Kur'ani SiyasetSon Yazılar

ALAY EDİCİLER…

alay ediciler

Yeryüzünde onlardan o kadar çok vardır ki, eğer onlara uyarsan seni Rabbinin (c.c.) yolundan saptırırlar (En’am 116). Bunlardan kimisi cehaletin elinde mahpus olduklarından içinde yaşadıkları zindanı, her iki dünyanın hakikati saymakta, başka herhangi bir hakikatin varlığını dahi tasavvur edememektedirler. Bu yüzden zindanlarının duvarlarını yıkmaya yönelik her saldırıyı kendilerine yapılmış gibi algılamakta, zindan sahiplerinden çok daha şiddetli bir şekilde, hapsoldukları zindanı savunmak için uğraşmaktadırlar. Bunlarla muhatap olduğunda hasat edeceğin ilk ürün, cehalet tarlasında boy vermiş olan zillet olacaktır. Bu ürünün unundan yapılan umursamazlık, ümitsizlik ekmeği ile bunların karınları doymakta, karınları doyduğu için de kendileri gibi beslenmeyenleri aç ve sefil zannetmektedirler. Acınacak durumlarının farkına varamadıkları için, kendilerine acıyanlara acımakta, kendilerince onları doğru yol sandıkları zindan avlularında volta atmaya davet etmektedirler.

Yaşam adını verdikleri ve secdelerle belleri büken, yüzleri sürekli toprağa sürmeyi gerektiren zaman süreci boyunca başlarını kaldırmayı hiç düşünemedikleri için, başkaldırmış olanları dinlerinden çıkmakla suçlamak, izzetten arındırılmış dünyaları içinde huzur bulmalarını sağlamaktadır. Bu dünyanın yegane kuralı “haksızlık karşısında susmak” olduğundan “hakları ile beraber şereflerini de yitirmekte olan” bu güruh, ruhlarını susturdukları oranda nefislerini konuşturabildikleri böyle bir zindanı canları pahasına savunabilmektedir. İşte bunlar, senin çıkacağın yolda her yanında peyda olacak olan, işinde, okulunda, arkadaş çevrende, alışverişinde ve hatta ailende sağından solundan sana saldıracak olan, seni girdiğin yoldan vazgeçirmeye çalışacak olanlardır.

“Sen mi kurtaracaksın dünyayı”, “boşver sana ne”, “ağrısız başını ağrıtma”, “bu işler çok tehlikeli, şöyle şöyle yaparlar sonra sana” vb. cümleler ile başlarlar işe ve bu cümleler işe yaramaz ise geçmişte kendileri gibi olduğunu hatırlatmaya çalışırlar. “Sen daha geçen seneye kadar şunu şunu yapıyordun” nevinden sözleri mızrak gibi atarlar kalbine ki dirilmeye yüz tutmuş yüreğin tekrar ölüversin. Ruhunda filiz vermeye başlamış olan izzeti kökünden söküp atmak için damarlarına zilleti zerk etmeye çalışırlar ki tekrar onlar gibi olup, onlarla aynı dili konuşasın. Henüz gerçek düşmanla karşılaşmadan seni meydandan çıkarmak, yüreğine korku salıp gerçek düşmanının işini kolaylaştırmak (Al-i İmran 173), bunların farkında olmasalar da yaptıkları en tehlikeli icraattır. Senin uyanmanla, uyananların çoğalacağından korkarlar içten içe ve uyananlar çoğalınca rahat(!) ve huzura(!) endeksli dünyalarının kıyametinin geleceğini düşünürler. Tek tip ve tek şekilden oluşan varlıkları farklılıkları hazmedemez bir türlü.

Bunların dışında bir diğer düşmanın ise, bu tiplerin hapsolduğu zindanın bekçileridir. Bunlar aslında zindanın zindan olduğunun farkındadırlar ve görevleri icabı mahpusların zindanı sevmelerini sağlamak için uğraşırlar. Her hücreyi farklı desenlerle süslerler, farklı dillerle konuşurlar mahkumlarla. Kimi zikir zanneder duyduklarını, kimi sağdan işitir seslerini kimi soldan. Kimi zindanın bütününde dolaşabilen bu bekçilerin dünyalarını ulaşılmaz zannettiği için, onlar uçmasa da o uçurur onları, kimi ellerinde olan ekmeği de verir onlara sevaba girmek için. Garip bir dindir anlattıkları ki hiçbir şekilde bu dünyanın dertleri ile ilgilenmezler. Dünyada zulme razı olan ve bu zulme razı olanlara ahirette mükafat veren ve üstelik zulmedenleri dahi bağışlayan, cennetinde ağırlayacak olan bir tanrıları da vardır. Bu tanrı fakirin fakir, zenginin de zengin kalmasını dilemektedir sürekli. Dünyayı öyle bir bölüştürmüştür ki herkes sınıfına mahkumdur. En şiddetli zulümde bile sabır(!) ile rıza(!) yetişir bu dinin mensuplarına ve tedavi edilir öfkeleri. Zaten bu dinin en tehlikeli günahı itirazdır, en halis ibadeti kabulleniştir.

