“ADAM OLUN LAN BİRAZ…”

Tarihsel süreç içinde hak cephesi, mücadele edeceği mert bir düşmandan her zaman mahrum kalmıştır. Batılın türlü yüzleri ve isimleri ile sürekli var oluş savaşına girmiş olan hak cephesi, vahyin çizdiği sınırlar dahilinde zulümle ve batılla uğraşırken, batılın önderleri kendi nefislerinin sınırsızlığını kendilerine ilke edinmiş ve kendileri için zafer kabul edecekleri dünya hakimiyetine ulaşabilmek için her türlü yolu meşru görmüşlerdir. Bu meşruiyet tanımı, gücü ve iktidarı ne pahasına olursa olsun elde etmeye izin verdiği için, yalan, iftira, zulüm, ihanet, baskı vb. bütün sapkınlıklar batılın temsilcilerini tanımlamaya yarayan melekeler haline gelmişlerdir. Nefislerinin esiri olduklarından dolayı dünyevi bütün zevklerin peşine düşebilmek için ürettikleri ideolojilerinde dahi vaad ettikleri özgürlüklerin ana teması hayvani hayatın sınırsızca yaşanması olan batıl cephesinin liderleri, bu amaca ulaşabilmek için yeni ulvi(!) değerler inşa etmeye çalışmış, yaratılışta insana hakikate yönelsin diye temiz olarak verilmiş olan fıtratı yok etmeye uğraşmış, böylece kendilerinin asıl gayelerinden habersiz insanları kendi heva ve hevesleri için ölüme sürüklemişlerdir. Bunu kimi zaman ulusalcılık, milliyetçilik kimi zaman din ve kimi zaman da kapitalizme karşı komunizm kisvesi altında sağlamışlardır ki aslında detaylı bir araştırma ile hakkın karşısında bulunan tüm bu sapkınlıkların temsilcilerinin aynı kökene ve zihniyete sahip oldukları ortaya çıkacaktır.
İşin aslı zannımızca, ismi sonralardan konmuş olsa da siyonizm, bugün olduğu gibi geçmişte de hak cephesinin karşısında duran yegane batıldır. Bu öyle bir sapkınlıktır ki tıpkı yedi başlı ejder misali türlü başları ve isimleri vardır. Bu yüzden tek bir isimle isimlendirilmemiştir ama tüm bu başların hedefleri, yolları ve mücadele metodları aynıdır. Batılın bu yüzünün önderlerinin tarih boyunca aynı yöntemler ile hak cephesine savaş açmış olması da aslında bu tezimizi kanıtlamaktadır. Ayrıca bütün hristiyan alemini temsil ettiğini söyleyen Papa’nın siyonist hahamların elini öpmesi de her yönden birbirine benzeyen zalimlerin aslında tek merkeze bağlı olduklarını ispat için yeterlidir. Ve isimleri ne olursa olsun bütün zalimlerin hakka karşı başvurduğu ilk metod inkar ve iftira olmuş, sonra şiddet ve saptırma olarak devam etmiştir. Kibir tüm bu zalimlerin yüzdüğü denizdir. Kendilerinden başkasına değer vermeme ve kendilerini ilahlaştırma ise ilk zalimden bu yana süregelen alışkanlıklarıdır. Halkların kendilerine köle olarak yaratıldığı fikrine, ateşten yaratıldığı için üstün olduğunu zanneden şeytandan beri sahiplerdir. Ki ilk siyonist şeytandır muhtemelen.
Siyonizmin bu yedi başlı ejderi, hangi coğrafyada ortaya çıkacaksa o coğrafyanın rengine göre kendini şekillendirmekte ve bukalemun misali kendini gizlemeye, insanlara ilk etapta şirin görünmeye çalışmaktadır. Kapitalizmin yoğun baskısına maruz kalmış beldelerde kendiliğinden ayaklanabilecek olan halkın tepkisini şekillendirmek için sosyalizm oluvermekte, iki kardeşin arasını açabilmek için de milliyeti öne sürebilmektedir mesela. İmanlı olan halka hitap ederken elinde kuranla meydana çıkmakta, daha önce mızrağa takılmış Kur’an’ı bu sefer de mitinglerde sunmaktadır halka ki bu Kur’an sadece sayfalardan oluşmaktadır Kur’an-ı natıka bağlı olanlar için. Bazen de siyonizm zulüm görenlerin yanında ağlayıp zulmedenlerin elini sıkarken gülmektedir. Yapay düşmanlar üretmekte “usta” olan siyonizm kendi eliyle yaptığı putu acıkınca yemekte icap ettiği takdirde yeni putlar icat edebilmektedir. Pavlus gibi baş edemediği dinin “azizi” bile olmayı başaracak kadar esnek ve kıvrak olan siyonizm, “one minute” diyerek kendi bekasını garanti altına alabilmeye de muktedirdir.
Velhasıl her coğrafyada farklı bir suret ve renkle ortaya çıkan siyonizmin hangi coğrafya olursa olsun her yerdeki tek hedefi ve düşmanı hak cephesidir ki kendi aralarında kavga varmış gibi görünen siyonistler bile bir anda bu konuda vahdeti sağlamakta, bütün güçleri ile hak cephesine ve hak cephesinin merkezine saldırabilmektedirler. Tıpkı bugünlerde ulusalcı görünüp milliyeti ön plana alarak mensubu olmadıkları kürt milletini İslam İnkılabına karşı ayaklandırmaya çalışan yeni yetme siyonistler gibi, güya kavga ettikleri süfyani ile aynı noktada buluşmak hiç de sorun olmamakta, bu kardeşler ellerinde bulunan imkanların tümünü seferber ederek İnkılaba dil uzatmaktadırlar. Bu noktada büyük şeytan ve israil ile aynı hedefe yönelmiş oldukları ve aynı kıbleye secde ettikleri belli olan yeni yetme siyonistler, kahraman bir halkı kendilerine şahsiyet kazandıran değerlerinden kopararak, özgür olma adına siyonizme köle yapmaya uğraşmaktadırlar.
