar için önceden çalışmalar, yatırımlar yapılmış, altyapı daha önceden hazırlanmışsa bu öngörünüzün kaynağı neydi? Nereden bildiniz salgın olacağını ve hazırladınız aşıyı? Veya içeriği nedir? Alenen açıklayın. İlla ki insanlığını yitirmemiş bir bilim adamı o içeriği inceleyecektir.
Bu müsvedde ve benzerlerine bir diğer sorumuz da şudur; madem aşı olmak zorundayız neden sizin önerdiğiniz, dayattığınız aşılardan birini seçmemiz gerekiyor? Neden sadece sizin gibilerin aşı ürettiği izlenimini veriyorsunuz halklara? Mesela neden İran İslam İnkılabı’nın ürettiği aşı ile ilgili hiçbir açıklamanız yok? Diyelim ki bizler hür irademizle İslam İnkılabının aşısını talep etsek, getirtsek ve o aşıyı olsak kabul edecek misiniz? O zaman vatan haini saymayıp o herkese vermek için beklettiğiniz kızınızı verecek misiniz (tabi alan olursa)?
Yoksa İnkılabın aşısı yayılmadan, halklar bu aşıyı duymadan, talep etmeden ve bu aşının sizin oyunlarınızı bozan, saldırılarınızı etkisiz kılan rayihası mazlumlara ulaşmadan elinizdeki farklı renklerdeki zehirleri mi sizden olmayanlara zerk etmeye çalışıyorsunuz? Bütün telaşınızın ve saldırganlığınızın sebebi bu değil mi?
Ama “geçti Bor’un pazarı”. Ortalıkta cirit atıp ahkam kestiğiniz, mazlumları sahipsiz bilip ortadan kaldırmak için binlerce tuzak kurduğunuz, kendinizi saltanat tahtında görüp saraylar inşa ettiğiniz, sizler için masalımsı olan o dünyanın ve devranın sonu geldi. Hem idari, hem askeri, hem siyasi, hem ictimai ve hem de bilimsel(!) diktatörlüğünün son günlerini yaşıyor artık siyonizm. Devir İslam İnkılabının ve mazlumların hayatın her alanında Allah’ın c.c. izniyle hakkı hakim kılacağı devirdir artık. Devir bütün mazlumların sizin gibi siyonistlere karşı birleşecekleri devirdir.
Bu devirde bütün yeryüzü bizim vatanımızdır ve sizin gibi “satıcılar” bu vatanın hainidirler. Boşuna çırpınmayın. İhanet aşısının sonucu olarak itlaf edilip tarihin çöplüğüne gönderilecek ve Allah’ın c.c. buyurduğu gibi “yenilecek ve cehenneme sürüleceksiniz” (Al-i İmran 12)…
siyasetmektebi.com