Bir de zindan sahipleri vardır tabi. Bunlar var olan her şeyi sahiplenmeyi kendi hakları bildiklerinden, başkalarının yaşam hakkına dahi sahip olduklarını düşünerek “dilediğimi öldürür dilediği yaşatırım” mantığıyla hükmederler kurdukları zindanlara. Baş eğme dininin mucitleridirler ve bu dinin bekçilerini de bunlar yetiştirirler saraylarında. Altın varaklı koltuklarında belirlerler ekmeğe muhtaç ettiklerinin ellerine geçecek olan ekmeğin miktarını. İnsanlıktan nasip almamış olduklarında insanlığa düşmandırlar her daim ve türlü katliamlar ile planlarlar zindanlarının nüfus oranları. Tarih boyunca “az”ların karşısında bulunan “çok”ların liderleri olarak hep kibirlenmiş olsalar da “ne ayakları yeri delebilir ne de başları göğe ulaşabilir”(İsra 37). Üstelik sivrisinek ile bile başa çıkabilecek güçleri yoktur. Ama kurdukları düzen ve bu düzenin zindan bekçileri ile hükmederler mahkumlarına. Yıkılmamak için yapmayacakları hiçbir zulüm yoktur. Yeni zindanlar inşa etmek için çabalar dururlar ve işin aslı tüm zindanların temeli bunların zulmü ile atılmıştır.

İşte asıl düşmanın bunlardır. Bunlarla mücadele etme bilincine vardığında çevrendeki zindanın duvarlarını yıkmaya başlayacaksın. Ne mahkumların ne de bekçilerin saldırılarına aldırış etmeden gözünü düşman safının en ileri noktasına dikerek yürürsen meydanda, sarsılacaktır tipi ne olursa olsun bütün zindanların duvarları. Sen kıyam evini kıble edinensin. Kıyam, dininin ilk farzıdır senin. İtiraz ve reddin tevhidi nasıl çağırdığını bilensin. Sağın, solun şeytanlarla dolu olsa da azmin ruhunda hükmeden imanında gizlidir. Zindanda yaşamak için yaratılmadığından, yaşamını zindana çevirenlere karşı ayaklanman hakkındır. Kendin için değil, bir vücudun azaları gibi olduğun mazlumların bütünü için çıkacaksın alana ve susmuşlar, susturulmuşlar için yılmadan konuşacaksın. Yanacaksın belki ama, nurun dağıtacak karanlığı. Korku ile süslenmiş huzurun yıkacaksın evini, ocağını. Kurutacaksın soyunu, sopunu zilletin. Ve göreceksin, sen direnince dirilecek niceleri, açılacak gözler ve hakikat merhemi sürülecek batıl ile çürümeye yüz tutmuş zihinlere. Mahkumlar tadınca özgürlüğü ruhlarında ne zindan kalacak ne bekçileri ne de zindan sahipleri.

Ama yine de uyanmak istemeyenler, uykuyu sevenler, gördükleri rüyadan sadece ölünce uyanacak olanlarla karşılaşacaksın ve onlar alay edecekler seninle. Aşağılamaya çalışacaklar yücelmiş ruhunu, tahkir edecekler şahsiyetini. Ümitsizlik çamurunu sürmeye çalışacaklar alnına. Vazgeçme. Sen vazgeçmedikçe küçülecek varlıkları, büyüdükçe azmin azalacak güçleri. Alay edenlere ” bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz”(Hud 38) diyerek belli edersen yoluna olan imanını ve “sabredersen, Allah c.c. iyilik edenlerin ecrini zayi etmeyecektir”(Hud 115) göreceksin. Göreceksin sonunda “aşağılayıcı ve sürekli olan azabın kimin başına geleceğini”(Hud 39). Hakka gönül verenin gönlünde hiç sönmeyecek bir nur parıldamaya başlamıştır unutma. Bu nuru üfleyerek söndürmek isteyenlere karşı hakkın tufanının geleceği günler yakındır. Hem fetih hem de Allah’ın (c.c.) yardımı hiç olmadığı kadar yakındır (Saff 13), hisset. Hisset ve iman et ki Allah (c.c.) dinine yardım edene yardım edecektir (Muhammed 7).

Öyleyse seni inatla yalanlayanlara ve yolunun başında durup seninle mücadele ederek alay edenlere de ki “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın; şübhesiz ben de (yılmadan vazîfemi) yapıcıyım! Kendisini rezîl edecek azâbın kime geleceğini ve yalancının kim olduğunu ileride bileceksiniz! Bekleyin, doğrusu ben de sizinle berâber (onu) bekleyiciyim!” (Hud 93). Ve bil ki “Bu Allah’ın vaadidir ve Allah vaadinden dönmez”(Rum 6). Çünkü “Allah’ın vaadi haktır”(Rum 60) ve “hak geldiğinde batıl zail olacaktır”(İsra 81). Zail olacak olan batılın ehli yenilgiye mahkumdur. Dinleri ile birlikte yok olmak bunların kaderinde vardır çünkü. Bunların tuzakları da dinleri gibi zayıftır (Nisa 76) ve hakkın karşısında hiçbir güçleri bulunmamaktadır. O halde yolunda sebat et, küfrün ve batılın nifağına ve fısıldamalarına kulağını tıka ve bundan sonra da sabret. Her gecenin bir sabahı illaki vardır ve “sabah yakın değil midir?”(Hud 81).

siyasetmektebi.com

Etiketler

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 
Başa dön tuşu
Kapalı