Daha önceleri de sürekli benzeri iftiralarla İslam İnkılabına dil uzatan ve her defasında bu iftiralarının gerçeği yansıtmadığı ispatlanan siyonizmin milliyetçileri o kadar karaktersiz bir yapıya sahiplerdir ki iftira atmaktan vazgeçememekte, güya haklı olduklarını iddia ettikleri davalarını yalanla savunmaya çalışmaktadırlar. Bu yüzden bugünlerde aslı ortaya çıkarılmış olan otel olayındaki iftiradan önce de aynı metodu uygulamış olduklarından bir iki örnek sunarak bu tiplerin tıynetlerini ortaya koymak iyi olacaktır. Bizatihi rastladığımız ilk örnek bir siyonist askerin tutukladığı Filistinli babayı götürmek isterken babasının arkasından ağlayan çocuğun resmini “İran polisi kürt babayı tutuklarken çocuğu ağlıyordu” gibi lanse etmeleridir. O kadar acemice bir iftiradır ki bu siyonist askerin üniforması dahi hangi ülkenin askeri olduğunu belli etmeye yeterlidir, ama bu alçaklar danışıklı döğüşlerle cahil bıraktıkları halkın bilinçaltını şekillendirmek için “çamur at izi kalsın” misali gayret sarfetmektedirler. Bir diğer örnek ise başı açık bir bayan polisin elindeki sopayla bir kadına vurduğu resimdir. Bu resmi de “İran kadın polisi kürt kadınları dövüyor” şeklinde sunmuşlardır. Az buçuk İslam inkılabını bilenler orada sokakta dahi başörtüsüz dolaşılmadığını, polisin bu kurala hayli hayli uyacağını tahmin ederler zaten. Ama mesele iftira atmaktır ya gerisi önemli değildir.
Böyle onlarca örnek vardır ki “sırf kürt oldukları için insanlar asılıyor” diye lanse ettikleri fotoğrafların öznesi olanlar ya uyuşturucu kaçakçısı, ya tecavüzcü, ya da katil çıkmıştır. Zaten iddiaları doğru olsa İslam İnkılabında 36 yıldır hiçbir kürdün kalmaması gerekmektedir. Oysa süfyaninin başında bulunduğu rejimle girdikleri danışıklı döğüşlerle bu topraklarda güya taban oluşturmuş olan bu zihniyetin, İslam İnkılabında zerrece tabana sahip olmadıkları için faaliyetlerini askıya almaları ve İnkılabın çelik yumruğu ile kırılan çenelerinden sonra adeta tevbe edip eman istemeleri de göstermektedir ki bu zihniyetin İslam İnkılabına karşı kullanacağı başka bir silah bulunmamaktadır. Bunlar siyonizmin acil müdahale ekibi olarak beklemekte, siyonistlerin başları sıkıştığında İslam İnkılabının meşgul etme görevlerini ifa etmeye çalışmaktadırlar. Ama nafile.
Süfyaninin misafiri olan liderlerinin süfyaniye sunduğu planı İsrail’in onaylandığını şen şakrak bir şekilde kameralar önünde izah etmesi, Bahoz Erdal ve Salih Müslim gibi temsilcilerinin büyük şeytan ve israile olan bağlılıklarını alenen ifade etmeleri ve onlardan izin almadan hareket etmeyeceklerini açıklamaları, siyonist Barzani vb. hak batıl savaşında İsrail ile aynı cephede yer alması, “biji Obama” sloganlarını attırmaları zaten bahsi geçen siyonist hareketin kimler için kimler adına hareket ettiğini ortaya koymaktadır. Biz eminiz ki kahraman Kürt halkı, diğer bütün mazlum halklar gibi haktan yana olmaya devam edecek, İslam İnkılabını ve direniş cephesini hem kendisinin hem de tüm yeryüzü mazlumlarının kurtuluşunun yegane yardımcısı olduğunu anlayacak, türlü oyunlarla baş köşeyi kapmış olan ve kendilerinden olmayan bu siyonistleri alaşağı ederek kendi şahsiyetini ve onurunu koruyacaktır. Kürt halkı “halkların kardeşliğinden” dem vurup daha iktidara dahi gelmeden sırf kendileri gibi düşünmedikleri için Kürtleri bile öldüren bu eli kanlı siyonistlerden elbette bir gün kurtulacaktır. İnkılabın nuru güneş gibi doğudan doğmuştur ve Kürt halkının yaşamaya mecbur bırakıldığı karanlıklar dağılacaktır.
Son olarak iftiraların “usta”larına bir çift sözümüz vardır. Kendini yalanla, ihanetle, iftirayla ve hileyle savunmaya çalışan fikir hiçbir derdin dermanı olamaz ve bu fikrin liderleri şahsiyetsizliğin dibini görmüş alçaklardır. Sizler öyle aşağılık yaratıklarsınız ki habire tecavüzcüleri, katilleri ve uyuşturucu kaçakçılarını savunmaktasınız. Saklanmayın milliyetin veya dinin ardına. Çıkın meydana ve gösterin asıl kimliğinizi ve insanları tercihlerinde özgür bırakın. Yılan olup kıvrılsanız da asa yutacaktır sizi elbet. Korksanız da yaklaşmakta eceliniz. Bu yüzden biraz mert olun. Biliyoruz sizin için zor ama “adam olun lan biraz…”
siyasetmektebi.com